Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Şeffaf(!) Belediyelerin Kapalı Şirketleri

Şeffaf(!) Belediyelerin Kapalı Şirketleri

Belediyeler özellikle son 25–30 yıldır klasik belediyecilik görevlerinden sıyrılıp daha geniş dairede hizmet sunma iddiasıyla ve özellikle altyapı ile imar görevlerinin dışında da kamu kaynağı kullanarak daha kolay seçim kazanmak için hemşerilerinin ekonomik, sosyal ve siyasal gereksinimleriyle de ilgilenmeye başlamışlardır.
Dünyadaki endüstrileşme ve hızlı nüfus artışı ile gelişen hızlı şehirleşme süreci ve vatandaşların demokratik haklarına daha fazla sahip çıkmalarındaki gelişmeler belediyelerce hemşerilerine sunulan yerel hizmetlerdeki artış ve çeşitlenmeyi zorunlu hale getirmiş, bu da sınırlı kaynaklarla daha fazla hizmet yaptığı iddiasındaki belediyeleri çevrelerindeki belediyelerden farklı hizmet sunumu yapma arayışlara itmiştir.
Hâlbuki belediyelerin seçim ve tanıtım dönemi yapılan bir önceki dönemle yapılan kıyaslamalarla ilgili abartılı açıklamaları, sınırlı kaynaklarla daha fazla hizmet yapıldığı iddiaları ile açık bir şekilde tezat teşkil etmektedir.
Belediye başkanlarının bir taraftan hemşerilerine daha şirin gözükme ihtiyacını karşılarken diğer taraftan tanıdık eş-dost istihdamını kolaylaştırması biryana asıl olarak kamuya hesap vermeden harcama yapabilme imkânı getiren belediye şirketleri işte böyle bir ihtiyacın(!) sonunda kurulmuşlardır.
Belediye şirketleri son senelerde öyle garip bir hal almıştır ki bu işle görevli kamu kurum ve kuruluşlarında bile mahalli idare şirketlerine ilişkin sağlıklı sayısal bilgiler mevcut değildir.
Bu konuda Mülkiye Teftiş Kurulunca hazırlanan bir rapora göre; İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü verilerine göre (165) Belediye şirketi ve (48) İl Özel İdarelerine bağlı şirket mevcut iken, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre ise Türkiye’de 337 belediye şirketi vardır.
Mahalli idare şirketlerine ilişkin sağlıklı sayısal veriler ne gariptir ki belediyelerden de elde edilememektedir.
Hemen her konuda açıklama yapmayı veya yaptığı en küçük bir hizmeti vatandaşların gözüne sokmak istercesine reklam panolarında duyurmayı görev edinen belediye yetkilileri konu belediye şirketleri olunca anlaşılmaz bir ketumluğa bürünmekte ve bütün kapılar sanki vatandaşın yüzüne kapanmaktadır.
Bu konuda Büyükşehir ve İlçe Belediyelerinin internet sitelerinde de belediye şirketlerine ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmediği veya şirket sayılarının eksik yazıldığı rahatlıkla görülmektedir.
Şirket sayılarına yer verilen bazı belediyelerin veya şirketlerin internet sayfalarında şirketlerin bilançoları ve ortakları konusunda da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Mahalli idare şirketlerinin kurulmasında ilk izin merci olan mahalli idare meclislerinin kurulmasına izin verdikleri şirketler üzerinde herhangi bir denetim yetkisi bulunmamaktadır. Her ne kadar 5393 sayılı Belediye Kanunun 56. maddesine göre Belediye Başkanı tarafından hazırlanan faaliyet raporunda belediye ortaklıklarına ilişkin bilgi ve değerlendirmelere yer verileceği belirtilmekte ise de, Kanunun 26. maddesine göre faaliyet raporunun belediye meclisince yeterli görülmemesi durumunda dahi, bu hususun Belediye Meclislerinin belediye şirketleri üzerinde denetim yaptığı anlamına gelmediği düşünülmektedir.
Mahalli idarelerin meclislerinin kararı ile kurulan şirketlerin organları da mahalli idare yöneticileri tarafından oluşturulmaktadır. Çoğunlukla yönetim kurulu başkanlığını, kurucu belediyenin belediye başkanının yaptığı, şirketlerin denetim organlarında 5216 sayılı kanun çerçevesinde belediye yöneticilerinin bulunduğu görülmektedir. Bu durum, kontrolsüz bir biçimde kamu kaynağının şirketlere aktarılabileceğini göstermektedir. Aynı zamanda bu durum şirketlerde sağlıklı bir denetimin yapılmasına engel teşkil edebilecek niteliktedir.
Bir diğer önemli konu da özellikle Belediyelerin ihalelerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 5. maddesinde belirtilen “saydamlık, rekabet, gizlilik, kamuoyu denetimi, eşit muamele, güvenirlik, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması” gibi temel ilkelerine aykırı olarak büyük kısmının Belediye şirketlerine verilmesidir.
Özellikle Belediye şirketlerinin ciddi bir denetime tabi tutulması zorunluluğu en son Sayıştay’ın kamu vakıflarını ve şirketlerini denetlediği zaman bir kez daha ortaya çıkmıştır. Zira denetimsizlik veya denetim boşluğu kamu kaynaklarının savurganca kullanılmasına neden olmaktadır. Meclis Araştırma Komisyonu’nun isteği üzerine 33 kamu vakfına bağlı 46 şirketi incelemeye alan Sayıştay tarafından hazırlanan rapora göre kamu vakıfları, dernekleri ve bunlara ait şirketler devleti 170 milyon TL zarara uğrattığı tespit edilmiştir. Bunun sebebi bu şirketlerin denetlenmemesi ve bu şirketlerde görev alan memurların “nasıl olsa hesap soran yok rahatlığı” içerisinde davranmalarıdır.
Ayrıca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan denetimlerde yerel yönetimlere ait şirketlerle ilgili olarak ortaya çıkan hususlar şu şekilde sıralanmıştır:
- Personel istihdamında şirket menfaatleri gözetilmemektedir.
- Şirketlere alınan işçiler Belediyelerde memur gibi çalıştırılmaktadır.
- Şirketlerin çoğu zaman kuruluş amaçlarından uzaklaştıkları gözlenmektedir.
-Şirket olanaklarının menfaat dağıtımına aracılık etmesinde kolaylıklar bulunmaktadır.
- Yerel Yönetimlerinin işlerinin büyük bir bölümünü şirketlerine ihale etmeleri çoğu zaman olması gereken rekabeti azaltmakta ve ortadan kaldırmaktadır.
- Yasalarda belirtilen konuların dışında, çok çeşitli alanlarda faaliyet göstermektedir.
- Ülke ekonomisine yük olmaya başlamışlardır.
- Denetimin maliyetini arttırmaktadır.
Bu konuya devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi