Sadi Sadullah Çelebi Efendi
“Şeyhülislam ve Müftilenam” -10-
Kanuni Sultan Süleyman devri müftülerindendir. Kastamonu’da (Tâtay) (*)’da dünyaya geldi. Babasıyla beraber İstanbul’a geldiği zaman pederi Murad Paşa Camii’ne imam oldu. Oğlunu arzusuna muvafık bir surette yetiştirdi. Sa’dullah Çelebi, babasından gördüğü dersleri Mevlana Muhammed Samsunî’nin irfan halkasında ikmal etti. “Ulum-i âliye’yi” (**) tahsil ettikten sonra tedricen İstanbul’da Başçı İbrahim, Edirne’de Taşlık, İstanbul’da Mahmud Paşa ve Semaniye Medreseleri’nde müderrislik yaptı. İstanbul Kadılığı’na nail olduğu zaman (h.930) bu vazifeyi on sene kadar ifa etti. Tekrar yüz akçe maaş ile Sahn’a (***) tenzil edildi.
Kanunî Sultan Süleyman devrinde İbn-i Kemal’in vefatı üzerine şeyhülislamlığa atandı. Zamanın şairleri : “O kâmil müftü devran oldu 940” mısra ile müftülüğüne tarihler tanzim etmekten hali kalmadılar. Beş sene müftülük ettikten sonra “Bekaya geçti Sa’düddin Sani ” (945).
Sa’dullah Çelebi Efendi, bütün hayatını ilim-irfan tahsiline has kıldı. Fevkalade kuvvetli bir hafızaya sahipti. Tarihe pek meraklıydı. Bütün tarihi vakaları hıfz eder, mahallinde söyleme vasfını ibraz ederdi. Şiire merakı vardı. Eyyup Sultan civarında metfundur. Fatih’te bir daru’l- kurrâ’sı (****) vardır.
Başlıca eserleri okuduğu kitaplara yazdığı “ ta’likat” ile Tefsir-i Beyzavi’ye yazdığı Haşiye’dir.(*****)
……………
(*) Tâtay / Daday, Kastamonu’nun kazasıdır.
(**) “Ulum-i âliye: İrfan sahibi talebe, hariç dersleri diye isimlendirilen mukaddemat-ı ulum ve fünunu ilk hocasından aldıktan sonra onun delaletiyle, referansıyla diğer âlimin öğretim halkasına girer, (ondan alacağı) (dâhil) dersleri namıyla anılan ilimlere denir. Ulum-i Âliyye’i ikmale muvaffak olan öğrenci artık bununla sahn derslerine liyakat kazanmış sayılırdı.
(***) Medaris-i Sahn: Sahn Medreseleri demektir. Fatih Camii Şerif’in iki tarafında var olan taştan yapılmış kurşunlu sekiz medresedir ki, bunlar (sahn seman) adlandırılır. Fakat talebe için (medaris-i sahn)’a dâhil olmak da öyle kolay bir şey değildir… (B.k.z: İlmiyye Salnamesi, Öğretim Yolunun Tarihçesi, S: 745)
(****) Dâr-ül – kurrâ,’ Kur’an-ı Kerim okuma ilmini ihtisas derecesinde öğreten mektep. (Bkz: Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lügat)
(*****) Ta’likat ve haşiye; Talikat, Bir kitabın açıklaması olarak kenarına veya ayrı bir eser olarak yazılan düşüncelere, notlara denir.
Haşiye ise, Bir kitabın sahifeleri kenarına veya altına yazılan yazı. Bir eserin metnini şerh ve izah eden kitap.
--------------
Kaynaklar:
İlmiyye Salnamesi, S: 355
Not: Bu eser, Osmanlıcadır.
Kanuni Sultan Süleyman devri müftülerindendir. Kastamonu’da (Tâtay) (*)’da dünyaya geldi. Babasıyla beraber İstanbul’a geldiği zaman pederi Murad Paşa Camii’ne imam oldu. Oğlunu arzusuna muvafık bir surette yetiştirdi. Sa’dullah Çelebi, babasından gördüğü dersleri Mevlana Muhammed Samsunî’nin irfan halkasında ikmal etti. “Ulum-i âliye’yi” (**) tahsil ettikten sonra tedricen İstanbul’da Başçı İbrahim, Edirne’de Taşlık, İstanbul’da Mahmud Paşa ve Semaniye Medreseleri’nde müderrislik yaptı. İstanbul Kadılığı’na nail olduğu zaman (h.930) bu vazifeyi on sene kadar ifa etti. Tekrar yüz akçe maaş ile Sahn’a (***) tenzil edildi.
Kanunî Sultan Süleyman devrinde İbn-i Kemal’in vefatı üzerine şeyhülislamlığa atandı. Zamanın şairleri : “O kâmil müftü devran oldu 940” mısra ile müftülüğüne tarihler tanzim etmekten hali kalmadılar. Beş sene müftülük ettikten sonra “Bekaya geçti Sa’düddin Sani ” (945).
Sa’dullah Çelebi Efendi, bütün hayatını ilim-irfan tahsiline has kıldı. Fevkalade kuvvetli bir hafızaya sahipti. Tarihe pek meraklıydı. Bütün tarihi vakaları hıfz eder, mahallinde söyleme vasfını ibraz ederdi. Şiire merakı vardı. Eyyup Sultan civarında metfundur. Fatih’te bir daru’l- kurrâ’sı (****) vardır.
Başlıca eserleri okuduğu kitaplara yazdığı “ ta’likat” ile Tefsir-i Beyzavi’ye yazdığı Haşiye’dir.(*****)
……………
(*) Tâtay / Daday, Kastamonu’nun kazasıdır.
(**) “Ulum-i âliye: İrfan sahibi talebe, hariç dersleri diye isimlendirilen mukaddemat-ı ulum ve fünunu ilk hocasından aldıktan sonra onun delaletiyle, referansıyla diğer âlimin öğretim halkasına girer, (ondan alacağı) (dâhil) dersleri namıyla anılan ilimlere denir. Ulum-i Âliyye’i ikmale muvaffak olan öğrenci artık bununla sahn derslerine liyakat kazanmış sayılırdı.
(***) Medaris-i Sahn: Sahn Medreseleri demektir. Fatih Camii Şerif’in iki tarafında var olan taştan yapılmış kurşunlu sekiz medresedir ki, bunlar (sahn seman) adlandırılır. Fakat talebe için (medaris-i sahn)’a dâhil olmak da öyle kolay bir şey değildir… (B.k.z: İlmiyye Salnamesi, Öğretim Yolunun Tarihçesi, S: 745)
(****) Dâr-ül – kurrâ,’ Kur’an-ı Kerim okuma ilmini ihtisas derecesinde öğreten mektep. (Bkz: Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lügat)
(*****) Ta’likat ve haşiye; Talikat, Bir kitabın açıklaması olarak kenarına veya ayrı bir eser olarak yazılan düşüncelere, notlara denir.
Haşiye ise, Bir kitabın sahifeleri kenarına veya altına yazılan yazı. Bir eserin metnini şerh ve izah eden kitap.
--------------
Kaynaklar:
İlmiyye Salnamesi, S: 355
Not: Bu eser, Osmanlıcadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.