Kerem İşkan

Kerem İşkan

Onun anısına

Onun anısına

Babam rahmetlinin bugün ölüm yıldönümü... Ölümünden hemen sonra arkasından yazdığım bu yazıyı Onun anısına yeniden yayınlıyoruz...

***

SAÇLARIM AĞARIYOR


Duman gözümü yakıyor. Genzimle yüreğimin arası, kelama gelmeyecek cümlelerle dolu. Yutkunup yüreğime konduramıyorum sözcükleri...
***

Nevruz ateşi gibi ilkbahardan çalınmış bir günde, bağ evinin avlusunun
ortasına devasa bir
ateş yakmak... Kimseyi sokmuyorum ateşin başına. Bu benim görevim...
***
Kış ortasında baharı yakalayıveren serçelerin şaşkın nağmeleri bağ evinin
taşlıklarına
serpiliyor...
***
Dedemin odasının pencereleri kapalı yine... Çocukluğum da olduğu gibi o taşlar üzerinde ses çıkartmamak için ayakuçlarımda yürüyorum... Her zaman ki gibi içerde uyuyor, uyanırsa kızar korkusuyla.
***
Onca yıldan sonra bu
içgüdüsel yürümeyi nasıl unutmamışım kendime şaşıyorum... Ateşin üstüne koyduğumuz büyük koca kazanda çocukluğumdaki üzümler kaynamıyor bugün...
***
Elime
siyah bir naylon poşet veriyorlar... Gözleriyle odayı işaret ediyorlar...
Aynı çocukluğumda annemin yaptığı gibi 'Hadi uyandır,
sana kızmaz' diye beni gönderirdi odasına...
***
Her şey aynı..
. 27 yıl öncesine gidiyorum sanki... Odasında uyuyor yine... Ama bu
kez biraz garip, küçücük tıkırtıya
uyanan kaşlarını çatan o dünyanın en
yakışıklı adamı bu kez umursamıyor, kapı damağından gelen şakırtıları...
***

Dayılarım geliyor... “Hadi diyorlar”... Siyah naylon poşeti avucum da buruşturuyorum...
***
Önce küçücük poşetler çıkıyor,
kara poşetten... Çörek otu... Kına... Gülsuyu...
Biraz da
zemzem... Yanı başında, bak bembeyaz bir çarşaf açıyorum ve seninle birlikte yaşadığım anıları seriyorum bembeyaz kefenin üstüne önce...
***
Bembeyaz kumaş önce
sinema perdesi gibi oluyor... Siyah burma bıyıklarıyla
gülümsüyor sanki... Üzerine döktüğüm
çörek otlarıyla, görüntüler karışıyor,
serpiştirdiğim kınalar, çocukluğumda götürdüğü düğün öncesi
çetnevir
gecelerini
anımsatıyor...
***
Kefenine serpiştirdiğim zemzemler yıkıyor şimdi zihnimdeki, attığın ilk tokadı... Çektiğin ilk kulağı...
***

Ardından gülsuyunun kokusu kaplıyor odayı... Kendi gibi kokuyor. Gülsuyunun
her damlası
göz pınarlarımdan bir damlayı da beraberinde götürüyor bembeyaz kefenin üstüne...
***
Öpüyorum
değeceği her yeri... Bayramda benden aldığın paltoyu okşayıp üstüne denediğin gibi bizde deniyoruz yeni elbiseni üstüne... Bu kadar yakışacağını bilmezdim dikişsiz gömleğin böyle üzerine...
***
Çocukken beni yıkadığın gibi, bende
özenle yıkıyorum şimdi seni... Hoca, çekilmiş
bir kenara
ikimize bakıyor... Ne gür saçların var... Saçlarıma ak düştüğü gün
gözlerin dolu dolu olmuş... İlk kez zengin olmadığın için ah etmişsin kendine...
***
Ayağının
altını öpüyorum... Niye daha önce hiç öpmedim diye hayıflanarak...

***
Babalar gününde söz verdiğim yanağına konduracağımı söylediğim o öpücüğü şimdi yanağına koyuyorum... Hem de kocaman... Hiç bu kadar uzun dudağımın yanağında durduğunu hatırlamıyorum... Buna da çok hayıflanıyorum...
***
Ne tatlıymış
meğerse yüzün... Hiç eskisi gibi batmadı sert sakalların yüzüme...
Çocukken olduğu gibi
ne öptüğün yeri sildim ne öptüğüm yeri... Kaldırıyorlar
üzerinden beni...
***
Hep acele eden bendim yanında, hep bir işim olurdu, gitmem gerekliydi...
Ama
bugün ben sana yapıştım, sen aceleci ve kırıcısın aynı benim gibi... Bu kez
senin gözün
beni görmüyor.
***
Mezarlığa beraber gittiğimizde o gösterdiğin
yere yatıyoruz seni... O halin şimdi bana
kötü bir şaka gibi geliyor. Son dokunuş... Kıbleye doğru çeviriyorum... Artık
arkan bana dönük, her zaman olduğu gibi
sessizce yanından kaçabilirim...
***
Yıllar sonra,
mezarının yanı başından gelen kazma seslerini duyunca,
lütfen küçükken karanlıktan korktuğum da yaptığın gibi, doğrul da elimden
tut,
beni karşıla... Senin kadar cesur uzanamam bu mezara...
***

Bir ay oldu. Gelemiyorum kabrinin başına... Her zamanki mazeretler değil, yeminle inan…

***

Ama bu kez hiç yakıştıramadım seni oraya… Orda olduğunu bilmek, orda olduğunu görmek bi parçamı da oraya gömmek gibi… Canım yanıyor.
***
Sana,
rahmetli dediklerinde tuhaf oluyorum... İçim üşüyor… Gerçekten çok büyükmüşsün...Yüreğimin hepsi boşaldı gitti peşin sıra...

***
Babanı gömmeden, gerçek baba olamıyormuşsun şimdi anladım... Kabrin nur, mekânın cennet olsun...
***

Kara Kuzun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem İşkan Arşivi