Nurtopu gibi bir seçim
Bir önceki yazımızın başlığı NUR TOPU GİBİ BİR KOALİSYON idi.
Bugünkü ise NURTOPU GİBİ BİR SEÇİM.
Haziran seçimlerinden bu yana seçimlerden sonra oluşan parlamento aritmetiğinden bir koalisyon hükümeti hükümet kurulmasını bekleyenler tüm yazılan ve çizilenlere karşı hüsrana uğramış gözükmektedir.
9 Temmuz’da Cumhurbaşkanı’ndan yeni hükümeti kurma görevi alan iktidar partisinin genel başkanı olarak Davutoğlu’nun hükümeti kuramayacağı tahmin ediliyordu.
Tahminlerin çoğu doğru çıktı ve başta bazı iktidar partisi mensupları olmak üzere iri kıyım basının temsilcileri ve kapıkulu yazarları ile büyük sermaye gruplarının istekleri aksine ana muhalefet partisi ile koalisyon görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
Bu arada azda olsa çıkmadık canda ümit vardır düşüncesi ile MHP ile koalisyon kurulabileceğine inananların ümitleri ise bir genel başkanının anlaşılamayan tavrı nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Artık Ekim ayının son haftası veya kasım ayının ilk yarısında yapılacak bir seçim var ufukta.
Şimdi geriye dönüp bakın.
9 Temmuzdan bu yana koalisyon hükümeti kurulmasını isteyenler ile seçim isteyenler kimler.
Veya her fırsatta seçim seçim dedikleri halde son anda “23 Ağustos'a kadar getirecek her teklife açığız." Diyenler kimler.
Hükümet kurulması ihtimali kalmadığı gerekçesi ile iktidar partisi genel başkanının hükümet kurma görevini iade edeceği belli olduktan sonra fikirlerinde değişiklik olanlar gerçekte bu ülkede hükümet kurulmasını istemeyenler olarak anılacaktır.
Seçim sonuçları üzerinden aradıklarını bulamayanlar bu defa iktidar partisine verilen hükümeti kurma görevinin kanuni sınırı olan 45 günün dolacağı 23 Ağustos tarihi üzerinden bu defa başka provokasyonlara gireceklerdir.
23 Ağustos tarihine kadar bir hükümetin kurulamaması halinde Meclisin erken seçim kararı alması üzerine kurulacak seçim hükümeti üzerinden kendilerine pay çıkarmak isteyenler de ayrı bir faaliyet içerisine girecekler ve elbette boş durmayacaklardır.
Seçim hükümetinden aradıkları fırsatı çıkaramayanlar ise belki son bir çare olarak azınlık hükümeti ihtimalini gündeme getirecekler ve seçim propagandasında kendilerinin engellendiği fikrini işleyeceklerdir.
Muhalefet partilerinin söyledikleri sözleri bir kenara bırakırsak bize göre bugün için Türkiye'nin önünde iki ihtimal bulunuyor.
Bunlardan birincisi muhalefetin istediği seçim hükümetidir.
İkincisi ise Cumhurbaşkanı ve çevresinin istediği öne sürülen seçim hükümetidir.
En başta da söyledik.
Türkiye’nin ölü doğan koalisyon hükümetinden sonra nur topu gibi bir seçimi oldu.
Şimdi tabir caiz ise top millette olacak.
Milletin bu fırsatı nasıl değerlendireceği ayrı bir konu.
Ama elbette haziran seçimlerinden bu yana geçen sürede siyasi partilerin nasıl davrandıkları seçmen davranışlarını etkileyecek.
Bir diğer dikkat çekmek istediğimiz konu önceki yazımızda belirttiğimiz kan üzerinden yapılacak siyasetin toplumda nasıl karşılık bulacağıdır.
Bu karşılıkta önemli bir mesele de seçim barajı konusunda korkularına kapılarak oy verenlerin seçim sonuçlarından sonra ortaya çıkan PKK terörü nedeniyle ellerine bulaşan kanı nasıl temizleyecekleridir.
Hükümetin yanlış uygulamaları devam edecek olursa yapılacak seçimde bir önceki seçimden farklı bir netice çıkmaması da muhtemeldir.
Çözüm milletin patron olduğu bir siyasi yapıdadır.
Aksi halde siyasi hayatta patronajın parti genel başkanları ve Cumhurbaşkanı değil de gerçek patronun milletin olduğu gerçeğini ortaya çıkaran bir seçim sistemi uygulamaya konulmadıkça siyasetteki her 10 ila 15 senede bir ortaya çıkan tıkanmanın aşılamayacağına inanıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.