Ramazandaki Mükaafatlar
O En Kâmil Ahlak Sâhibi Yüce Rasul buyurur ki; ‘Kim Ramazan ayında hayırlı bir amel ile Rabb’ine yaklaşırsa, diğer aylarda bir farzı yapmış gibi sevap kazanır. Yine bu ayda bir farzı yerine getiren kimse, diğer aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi sevap kazanır.’ (Beyhâkî Ahmed b.Hüseyin, Beyrut, 1990, Şuabül İman, nr:3608 / el-Mûnzirî, Aldülazim, et-Terğib ve’t-Terhib, Beyrut, 1966, nr: 1462) Bu ay belirtildiği üzere sevapların bolca yağdığı bir bereket ayıdır. Kur’ânu Azûmüşşan’da; “Kim Allâh’ın huzûruna bir iyilik ile gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır.” Buyrulur. (En’am, 160) Hakikaten bu mübârek ayda, büyük ecirler mevcuttur.
Bilindiği üzere Ramazan ayı öyle bir verimli aydır ki, şerefli Kur’an bu ayda indirilmiştir. Yine bu güzel ayda -bin aydan hayırlı- Kadir Gecesi bulunur. Ramazan ayında okunan Kur’an’ların, yapılan tebihatların sâir aylara göre çok büyük sevâbı vardır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'ân'ın indirildiği aydır...” (Bakara, 185)
‘Ramazan ve Kadir gecesinin üstünlüğü, Kur’ân’ın kendisine nâzil olmaya başlamasındandır. Zira Kur’an’ı Kerim azizdir, indiği her yere izzet bahşeder. Bu hakikate binâen ârif bir zat şöyle demiştir; Kur’ân’ı Kerim’i Cebrâil aleyhisselam’a indirdi, meleklerin en faziletlisi oldu. Kur’ân’ı Kerim Hz. Muhammed aleyhisselâm’a indi, O bütün peygamberlerin seyyidi oldu. Kur’ân’ı Kerim Ümmeti Muhammed’e indi, o ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Kur’ân’ı Kerim Ramazan ayında indi, o ayların en faziletlisi oldu. Kur’ân’ı Kerim Kadir Gecesi’nde indi, o gece bin aydan daha hayırlı oldu. Eğer Kur’an senin de kalbine ve hayâtına inerse, insanların en hayırlısı olursun.’ (Altınoluk Dergisi, sayı:399, sene:2018, Osman Nuri Topbaş)
Bu aya mahsus olarak her yapılan amel, derecesiz karşılık bulur. Tutulan oruçlar, okunan Kur’an’lar, o büyük din gününde mümine şefaatçi olacaktır. ‘Kur’an ve oruç, kıyâmet günü kullara şefaatçi olur. Oruç; ‘Ey Rabb’im! Ben onu gündüzleri yemekten, içmekten ve şehvetten alıkoydum. Bana şefaat hakkı ver, der. Kur’an der ki; Ey Rabb’im! Ben onu geceleri uyumaktan alıkoydum. Bana şefaat hakkı ver. Böylece ikisi de o kula şefaat eder.’ (Ahmed bin. Hanbel, el-Müsned, Beyrut, 1998, 2.c, 174) Bunlar ne büyük müjdelerdir, ne büyük ikramlardır müminler için.
Ramazan denince akla ilk, oruç ibâdeti gelir. Oruç aslında, insanın özüne dönüş yolcuğudur. Yeryüzünde insanoğlu için yaratılan çeşit çeşit yiyecekler-içecekler neden belirli bir zaman diliminde yasak kılınmıştır? Bunda elbette bir hikmet vardır. Buradaki asıl maksat, Müslüman kulun ‘takva’ya ulaşmasıdır. Takvaya da, nefisler terbiye edilerek ulaşılır. Orucun en faziletli şekilde tutulması Ramazanda kulun hedefidir. Peki, o zaman bu hedef nasıl gerçekleşir? Bu hedef ancak, Hz. Peygamber aleyhisselâm’ın tavsiyeleriyle mümkündür. Yoksa mideyi akşama kadar boş bırakıp, akşam da çeşit çeşit yiyeceklerle mideyi doldurmak, oruç olmasa gerektir. Orucu açarken dahi, israf edilmeden kifâyet miktarınca yenip, içilmesi istenir. Perhiz niyetiyle tutulan oruçlar da, bu minval üzeredir. Öyle makbul ve güzel oruçlar tutalım ki, cennette sâdece oruçluların gireceği ‘Reyyan’a ulaşabilelim.
İmâmı Rabbâni hz. buyururlar ki; ‘Ramazan ayı bütün hayır ve bereketleri kendi üzerinde toplamıştır. Sene içinde herhangi bir yolla kişiye ulaşan hayır, kadri yüce Ramazan ayının bereket deryâsında bir damladır. Ramazan ayının hakkını veren ve onu râzı eden kimseye ne mutlu! Ramazan ayını küstüren ve kızdıran kimseye de yazıklar olsun! O kimse, aynı zamanda muazzam bereketlerden ve hayırlardan mahrum kalmıştır.’ (4.mektup) Ramazan da hayırlar-iyilikler ve güzellikler ekenin daha sonraki aylarda aynı halleri devam ederken tam tersi de mümkündür. Velhâsıl Ramazan ayı baştan sona hep hayırla dolu bir aydır. Bu mübârek ayın her vakti, bereket ve rahmet doludur. O halde,
Ey aziz mümin, bizler insan olarak beden elbisesini giydik, ten kafesine konduk. Şu güzel Ramazan ayında ten kafesinde kurtul da, mâneviyâta yüksel, rûhunu ihya eyle, nefsini zapt eyle. Hakk’ı râzı eyle.
Ey güzel mümin, açlık zevkini tat, bedeninin değil rûhunun ağzını aç, yediğin her lokma seni bedenine mahkum eder, gönlünü çorak bırakır. Hayâtı yemek ve yaşamaktan ibâret sananlar ulvî âlemlerden nasiplenemezler. Sen Ramazanın ulvi ikliminde ulvi âlemlere yolculuk et.
Ey asil Müslüman, Ramazanın mübârek ikliminde ne topladıysan onların sana ahret sermâyesi olduğunu bil. İbâdeti taatlarin, zikrü tesbihat ve Hakk’a ilticâların bu bereketli zeminde sana derin bir anlayış, yüksek bir seziş hassâsiyeti temin edecektir. Bunlar ile aşk kapısına girilir, böylece sende irfan nûru oluşur. Bu nur hakikat yolunun feyizli şebnemidir.
Ey güzel Müslüman, Ramazanın her günü gökten âdeta sağnak sağnak yağan güzelliklerden gönül hazineni doldur. Bu hususta ne doldurursan kardır, geç kalma, ihmal etme. Unutma sona kalan dona kalır. Ramazanın ziyâfet sofrasından nasiplenemeyenler hayatlarında istikâmet bulamazlar.
Ey Sevgili dost, Rabb’in sana kendi rûhundan üfleyerek yaratıkların içinde en mükerrem olarak halk etti. O zaman sen de O’na bu Ramazan en mükemmel kulluk takdim et. Aşk kâbesinin üzerine devamlı yağan nurlardan hisselen, yürek enerjini depola. Ramazan ayının ziyâfet sofrasından beden gözünü değil bâtın gözünü aç da, can yemeği ye, aşk şarabını iç, kemâle ve cemâle kavuş bu Ramazan.
Selam, muhabbet ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.