Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

O Günler Neden Bugün Olmasın?

O Günler Neden Bugün Olmasın?

Peşinde koştuğumuz şu üç kuruş etmez dünyâda ne kadar eşimiz, dostumuz olsa da aslında bir garip olarak yaşamaktayız. İçinden hiç çıkmayacağımız asli vatanımızdan uzakta dünyâda âdeta bir gurbet hayâtı yaşıyoruz. İç âlemimizdeki cevhere tezat yalancı dünyânın pek çok şeyine yabancıyız. Şu geçici dünya âleminde yolumuz İslam, rehberimiz Kur’an, kılavuzumuz da Şaban ayının Sultânı Peygamber aleyhisselam’dır.

Cenâb-ı Hak kullarına şu içinde geçici olarak yaşadıkları dünya hayâtında hata etmemeleri, yanılgıya düşmemeleri adına son Peygamber Muhammed aleyhisselâm’ı örnek almamızı, O’nun sözlerine uymamızı, yürüdüğü yoldan yürümemizi emretti. Şöyle bir düşünsek; Efendimiz aleyhissalâtu vesselam bizim yaşadığımız dünya hayatında yaşasaydı acaba nasıl yer ve içerdi, ibâdetlerini hangi aşkla ifâ ederdi, insanlarla geçimi ne derecede olurdu, birbirlerini boğazlayan Müslümanlara karşı tavrı nasıl olurdu? Düşünüyorum da acaba O bizimle olsaydı, hâlimiz nice olurdu?

Ancak bizler her şeye rağmen O Şâhı Resûlü en aziz biliyor, O’na sonsuz muhabbet besliyor, yoluna başlarımızı, canlarımız koyuyoruz. O’nu seviyor, O’nu sevenleri de seviyoruz. Ebu Bekirleri, Ömerleri, Osmanları, Alileri, Enesleri, Musabları, Muazları, Zeydleri, Talhaları, mümine annelerimizi seviyoruz. Şu günahkar hâlimizle O’nunla Kevser havzı başında buluşmaktan utanarak; ‘Kişi sevdiğiyle berbâberdir’ sözünden medet umuyoruz. Her gün, her gün âdeta güvercinlere emânet edip yolladığımız salavatlarımızla O’nun yüreğine ismimizi nakış nakış işlemeye gayret sarf ediyoruz. İçinde bulunduğumuz şu mübârek Şaban ayında her salavat O’na olan sevdâmızı diri ve canlı tutuyor.

Bugün dünyânın câzibesine, çeşit çeşit tad ve manzaralarına meftun olarak ne yazık ki değersiz dünyâyı kendimize değerli hâle getirmişiz. Gönlümüzü geçici dünyânın câzibelerine kaptırmanın acı meyvelerini daha bu âlemde tadarken ötelerin, sonsuzluk âleminin hayâlini bile kuramıyoruz. Oysa iki âlemin Efendisi bizi bu hususta hep uyarmıştır; ‘Dünya değersizdir. Malı mülkü kıymetsizdir.’ ‘Dünyâdan sakının. Gerçek hayat ahret hayâtıdır.’ ‘Dünyâda bir garip yolcu gibi olun.’ Tavsiyelerini göz ardı etmenin neticesinde bugün aldandık maalesef dünyâya yenildik.

Halbuki en büyük mücâdele nefsimize ve dünyâya karşı verilen direnme mücâdelesidir. Bize sunulan kutsi prensipleri hayâtımıza ciddi anlamda tatbik ederek yeniden dirilebiliriz. Bugün bize düşen mânen ölen hissiyâtımızı Peygamberi düsturlarla Şaban ayında canlandırarak ruhlarımızı Ramazana uyandırmaktır. Dünya çeşitli kılıklarla karşımıza çıkıp, önümüze dayatmalar koyuyor; ‘Hayır, öyle değil böyle yaşayacaksın’ diyor. Şeytanda bizleri; ‘Peygamberin yolundan değil benim yolumdan gideceksin’ tuzağına düşürüyor.

Bütün bunların yanında zâlimliklerin acımasızca işlendiği bir dünyâda pek çok mekanda mümine inandığı gibi yaşama hakkı tanınmıyor. Oysaki Efendimiz aleyhisselam devrinde de işlenmekte olan nice zulümler bulunmaktaydı. O devirde, O’nun tüm insanlığa sunduğu ilâhî prensiplerle asırlardır vâr olan zulümlere son verilmiştir. O getirdiği kutsi hükümlerle insanlığı lâyık olduğu mevkie taşımıştı. O hep mazlumların yanında yer almış, haksızlıkların önüne set çekmiş, çâresizlerin derdine dermân olmuştu.

O aleyhissalâtu vesselam çile insanıydı. Bugün kıymetini belemediğimiz ama her konuda en ideal dünya ve ukba prensiplerini içinde barındıran güzel dînimizi Peygamberimiz aleyhisselam hiçbir bedelsiz bize takdim etmiştir. O güzel insan, yaşadığı devirde arkadaşlarıyla berâber nice eziyet, zulüm ve işkencelere mâruz bırakıldı fakat yılmadı, pes etmedi, sabrederek büyük bir tahammül gösterdi. Ve nihâyet zafer O’nun oldu. O dîni tamam ederek vazifesini yapmanın gönül huzûru içinde rûhu şahânelerini teslim etti.

Müslümanlar O’nun bütün insanlığa sunduğu din ile zilletten izzete erişti. Câhiliye devri son buldu. Zulmet bitti, huzûra kavuşuldu. Kulların, efendilerin, putların önünde diz çökme yerine Hakk’a el açıldı. Dualarla zulmet yerini nûra bıraktı. İnsânî değerler aslî değer oldu. Gün o gündü.

O zaman o günler niye bugün olmasın? Şimdiye kadar kendimizden uzaklaştırdıklarımızı, kaybettiklerimizi yeniden hayâta koyalım. Terk ettiklerimize, unuttuğumuz değerlerimize sâhip çıkalım.

Artık içinde bulunduğumuz Şaban ayı yeniden uyanmak ve dirilmek zamânı.. Değerlerimize ve kendimize dönme zamânı.. Ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi