Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Projede imza hakkı, ticaret ve müteahhitlik

Projede imza hakkı, ticaret ve müteahhitlik

Evlilik başladı. Bu evlilikte daha ilk gece sanki evvelden birbirimizi tanıyormuş gibi hayli mevzuda sohbet ettik.

Vefatının son anına kadar birbirimiz, sadece evlilik sevgisi ile kalmadı. İlaveten aşk içinde olduk. Bunları ilerde yeri geldikçe anlatacağım. Nur içinde yatsın.

***

Proje çizimi işinde betonarme planını bir mühendise yaptırıp ücret veriyorduk.

Bunu da kendim yapmak istedim. Prof. Salih beyin betonarme hesapları nasıl yapılır kitabını alıp öğrendim ve tatbik ettim ama imza yine bir mühendisin olması mecburiyeti vardı.

Benim çalışmaları ve proje yapımlarımı takdir eden belediye imar ve fen müdürüne teklif yaptım.

Yanında rahmetli tanınmış kişilerden Mahmut Ateş de vardı.

Teklifim şöyleydi.

“Projenin betonarme hesaplarını ve projesini ben yapıyorum. Bu yaptığımı bir mühendis arkadaş kontrol edip doğru ise imzalıyor sadece imza ücreti alıyor.

Hesapları ve projeyi ben yaptığıma göre siz kontrol edin benim imzamla olan projeyi kabul ederseniz memnun olurum.”

Sözümü hayretle karşıladılar. Gösterdiğim büyük bir iş yerinin betonarme hesaplarını kontrol edince…

“Biz okulda yıllarca öğretim yaparken sen nasıl öğrendin bunu? Bravo doğrusu” dediler ve İmar Müdürü “Nizama aykırı ama yine de bu emek ve bilgiye karşı kabul ediyorum bundan böyle sen yap gel” dedi.

Böylece betonarme inşaatların tüm projelerini yapıyor, inşaatları yerinde kontrol ediyordum.

***

Bu ara döşeme malzemesi Konya’da satışı olmadığı için İstanbul’a gidiş gelişlerle hem döşeme malzemesi olan kolan, yay, vijital otu, İngiliz kırnabı yanında taban döşeme linolyum muşamba getiriyor satıyor. Bazı evlere muşambadan döşeme işi yapıyordum.

***

Seydişehir’den Karpuzoğlu ticarethanesine bir haber vermişler.

Hastanenin tüm odalarına linolyum muşamba döşeme ihalesi var. Bu işi bilen birisi gelse iyi olacak diye.

Babamla kardeş gibi dostluğu olan ve beni de çok seven Karpuzoğlu Ahmet amca haber verdi.

“Git bu işi al yap” diye.

Seydişehir’de hastanenin onarım işi komisyon üyeleri “Ne iyi ettin de geldin işi yapan kişi bulamayacaktık” dediler ve “şartnameyi hazırlayalım” dediler.

Şartnameye nereden aklıma geldi ise şöyle bir maddenin ilavesini istedim.

“İşin kontrol mühendisince kontrol edip hakediş hazırladığında hakediş bedeli en geç on beş gün içinde ödenecek. Ödenmediği takdirde % 50 zamlı ödeme tazminatı verilecek”

Bunu kabul etmek istemediler bende “işi alamam o zaman” deyince konuştular ve kabul edip sözleşmeye ilave ettiler. Böylece işi üstlendim.

Sadece muşamba döşemesi değil, boya, duvar yapımı, çamaşırhane havuzu gibi onarım işleri de vardı.

Ayrıca benim yatışım için hastanede bir oda ayıracaklardı bu sözleşmeye girmedi söz verildi. Seydişehir’de otel diye bir yer yok Han vardı.

O zamanlar şimdiki Saray Çarşısı olduğu yerde, Zincirli Han vardı. Bu handan Güzel Kılıçlar’ın otobüsleri haftada üç gün Seydişehir’e gidiyordu.

Beyşehir üzerinden ve eski dar stabilize yoldan üç saat sonra Seydişehir’e varıyor oradan ertesi gün Konya’ya dönüyordu.

***

İlçede on kadar kahvehane olup içleri tıka basa dolu olduğu halde…

İş yapmak için kimse gelmiyordu.

Çaresiz Konya’dan boyacı duvarcı betoncu ustası ile ameleyi getirmiş oldum.

***

Onları hazırlarken muşambayı almak için İstanbul’daki ticarethanenin Ankara şubesine otobüse binip gittim.

Şubedekiler muşamba metre karesi 18 TL deyince ne yaparsınız aldığım iş zaten 17 TL o zaman zarar ederim deyip İstanbul yolunu tuttum.

İstanbul’un Rıza Paşa Yokuşu’nda satış yapan ek serisi Rum tüccar olan alış veriş yaptığım tüccara gittim.

Yeni Linolyum muşambalar gümrükten inmiş içeri taşıyorlardı.

Durumu anlattım. “Bana 200 metre kare muşamba lazım. Kaçtan vereceksiniz?” soruma 22 TL den demez mi! İçim cızzz etti. “Bana yardımcı olun ben 17 TL den iş aldım batarım tamamen” deyince…

“Bak daha yeni malı bilen yok hemen hepsini dolaş 17 TL’nin altında verenleri hemen al” dedi.

Hemen caddedeki satış yapanlara müracaat ettim ama 200 metre yok. On yirmi metre ancak çıkıyor.

Büyük bir mağaza idi. Girdim Rum tacir metre karesi 16 TL demişti.

İçimden sevindim ama ondanda 180 metre kare çıkabildi. “Ben üstünü tamamlarım” dedi.

“Yok yok ben tamamlarım siz onu verin hemen Ambara” dedimse de. “Asla biz tamamlarız” deyip Ambara verilecek Seydişehir adresini istedi. Ve “merak etme sabahleyin hareket eder müsterih olun” dedi.

Israr edemedim. Telaşımdan anlarda vazgeçer diye. İşi oluruna bırakıp otele gittim ve hiç uykum olmadı sabaha kadar.

Şaka değil dünyanın parasını cepten verecektim. Kendi kendime “sormadan ne diye aldım başıma bu derdi” diye hayıflanıyordum.

***

Sabahleyin saat 9’da vardım. Sakinlik numarası içinde ama içim güp güp atıyordu.

Patrona “inşallah yanlış adres olmamıştır” soruma. “Yanlış değil ama gidemedi” deyince bayılacaktım.

 Betim benzimin sarardığını gören patron “dur dur” dedi. Ve ilave etti.

Muşambaların fiyatı yükselmiş ama ben sana söz verdim kalan yirmi metrekareyi 19 TL’den aldım helal osun müsterih ol malın yolu yarılamıştır biz verdiğimiz sözü zararda etsek tutarız ticaret budur.” Deyince dünyalar benim oldu. Teşekkürlerle beni batmaktan kurtardınız diyerek ayrılıp Haydarpaşa’daki kömürlü trenle Konya’nın yolunu tuttum.

Kusura bakmasınlar ama acaba hangi tüccarımız sözünü böylesine tutabilmekte?!

İyi iyide. Bakın neler olacak sonraları…

Gelecek yazıda okuruz inşallah…

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi