Odun Kültürü
Bulmak için önce kaybetmek gerekiyor. Kaybettiğimiz insanlığımızı bulamadığımız zaman ise kaybolmasını istediğimiz kötü hasletleri buluyoruz.
Yaşamak adeta bir mucize… Ölüm riskinin her yerde olduğu bu ortamda; sağlıklı bir nefes almak bizlere sunulan büyük bir nimet…
Yaşadığımız bu şehirde yaşamaya çalışırken; insanlığı ölmüş insanların yüzünden herhangi bir zulme uğramamaya çalışıyoruz.
Her ispat bir iddia sonucu doğarken; iddiasız insanların kendilerini ispat etmeye çalışması bir şeylerin ters gitmesine sebep oluyor. Ergenlik dönemi sonrası yaşanan hormonsal tahrikler, bilinci yok eden yabancı maddeler, çevresi olmadığından dolayı edebi ve ahlaki baskı altında olmayan yabancılar, düşünme yeteneğinden yoksun olarak anlık hareket etme sonucu derin pişmanlıklar yaşayan insanlar…
Aranıyor…
Kaybolan insanlık…
Hem de çok acil olarak…
Kaybolan insanlığı bulana ödül ise; ilk önce kendisinin kullanmasına müsaade edilmesi olacak.
İnsani değerlerimiz büyük zaaf içinde. Şefkat, nezaket ve saygı gibi mühim değerlerimizi kaybetmenin sonucu olarak yaşadığımız şehirdeki vahşilikler haber bültenlerini hazırlayanların işini ciddi anlamda kolaylaştırıyor; malzeme temini yönünden.
İnsani değerlerimiz dışında itikadi değerlerimizde yaşanan problemler de bizi bu olumsuz duruma sürükleyen bir başka sebep oluyor.
Allah’tan başka kimseye güvenmeyen bizler, dünya metasına güvenmeye başladıkça itikadi çözülmeler ve bozulmalar da ayyuka çıkıyor.
Hemen hemen her aracın içinde olası kavga için hazır edilen bir odun parçası bulunduruluyor. İnsanlar bıçak, silah gibi kesici, yaralayıcı ve öldürücü aletler ile geziyor. Hayvanları Koruma Kanununun 14. maddesine göre üretilmesi, ülkeye sokulması, sahiplendirilmesi, sergilenmesi yasak olan “pitbull, dogo, bandog, canario…” gibi laboratuvarlarda üretilen vahşi köpek ırkları, sokaklarda yakın koruma olarak dolaştırılıyor.
Bu tür tehlikeli madde, tehlikeli alet ve tehlikeli canlılar; insanların yanında olduğu sürece şehrimizde bu tür sorunlar da bitmeyecektir.
Allah’a güvenmeyen ve O’nun yarattığı metalara güvenen insanlardan ise her şey beklenir.
“Ülkemizde beysbol sporu yapılmamasına rağmen neden beysbol sopası çok satılıyor” dedi, meraklı şekilde soru soran. Pis pis gülerek cevap verdi soruya muhatap olan; “gençlerimize sporu sevdirmek için”.
Birde şöyle düşünün; “ispatı olmayan bir iddia nasıl yaşar”.
Sorumluluk hepimizde…
Örnek olmak zorundayız. İnsanlığımızı ve itikadımızı gözden geçirmek zorundayız. Vurdumduymazlık yaparak haince vurulmalara açık hale gelmemeliyiz. Ve en önemlisi artık etliye de sütlüye de karışmalıyız. Belki de bundandır; protein ve vitamin eksikliğimiz.
“Allah’ın Resulü ile birlikte olanlar; kendi aralarında çok merhametlidir…” dedi; Âlemlerin Rabbi, Fetih Suresinde inananların özelliklerini söylerken.
Öfkemize, hararetimize, hırsımıza ve enerjimize sahip olup içimizde tutalım. Bu hisler ve bu duygular ise bize ileride çok lazım olacak. Çünkü ülkemiz dört bir yandan kuşatma altında. Ve bu topraklar üzerinde yeni hesaplar dönüyor. Allah ömrüne bereket versin Üstad Bahaeddin Karakoç’un dediği gibi: “Eski dikişler sökülüp kanama başlayacak yeniden”. Bu kanama başladığı vakit bize düşen ise üstadın dediği gibi; hem: “Yaralarımıza en acı tütünleri saracağız” hem de: “Adak olsan da kurban vermeyeceğiz seni… Söz olsun…” diyeceğiz.
Zira Fetih Suresindeki ilgili ayetin devamında ise şöyle demiştir Âlemlerin Rabbi: “…kâfirlere karşı ise çok şedittir”.
Not: Üstad Abdurrahim Karakoç’un zevcesi Pakize Karakoç’ta hepimizin tanışacağı hakikat ile tanışmış ve eşinin gittiği yere gitmiştir. Allah rahmet eylesin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.