Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Özür dile ve rahatla

Özür dile ve rahatla

Bilerek veya bilmeyerek başkalarına verdiğimiz rahatsızlık ya da bir zarardan dolayı günlük hayatta en çok başvurabileceğimiz bir ahlâkî fazilettir özür dilemek. Çoğu zaman böylesi bir insânî erdemi yerine getirmek ağrımıza gidiyor, ‘neden dileyecekmişim’, ‘ne yapmışım ki?’ gibisinden tavırlara girebiliyoruz. Bâzen de ‘özür dilemek’ten kaçınarak hatânın büyüklüğüne-küçüklüğüne bakmadan kırgınlıkları ‘pardon’ deyip geçiştiriyoruz. Telâfi etmek şöyle dursun kusurlarımızı dâhi kabul etmiyoruz. Tabi bunların tasvip edilir doğru davranışlar olmadığı gâyet açıktır.

Halbuki bizimle yakın veya uzak iletişimde olan birisini kırdığımızda, incittiğimizde özür dilemeli, kendimizi o kişiye affettirmeliyiz. Bunun pek çok yararı var derken, güzel dînimizin özür konusundaki yerine bakmak da fayda var. Şurası muhakkak ki yaşadığımız dünyâda hiç kimse mâsum değildir ve herkes hata, kusur işleyebilir. Karşımızdaki muhatabımıza yaptığımız yanlış bir davranıştan ötürü özür dilemek dîni bir vecibe olduğu gibi muhatabın özrünü kabul edip onu affetmek hem dîni hem insânî bir vecibedir. Bunun tersini düşündüğümüzde özür dilmeyen nezâketsiz kişi çevresinden dışlanır ve yalnız kalır. Kalp kıran, gönül inciten kimse bu hatâsını sözle özür dileyerek gidermeli yanı sıra davranışlarıyla da bunu ispat etmelidir. Mümin insanların bu husustaki kusurlarını gidermeye yönelik Peygamberimiz aleyhisselam şöyle buyururlar; ‘Kötülüğün ardından hemen bir iyilik yap ki onu silsin.’ (1) Demek ki mümin kişi yaptığı yanlışlıktan hemen özür dileyerek hatâsını telâfi etmelidir.

Peki, kuldan böyle özür dilenmeli de ya yüce yaratıcımızdan nasıl özür dilemeliyiz? Bir de bu husus var. Cenâb-ı Hakk’a karşı işlenen hata ve kusurlar günahları oluşturuyor. Bunların özrü usûlüne uygun ve hâlisâne bir şekilde tevbe ve istiğfarla, af isteği ihtiva eden duâlarla mümkün olabilir. Allah Teâlâ’nın en çok sevdiği şey kulunun kendisine yönelmesi, yalvara-yakara af dilemesidir ve O’da kullarını affetmeyi çok sever. Hatta yüce Rabb’imiz insanlar adına af dileyip bağışlanmaları için meleklerini görevlendirir.

Özür husûsunda, Uhud Savaşında okçular tepesini terk eden sahabilerin yaşadığı çarpıcı bir misal vardır. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın tembihlerine riâyet etmeyen okçu sahabeler sebebiyle Müslümanlar Uhud’da çok acı yenilgiler yaşadılar. O yenilginin suçlusu olarak kendilerini gören okçular Efendimiz aleyhisselâm’ın etrâfını sararak özürler dilediler. Sonra şu âyet nâzil oldu: “Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allâh'a güven, doğrusu Allah kendine güvenenleri sever.” (2)

Özür kadar affetmek de dîni bir erdemdir. Bu konuyu teyit eden âyet ve hadislerden anlaşılacağı üzere; affeden affedilir, sırf Allah (c.c) rızâsı için affedeni Rabb’imiz yükseltir, affeden Cenâb-ı Hakk’ın ‘el-Afuv’ sıfatına mazhar olur, özrü kabul etmek müstehap, etmemek ise hem günah hem de mekruh bir davranıştır, din kardeşinin özrünü kabul etmeyen kevser havuzundan içemez, Allah Teâlâ özrü kabul eder, özrü kabul etmeyene azap ve gazap eder.

Dîni bu kadar getirisinin ve vebâlinin yanında özür dilemenin psikolojik olarak kişiyi rahatlanan önemli bir insânî erdem olduğunu araştırmacılar belirtiliyorlar. Bu özellik insanı diğer varlıklardan ayırır. Bilhassa insanlar arası iletişimde özür ve affın karşılıklı güvensizlik, kopukluk, kırgınlık, intikam alma gibi oluşabilecek pek çok menfi duygunun ruhta gelişimini engelleyici yapıcı etkileri vardır. Yanı sıra özür dileyen kişi de mahcûbiyet, pişmanlık, vicdan azâbı, gerginlik gibi duyguları giderilerek kişi rahatlar. Karşılıklı iletişimde güvene dayalı bozulabilecek olan ilişkinin yeniden oluşabilmesine imkan sağlar. Hatânın farkına varıldığının göstergesi olan özür kişiyi kibir ve gururdan, bencil davranmaktan kurtarır hoşgörülü ve tahammüllü olmayı öğretir. Özür dileyen karşısında zarar verdiği ya da kırdığı kişiye olan hatâsını gidermiş olmanın ferahlığını yaşar. Özrü kabul eden de affetmenin sevinç ve huzûrunu tadar.

Pek çok güzelliklere kapı açan özrü dilemekten, kırdığımız insanlarla aramızdaki ilişkiyi düzeltmekten bir an bile geri durmayalım inşaALLAH.

----------------------------

1) Tirmîzî, Birr, 55

2) Âli İmran, 159

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi