Rûha yansıyan bir Ramazan
Efendim, Ramazanın yarısını geçtik artık sona doğru yaklaşmaktayız. Şu ânâ kadar inşaALLAH bu mübârek ayın feyzinden, bereketinde, rahmetinden istifâdeler etmişizdir. Ramazanın orucu, Kur’an okumaları, gönül yapmaları, ahlâki olgunlaştırması daha sayılamayacak kadar pek çok faydası var. Ne kadar yazsak eksik kalır. Ama iş bu güzelliklerin rûha yansıması. Aslolan bu.
Oruç, kendisini Rabb’ül Âlemin’e bağlamış olan kimselerin belli bir zaman diliminde sırf Allah(c.c) rızâsı için aç kalarak kulluk vazifesini idrak etmesidir. Oruç fiziki olarak bir riyâzattır onunla fâni bedenler sıhhat bulur. Bunun yanı sıra rûhun gelişimi için de en iyi formüldür. Bu formülün açınımında, Allah Rasûlu Efendimiz aleyhisselâm’ın sünnetleri vardır.
Esâsında aç durmak bir fazilet değildir ama dînî vecibe olarak yapılınca bu iş fazilet olur. Tam tersi devamlı yemek, abur-cubur atıştırmak da bir meziyet değildir. Bugün bu yanlış iş çok yapılmakta arkasından da perhizler, diyetler, yürüyüşler, egzersizler gelmektedir. Halbuki bunun dînî çerçevedeki adı ‘riyâzat’tır, oruç ile kişi bugün tıbbın tavsiye ettiği işi yapmış olur. İnanan kişi oruçtayken sahurla bir sabah yer bir de iftar ile akşam yer. Yerken de midesini tam doldurmaz ancak üçte birini doldurur. Mümin Rabb’in ve O’nun Kutlu Resûlü’nün çizdiği rotada yer. O vakit kişinin yemesi meziyet yaptığı iş de fazilet olur. İbâdetlerin mâneviyatlarından mahrum olmamak için her işi Allah ve Resûlü’nün tavsiye ettiği gibi yapmak gerekir.
Ramazan ayı bizleri zorluklara alıştırır. Bu güzel ay takvim itibârıyla senenin her ayında gezinmek sûretiyle müminleri her mevsimde aç kalmaya alıştırır. Yazın sıcağında, uzun günlerde aç kalmak oruç ibâdetini biraz zorlar bugün olduğu gibi ama oruçlu iken tadılan mânevi lezzetin yerini hiçbir şey tutamaz. Kışın kısa günlerindeki oruç hazzı da bir farklıdır. Oruç günlerinin iftarları güzel olduğu gibi sahurları da güzeldir. Oruç günlerinde sırf bereketinden istifâde için geceleri tatlı uykular ve rahat terk edilir sahura kalkılır. Sahur vakitleri gecedeki seher uyanıklığının en mükemmel vakitleridir. İstifâdelenmemek bereketsizliğe vesiledir.
Bâzı insanlar nimetler deryâsında yüzerken bâzı kişilerde fakru zâruret içerisindedirler. Eğer zekat, sadaka, infak gibi hayırlar olmasa bu üst tabaka ile alt tabaka arasında çatışma yaşanması kaçınılmazdır. Sosyal hayatta zenginlerde acıma, fakirlerde ise kanaat ve tevekkül hisleri bulunmalı ki sosyal yaşantıda çatlaklar oluşmasın. İşte Ramazânı Şerif vesilesiyle nimet içindekiler merhamet ve acıma duygularıyla fakirlerin hallerini anlama fırsatı bulurlar, fakir ve ihtiyaçlının gönlünü alma, onları sevindirme zevkini tadarlar. Bu yüksek duygu ancak yaşanarak anlaşılabilir.
Ramazan günleri müminlerin üzerine yağan yağmurlar gibidir. Ramazan’da yağan rahmet, af ve mağfiret yağmurları ile sene boyu işlenen hatâlar, isyanlar, günahlar yıkanır, pislikler kirlerinden temizlenir. Tevbe ve nedâmetle akan gözyaşları aynen yağan yağmurlar gibi kalpleri, yürekleri aklar, paklar, arındırır duru hâle getirir. Böylece tek tek aklanan, temizlenen ruhlar toplu olarak huzûra erişir. Oruç bu cihetiye bir ruh arınmasıdır, bir ruh terbiyesidir.
Böylece arınan kalpler, temizlenen ruhlar için oruç, en güzel bir ibâdettir. Ebû Umâme (r.a) anlatıyor; “Ey Allâh’ın Resûlu, dedim, ‘Bana öyle bir amel emret ki yaptığım takdirde Allah (c.c) beni mükâfatlandırsın.’ ‘Sana’ dedi, ‘Orucu tavsiye ederim, zirâ onun bir eşi yoktur.” (10) İşte oruç böylesi muhteşem bir ibâdet ve mükâfatı da hakikaten çok büyük. Sehl b. Sa’d’ın (r.a) rivâyetine göre, Hz. Peygamber aleyhisselam; “Cennette ‘Reyyan’ denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyâmet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Onlarla berâber hiç kimse giremez. (Kıyâmet gününde) ‘Oruçlular nerede?’ diye çağrılır. Oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların sonuncusu bu kapıdan içeri girdiği zaman kapı kapatılır, artık içeriye hiç kimse giremez.” (11) Buyurur.
İnşaALLAH mükâfatı bol olan oruç ibâdetiyle, ‘Reyyan’ kapısından girenlerden olabilmek duâsıyla…
-----------------------
10- Nesâi, Sıyam, 43
11- Müslim, Hadis No:1947
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.