“Neme lazım yazmam artık!”
Seçim sonuçlarının hengamesi, cirit meydanından kalkan toz bulutu gibi, yolsuzluk dosyalarını ve akıbetlerini örtüverdi...
***
Kur'an ayetleriyle MAKARA geçenler, yolsuzluk dosyalarında isimleri zikredilenler, balkonda bir güzel alkışla yıkandı, çoşkuyla kurulandı...
***
Bu işleri ortaya döken saçan, cemaatin kalemleri, teker-teker özür beyanına başladı...
***
En etkili kalemleri ise, yanlışlarını, hatalarını sayıp, suçlu bir çocuk gibi itiraf edip, döktükten sonra “Başbakan cemaatimize merhamet göstersin” deyiverdi...
***
Ülkede durduk yerde amansız bir kavga icat eden iki taraftan birinin, mağduriyeti mağlubiyete dönüşürken, diğeri mağlubiyetinden,oluşacak mağduriyeti önleme çabasına girdi...
***
Ne garip, tuhaf anlaşılması zor bir ülkede yaşıyoruz... Bugünün gündemini anlamak için geçmişe gitmek lazım...
***
Osmanlı'nın muhteşem zamanlarıdır... Kanunî Sultan Süleyman kendinden sonra, kara-kara devletin akıbetini düşünür...
***
“Günün birinde, Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye...
***
Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi'ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder... Güzel bir hatla yazdığı mektubu, Yahya Efendi'ye gönderir...
***
Mektupta; "Sen ilahi sırlara vakıfsın... Bizi de aydınlat... Birdevlet hangi halde çöker?Osmanoğulları'nın akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı?” diye sorar...
***
Mektubu okuyan Yahya Efendi'nin cevabı çok kısa ve şaşırtıcıdır; "Neme, lazım be Sultanım!"
***
Topkapı Sarayı'nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan Süleyman, buna herhangi bir mana veremez...
***
"Acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir mana mı vardır?" diye düşünür... Nihayet kalkar, Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergahına gelir...
***
“Ne olur mektubuma cevap ver... Bizi geçiştirme, sorumu ciddiye al...”diye üsteler...
***
Yahya Efendi şöyle bir bakar ; “Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim...”
***
Sultan şaşkın ; “İyi ama ben bu cevaptan birşey anlamadım... Sadece "Neme lazım be Sultanım" demişsiniz... 'Sanki beni böyle işlere karıştırma' dergibi...
***
Yahya Efendi bu cevaptan sonra, tarihe geçen aşağıdaki müthiş açıklamasını yapar...
***
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenlerde 'neme lazım' deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler de bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür... Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır... Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur... Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir...”
***
Seçimden sonra, Türkiye'nin muhalif, ağır kalemleri diye tabir edilen zat-ı muhteremleri okudum...
***
Hepsinde bir bıkkınlık, vatandaşa bir sitem ve serzeniş hakimdi... “Bundan sonra, boynunuz altında kalsa dönüp bakmam” tarzı...
***
“Artık, memleket yansa da, ne me lazım be adam diyeceğiz” üslubu hakim...
***
Allah'ın rızasını değilde, halkın rızasını gözeterek, yazan insanların, halkın tercihleriyle ters düştükten sonra böyle düşünmeleri ve böyle bir psikolojiye girmeleri normal...
***
Allah'ın rızasını kazanmak için, yanlış gördüklerimizi yazmaya, idareyi haksız uygulamalarda eleştirerek uyarmaya devam edeceğiz... Aksini bekleyen yanılır...
***
Kimse kusura bakmasın, ama asla; “Neme lazım” demeyeceğiz...