Edep Yahu
21 Ocak 2014 tarihli Gülen Cemaati isimli yazımı okuyan Âdemoğlu mahlas isimli okuyucu edep sınırlarını aşarak şu şekilde tenkit ediyor:
Yapma Be Mübarek Koskoca, dünyau tutmuş camiayı Ş. Alpayın iki satırıyla anlamaya çalışacak ve okurlarını da o iki satırdan anladıklarınla aydınlatmaya çaşıacaksan sen kalemini hemen bırak... Çünkü böyle bir kafayla insanları yanlış kanaatler oluşmasına sebep olursun ki bu durum bizim dinimizde o insanı katletmeketn çok daha vahimdir, çok daha büyük bir günahtır... Yazık! Adem Oğlu
Biz, her zaman söylüyoruz, yapıcı tenkide açığız diye; ama doğrusu bu şekilde edep sınırlarını aşarak yapılan tenkide açık değiliz.
Edep yahu, sen kendini ne sanıyorsun ki bir yazara karşı böyle densiz sözler söylüyorsun. Haddini bil.
Bu üsluba sahip olan bir kimsenin söz konusu cemaatten olması mümkün değildir. Bizim Gülen cemaatinden olan çok kıymetli arkadaşlarımız var. Oturmasını, kalkmasını, konuşmasını bilirler. Sen ya bir ajansın bu şekilde provoke ederek Müslümanlar arasında husumeti körüklemek istiyorsun veya bu cemaate bağlı cahil ve haddini bilmez birisin, imla hataların ve üslubun senin kim olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca açıkça ismini yazmamakla şüpheli biri olduğun anlaşılmaktadır.
Sen samimi bir insan olsaydın önce Sayın Şahin Alpay’ı tenkit ederdin daha sonra bizi tenkit ederdin ve şöyle söylerdin: Sayın hocam, Gülen cemaatinin görüşü Alpay’ın ifade ettiği gibi değil, Bediuzzaman Said-i Nursi Hazretleri’nin görüşü ne ise odur. Okuyucularını bu konuda bilgilendirirsen memnun olurum. Kendini bilen insana bu yakışırdı.
Sayın Şahin Alpay, cemaatin görüşünü 16.01.2014 tarihli “İktidar kavgasıymış…” isimli yazısında özet olarak şöyle açıklamıştı: “Kemalist devletin baskı altında tuttuğu dinî özgürlüklerin güven altına alınmasına destek veren, inanç temelli bir sivil toplum hareketi olarak anlıyorum. Gülen hareketi, İslamcı eğilimleri olan Necmettin Erbakan’a yakınlık duymuyordu. Gülen’in Sufi gelenekteki özgürlükçü İslam yorumunun, İslamcılığa karşı en etkili bir yorumdur.”
Şahin Alpay’ın bu görüşünü Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Bülent Keneş, 25 Ocak 2014 tarihli “İslamî olana karşı Siyasal İslamcılık” isimli yazısında teyit etmekte ve özet olarak şöyle demektedir: “Sivil İslamî yaklaşımın temsilcisi Hizmet Hareketi ile Siyasal İslamcı geleneğe geri dönüş yapan AKP’nin yolları yeniden ayrıldı…” Ayrıca söz konusu yazar, geleneksel ılımlı İslamî anlayışın, siyasal İslamî anlayışa karşı bir alternatif olduğunu ifade etmektedir.
Demek ki Alpay’ın iki satır yazısı ile senin ifadenle koskoca dünyayı tutmuş camianın görüşü özetlenmiştir. Gerçeği gizlemekle ve bize saldırmakla bir yere varılamaz.
Her zaman söylediğimiz gibi bir daha söylüyoruz: İslam’ın siyasalı, ılımlısı olmaz. Çünkü İslam dini vahye dayanan bir dindir. Bu din dünyaya adaletin ve hakkın hâkim olmasını ister, hiçbir kimsenin inancına müdahale etmez; bu, dinin amir hükmüdür. Bunu gerçekleştirmek bütün Müminlerin asli görevidir. Bunun adına siyasal İslam, ideolojik İslam denilemez, bunları İslam dinini sadece inanç temelli bir din olarak gören yeni Osmanlıların, ulusalcıların ürettiği kavramlardır. Bir Müslüman bunlara itibar etmez.
Taptuk Emre, Yunus Emre, Ahmed Yesevi, Mevlana gibi mutasavvıflar Süleyman Hilmi Tuna gibi âlimler tebliğ erleridir. Bunlara ılımlı İslam’ın temsilcisi demek, onlara karşı yapılan en büyük bir bühtandır.
Sufi gelenekteki özgürlükçü İslam yorumunun, İslamcılığa karşı en etkili bir yorum değil, bilakis İslam’ın hâkimiyetini destekleyen bir yorumdur. Çünkü Anadolu’nun, Kafkas’ların ve Afrika’nın İslamlaşmasında Sufilerin büyük rolü vardır, halen devam etmektedir.
Bu zihniyete göre Bediuzzaman Said-i Nursi de siyasal İslamcı olması gerekir, tabii bunu söyleyemiyorlar. Çünkü bu âlimimiz ve bu değerli insanımız, büyüğümüz, resmi ideoloji ile ters düşmüş, bu yüzden uzun yıllar sürgün hayatı yaşamış ve ömür boyu hapishanelerde çürümüştür, kabrinin yeri bile belli değildir.
Yeni Osmanlıların ürettiği ve günümüzde ulusalcıların devam ettirdiği İslamcılıkla ne İhan-ı Müslimin ne Milli Görüş’ün ve ne de AKP’nin bir ilgisi vardır. Bu koskoca camianın bir gayesi vardır: O da adaleti ve Hakk’ı hukuk çerçevesinde yeniden dünyaya hâkim kılmaktır.
Sonuç olarak diyoruz ki, bizim Gülen cemaatiyle bir alıp vereceğimiz yoktur; samimiyetle söylüyorum ki, bu cemaatten olan kardeşlerimizi seviyoruz. Bizim anlatmak istediğimiz husus, İslam dininin, sadece inanç temelli bir din olmadığını açıklamaktır. Bunu anlatmak bizim asli görevimizdir. Allah’ın izniyle buna hiç kimse mani olamaz. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.