Türkiye’mizin sıcak gündemi, çocuk kayıpları ve cinsel istismar.

Televizyon başında haberleri izlerken, gazeteleri okurken, yüreğimiz yanıyor, içimiz sızlıyor. İnsanlarımızın geldiğini nokta, korkunç ve üzüntü verici.  Bu hususlar acil olarak çözülmesi gereken toplumsal meselemiz.  

Bunun nedenlerinden biri, Allah’ın oku emrine karşılık cevap veremeyişimiz olabilir mi? Zira, bu nahoş işler Allah’tan korkan bir insanın yapacağı işler değildir.

Aile bağlarına, kadın ve çocuklarımıza inanılmaz değer veren kutsal kitabımızı anlamak şartı ile okuyabiliyor muyuz? İnsanların dünyada ve ukbada rahat etmeleri için gönderilen Kur’an-ı Kerim’in uyarılarına kulak verip, hayatımıza uygulayabiliyor muyuz?

İnsanların bu sorulara cevap araması ve özeleştiri yapması gerekmektedir.  

Eğer, Kuran’ı kendimize rehber edinebilirsek, inanın bütün sıkıntılarımız gidermek hiç de zor değildir.

Geçmişi hatırlayalım. İslam gelmeden önce cahil insanlar, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Ticaret ve işlerinde faiz uygulayıp, birbirlerinin mallarını haksız yere yiyebiliyorlardı.

Neden?

Çünkü hakikati bilmiyorlardı. İnandıkları dinden uzaklaşmışlar, cahilane bir hayat tarzı anlayışları vardı.  Ta ki, İslam dini gelinceye, rahmet peygamberi hidayete çağırıncaya kadar.

Sanki bugün de o zamanı yaşar gibiyiz. Sanayicilerimiz ve iş adamlarımız banka banka kredi peşinde koşuyorlar. Gençlerimiz umutsuz, kafelerde vakit geçiriyorlar.  İşlenen suçlarda yasalarımız yeterli olmadığından, olayların ardı arkası kesilmiyor.

Tıpkı insanı öldürenin cezası, idam olması, af edilecekse bu yetki ve hak maktulün yakınlarına ait olması gibi.

Velhasıl Kur’an-ı Kerim’i, az ya da hiç okumadığımız, okusak da anlamadığımız gerçeği ortaya çıkıyor.

Yarınlarımızın daha güzel olması temennisiyle, Cumanız mübarek olsun.

Allah’a emanet olunuz.