Ramazan ve davetler
Gelişi ile şereflendiğimiz Kur’an Ayı Ramazan’ın ilk yarısını Rabbimizin (cc) rahmet ve bereketi ile tamamlamış durumdayız elhamdülillah.
Gelişi ile sevindik, gidişi ile elbet hüzünleneceğiz.
Bir dahaki yıla kime nasip diye.
Kur’an-ı Kerimle her zamankinden daha fazla hem hal olmanın kuşatıcı güzelliğini yaşıyoruz.
Oruçlar, iftarlar ve sahurların bereketini hissediyoruz.
Vücudumuzun dinlenmişliğini, şehrimizin dönüşmüşlüğünü bekliyoruz.
Ancak geçen 15 günde Ramazanın bizi ve şehrimizi değiştirmesini beklerken yine bizlerin Ramazanı değiştirme ve dönüştürmeye çalıştığını görüyoruz.
Ramazan ayının rahmeti bereketi bizi sarıp sarmalasın diye beklerken biz Ramazan ayının üzerine yeme, içme ve eğlence örtüsünü sarıp sarmalıyoruz.
Gündüz boyu süren açlığımız, susuzluğumuz ile çay ve sigara isteğini saymaz isek Ramazan ayının kalan 11 aydan çok farklı olduğunu göremiyoruz, gösteremiyoruz.
Hem kişisel, hem de toplumsal bir gayret bu.
Mesela 11 ay bir araya gel(e)meyenler kişilerin veya kuruluşların davetlerinde olsun yan yana geliyorlar diye sevinirken iftar sofralarından kalkılması ile her şey eski haline dönüşüveriyor.
Mesela 11 ay, başında bulundukları kurum ve kuruluşların bütçelerini kanunlara aykırı bir biçimde yağmalayanlar Ramazan Ayının gelmesi ile kendilerini hesaba çekmek yerine bütçelerinde yağmalanacak hangi kalemlerin kaldığını hesaba çekmekten geri durmuyorlar.
Mesela yılın geri kalan bölümünde esnaf ve sanatkârların dükkânları önünden geçmekten korkan idareciler Ramazan Ayında esnaflar için iftar sofraları kurmakla meşguller.
Mesela Kur’an ayında geçen yıldan bu yana aldıkları maaşlarının toplamının zekât nisabına ulaşıp ulaşmadığının hesabını yaparak ceplerinden en azından zekât miktarınca harcama yapmaları beklenenler, başında bulundukları kurum ve kuruluşların bütçelerinden yaptıkları harcamaların yüksek miktarlara ulaşmasıyla gönüllerini rahatlatma derdine düşmüş durumdalar.
Mesela Teravih namazı zamanı düzenledikleri ramazan eğlenceleri nedeniyle başları öne eğilmesi gerekenler bu Ramazan(!) eğlencelerine karşı toplumun en azından bir kesiminde oluşan tepkilere karşı utanıp sıkılmadan “Bunları vatandaş istiyor” yalanına sarılabiliyorlar.
Ramazan ayının bir arınma ve nefsi arzuları kısıtlama ayı olduğunu bilmelerine rağmen özellikle akşam iftar saatlerine yakın zamanlarda market kasaları önünde metrelerce kuyruk oluşturanlar bir yana güya İslami hassasiyetleri gözetenler olarak bilinen market yöneticilerinin bir paket daha fazla satabilmek amacıyla yaptıkları reklamların büyüklüğü zulüm derecesine varan uygulamalarını örtemiyor.
Mesela Zekâtımızın, İnfakımızın ve yardımlaşmamızın ön plana çıkarılması gereken bu ayda düzenlediğimiz iftar israf yüklü davetlerimizin belli bir kast sistemine göre üst seviyedeki veya en azından aynı statüdeki eş, dost ve akraba insanlarla doluyor olması sofralarımızdaki israfın büyüklüğünü örtemiyor.
Bizim için Ramazan Ayının değeri bu Mübarek ayda Rasulullah’a(sav) indirilmeye başlanan hayat kitabımız Kur’an’ımızdan kaynaklanıyor.
Kurdukları veya katıldıkları gösteri meydanı haline dönüştürülen İftar sofralarında kendilerine şan, şöhret veya itibar arayanların vay haline demekten başka bir şey gelmiyor dilimize.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.