Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Ömür muhasebeleri -1-

Ömür muhasebeleri -1-

Hep deriz geleceği belirlemek geçmişi bilmekle başlar. Ömrü hayâtımızda kusurlar, hatâlar, yanlışlar, olumsuzluklar tespit edilmeli ki; iyi, güzel ve doğrulara daha kolay ve daha çabuk ulaşılsın. Kim istemez ömrünün mutlu ve problemsiz olarak sürmesini?

Doğumdan ölüme kadar her canlının geçirdiği zaman dilimi “ömür” diye adlandırılır. Hayvanların ve bitkilerin de belirli ömür takvimleri vardır. Onlar da ömür takvimlerinde kendilerine yüce Yaratıcı tarafından biçilen vazifelerini yerine getirirler.

Dünya, canlılar için tam bir imtihan alanıdır. Bu kategoriye cinler de dâhildir. Kur’ân-ı Kerim’de: “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (1) Buyruluyor. Kulluk şuuru hiçbir zaman değiştirilemez kutsî bir hakikattir. 

Hayat, insan için hem dünyevî hem uhrevî saadeti kazanma alanıdır. Bu sebeple; ‘Nasıl bir hayat yaşamalı?’ İnsan için önemli bir soru bu! 

Evet, nasıl yaşamalı bu hayâtı? Zira bir daha dünyâya gelmeyeceğiz. İlk ve son gelişimiz bu hayat olacaktır.

Kimilerine göre; ‘Kahrolsun böylesi bir hayat, batsın bu dünya!’ Kimilerine göre; ‘Şu güzel hayat hiç bitmese!’ hezeyanlarıyla dolu bir hayat anlayışı hâkimdir yaşamlara. Kimileri; ‘Dertlerle, sıkıntı ve problemlerle dolu şu hayat çekilmez!’derken kimileri; ‘Hayâtım hastalıklarla, borçlarla, insanlarla mücâdeyle geçti, keşke dünyâya gelmez olaydım!’ gibi isyan kokan cümlelerle hayâtın mutlak yaşanması gerekenlerini ıskalayarak yanlış yorumlarla zâten sıkıntılı olan hayâtını daha da çekilmez hâle getirir. Bâzılarının ömürleri de; insanlara hizmetle geçer de, hayatlarındaki olumsuzluklara tâbiri câizse ‘gık’ları çıkmaz hep şükrederler, asla isyan etmezler. Onlar hep Rabb’lerinden râzı olurlar. Böylelerinin ömürleri hep Hakk’a, hayra, iyiliğe adanmış bir minval üzere devam eder. Ne mutlu onlara! İnşaALLAH biz de öylelerinden olalım.

Hayat ve ömür çizgisinde zikzaklar olabilir. Önemli olan son nefesi en güzel hal üzere verebilmektir. Bütün ömür, son nefese göre dizayn edilmelidir. Bunu yakalayabilmek ömrün en mesud veya en hazin ânı olabilir.

Şüphesiz insan boş yere yaratılmış ve dünyâda başıboş bırakılmış değildir. Dünyâda döndürülüp, dolaştırılıp eninde sonunda huzûra getirilecektir. Kur’ân-ı Kerim’de bu hususları işleyen âyetlere baktığımızda: “İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” (2) “Allah; Pek az kaldınız, keşke bilseydiniz! Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" der.” (3) Ve yine başka bir âyette: “And olsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, ‘İnandık’ deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.” (4) Buyrulur. Her şey ayan beyan ortada. İlâhî hakikatlerin farkında olarak ömrü geçirmek akla daha muvafık, değil mi?

İnsan sorumluluk taşıyan bir varlıktır. İnsan hayâtını değerli kılan bu sorumluluk bilincine yakışır davranışlar sergilemesidir. Belli ki, insan hayâtına hâkim olan bir zaman gerçeği var. Zaman da ömür takviminden su gibi hızla akıp gidiyor. İnsanlar an be an, gün be gün mutlak geleceğinden şüphe olmayan ve kaçış imkânı bulunmayan ahret gerçeğine doğru ilerliyorlar. Her ânı pek kıymetli olan zaman basamaklarını doğru çıkan ömür hesâbını doğru yapanlar olacaktır. Ömür hesâbını doğru yapabilmek dileğiyle şimdilik hayırla kalınız efendim. Aynı konuya devam edelim inşaALLAH. 

--------------

1) Zariat, 56

2) Kıyâmet, 36

3) Müminun, 115

4) Ankebut, 2

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi