Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Ramazan ayında dikkat edilmesi gereken hususlar

Ramazan ayında dikkat edilmesi gereken hususlar

Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden âzad olan mübarek Ramazan ayını yaşıyoruz. Bütün müminlerin Ramazan-ı Şerif’ini tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan dilerim.

Biz bu yazımızda, bu ayda dikkat edilmesi gereken birkaç hususu hatırlatmak istiyoruz. Gayemiz, bu mübarek ayı güzel bir şekilde değerlendirmektir.  Bu ayı nasıl yaşarsak diğer on bir ayı da o şekilde yaşarız. 

Şehr-i Ramazan, mübarek bir aydır. Çünkü bu ayda oruç farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır.” (Bakara:183)

Hz. Âdem’den beri bütün ümmetlere sayılı günlerde orucun farz kılınmasının sebebi, kötülüklerden sakınmaktır. Kötülüklerden sakınabilmek için bu ayı iyi değerlendirmek gerekir.

O nedenle hasta veya yolcu değilsek, mutlaka orucumuzu tutalım. Ramazan ayını seve seve karşılarsak, oruç tutmak, nefsimize ağır gelmez. Hasta veya yolcu isek, Ramazan ayı dışında tutamadığımız oruçları tutalım. Seferde dilersek oruç tutarız, dilersek tutmayız. Niyetlendikten sonra sefere çıkarsak orucumuzu tamamlamamız gerekir.

Hasta veya seferi olan kardeşlerimiz, uygun bir yerde yemeklerini yemeli ve sularını içmeli, çarşının ortasında, yolda, kaldırımda, yemeleri, su içmeleri, sigara yakmaları doğru değildir. Bunu bilerek yaparlarsa ufku saran Ramazan ayının rahmetinden mahrum olurlar, Rablerine ve müminlere karşı da saygısızlık etmiş olurlar.

Buna dikkat edelim ve bu şekilde davrananları münasip bir şekilde uyaralım. Biz imkân dâhilinde münasip bir dille – kendimizi tanıttıktan, hal ve hatır sorduktan sonra- uyarıyoruz ve semeresini de alıyoruz. Bize kardeşlerimiz teşekkür ediyor, bunun böyle olduğunu bilmiyorduk, derler.

“Emr-i bi’l ma’ruf ve nehyi ani’l münker” farzı kifayedir. Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. “Her koyun kendi bacağından asılır,” dersek sorumlu oluruz.

Sürekli hasta veya pir-i fâni isek fidye vermemiz gerekir. Bir fidye bir fıtır sadakası kadardır. Fidye verdikten sonra sağlığımıza kavuşacak olursak orucumuzu tutmamız üzerimize farzdır.

Beş vakit namazı ve teravih namazını imkân dâhilinde cemaatle kılalım. En az bir hatim inelim. İmkân dâhilinde okuduğumuz ayetlerin mealini ve tefsirini de okuyalım. Çünkü bu ay oruç ayı olduğu gibi Kur’an ayıdır.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.” (Bakara: 185)

 Teravih namazını kıldıktan sonra istirahata çekilelim ve sahura kalkalım. Duyuyoruz, bazı kardeşlerimiz, saat bire, ikiye, hatta üçe kadar oturuyormuş, bir şeyler yedikten sonra yatıyorlarmış. Bu durumda sabah namazına da kalkamıyorlarmış. Kalkamazlar, çünkü sünnete aykırı bir hayat yaşanırsa durum böyle olur.

Sahura kalkabilmek için mutlaka biraz uyumamız lazım. Teheccüd namazı kılmak ta böyledir. Uyumadan saat birde,  ikide, üçte yenen yemek sahur yemeği değil, kılınan namaz da teheccüd namazı değil, nafile namazdır. Teravih namazından sonra biraz uyumadan namaz kılmak mekruhtur.

Sahurda bereket vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: Sahur yeyin. Çünkü sahurda bereket vardır.” (A. Davudoğlu, S. Müslim Tercüme ve Şerhi, C.6, Hds. No:45)

Bereketten maksat, orucu ve değer ibadetleri yerine getirme hususunda güç kazanmaktır.

Diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Bir yudum suyla olsun sahur yapın, bir yudum suyla olsun iftar edin.” (Age. s.57)

Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulur: “İnsanlar iftarı acele yapmaya devam ettikleri müddetçe hayırla yaşamakta daimdirler.” .” (Age. s.62)

Ehl-i kitap sahura kalkmaz, onlarla bizim orucumuzu ayıran sahur yemeğidir. Onun için bilhassa gençlere sesleniyoruz. Teravihten sonra yatın, uyku tutmaz, demeyin, yatırsanız tutar, gözlerinizi dinlendirmiş olursunuz.

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucu arasında hudut, sahur yemeğidir.” (Age. Hds. No:46)

Demek ki, ehlikitap sahura kalkmamaktadır. Onlara benzememek için mutlaka sahura kalkıp bir yudum su içip,  sabah namazını kıldıktan sonra yatalım, olmaz mı gençler?

Hoşça kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi