Rant kavgası mı, kıskançlık mı?
İsimleri, mevkileri, siyasi düşünceleri ya da neyle uğraştıkları önemli değil...
Bana da bulaşarak, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” mealinden göndermelerde bulunmaya çalışıyorlar...
Düne kadar oralı olmadım...
Olmazdım da...
Ancak ucundan kıyısından bana da yeşillendikleri, işmar ettikleri için yazmam farz oldu...
Değilse umurumda bile değil...
Bana ne!
Hüseyin Öner'in kime yeşillendiği, kime salma yaptığı, kime “donkişot” ya da “şu bu” dediği...
xxx
Ve Donkişot...
Aslında “Donkişot” Hüseyin abinin yazdığı gibi kötü bir karakter değil...
Donkişot, halkını, vatanını çok seven bir insan olduğu için, Sanço Panço'yla birlikte, mazlumları koruyan ve kötülere savaş açan bir karakter olarak bilinir...
Saray ya da Padişah “soytarı”sı değildir...
Donkişot'a haksızlık yapmış yazar...
xxx
Eski sporcu, yönetici, spora hizmet etmiş Hasan Hüseyin Öner, Konya'da yayınlanan bir gazetede kendisine köşe verilmiş, sporla ilgili düşüncelerini, duygularını, tecrübelerini okuyucuları ile paylaşıyor...
Bundan daha doğal bir şey olamaz...
Tabi ki yazacak, tabi ki paylaşacak, tabi ki eleştirecek...
Ayrıca yazmalı, paylaşmalı, eleştirmeli...
İki kelimeyi bir araya getiremeyen, cümle kuramayan, ama ne acıdır ki, bizim mahallede söz sahibi olan ve “deve”yi hamuduyla götüren “soytarı”ların yanında “şeyhülmuharrin”in Burhan Felek gibidir kendisi...
Yazarlığı işin başka bir boyutu...
Beni ilgilendiren tarafı yazarlık kısmı değil...
Aslında hiçbir tarafı da değil...
Ama, yukarıda da belirttiğim gibi, bana yeşillenmeler ve TSYD başkanı gibi bir titriyatım olduğu için de yazmam şart oldu...
Neyse...
Hasan Hüseyin Öner, insanların kişilik haklarına saldırıyor, bel altı vuruyorsa da, bu da bel altı vurduğu ya da kişilik haklarına saldırdığı insanların sorunudur...
Bu ülkenin mahkemeleri, hakimleri ve savcıları var...
Herkes hakkını mahkemelerde arayabilir...
Böyle bir özgürlüğe ve lükse sahibiz...
Mahkemeden ne çıkar ne çıkmaz onu bilemem tabi ki...
Hasan Hüseyin Öner gibi gazetelere dışarıdan destek veren insanlar kendilerine çıkar sağlamak için veya biryerlere ulaşmak, biryerlere yeşillenmek, biryerlere postu sermek için yazıyorlarsa da, bu da o gazetenin patronu veya genel yayın yönetmeninin sorunudur...
Gazetesini de, kendisini de kullandırmayacak...
30-35 yıldır bu mesleğin içindeyim...
Bu manada sadece kulağımın arkası tozlu kaldı!
Gazeteler ya da televizyonlar bu gibi insanlar için hep sıçrama tahtası olmuştur, olmaya da devam edecektir...
Ne yazık ki, bu da bizim mahallenin gerçeğidir...
xxx
Gelelim esas meseleye...
Bir rant kavgası ya da bir öç alma meselesi mi?
Sanmıyorum...
Özellikle de Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan'ın ismi kullanılıyor, yazarla karşı karşıya getirilmeye çalışılıyorsa, bu çabalar boşuna...
Çünkü, Aslı Kerem'den, Ferhat Şirin'den vazgeçer, Mehmet Baykan sevdiklerinden vazgeçmez...
Hasan Hüseyin Öner'de Baykan'ın sevdiklerinden birisidir...
Akil adamdır Baykan...
Mutlaka konuşacak ve “kavgalı eve kız verilmez” diyecektir...
Belki bugün, belki yarın...
Kasaba'daki kaos sona erecek, şuyuu vukuundan beter dedikodular bitecek...
Anlayacağınız Red-kid yolda...
xxx
Ve...
Hasan Hüseyin Öner'in yazısının bazı cümlelerine imzamı atar mıyım?
“Niye ben değil de, Ali, Veli, Selami” kokan, kıskanıp sataşan, sataşıp çamur atan cümlelerin dışındakilere evet...
Çünkü, Hüseyin Öner'de çok iyi biliyor ki, hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil...
Kendisi de dahil.