“Nankör!”lük ve Basın Bayramı!
İnsanoğlu nedense düşmanlarından çok iyilik yaptığı insanlar tarafından vurulurmuş...
Ya da sırtlarından hançerlenirlermiş...
Tarihte vardır böyle durumlar...
Sezar'ın “Sen de mi Britüs?” sözü bunun en güzel örneğidir...
O günlerden bugünlere gelmiştir...
Bunun bir başka adı da “nankör”lüktür...
Sadece “nankör” olsalar neyse, üstüne üstlük “çapsız”lar!
“Kaypak”lıkları ile “yavşak”lıkları cabası...
Acayip bir dünya...
Kimileri “nankör”lükleri ve “kahbe”likleri ile mevki ve makam sahibi oluyor, kimileri de yaptıkları iyiliklerle rezil oluyor...
“Nankör”lük üzerine söylenen çok söz var...
Benim en sevdiğim ise Shakespeare'nin, “Nankör bir arkadaşa sahip olmak, yılan dişinden daha acı verir” sözü...
Gerçekten çok acıtırmış...
Yaşadıkça öğrendik, yaşadıkça da öğreneceğiz...
Hayat, doğumdün ölüme kadar insana çok şey öğretiyor...
Neyse...
“İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir” diye...
En iyisi öyle yapmak...
xxx
Hakk'ın batıldan ayırt edilmesi için yollara düşen İslam alimlerinden biri, çölde devesi üzerinde giderken, ölmek üzere olan birisine rastlar. Adamın susuzluktan zor nefes aldığı bir sırada, imdadına yetişen alim, devesinden iner ve adamı kızgın kumların üzerinden kaldırır. Ona ihtiyacı olan sudan kana kana içirirken, bir yandan da büyük bir şefkatle terini siler. Adam ağır ağır kendine gelmeye başladığında, İslam Alimi, ona ne iş yaptığını, nereden gelip nereye gittiğini sorar. Bu sorulara cevap vermeyen adam, birden ayağa kalkar ve İslam Alimini kızgın kumların üzerine iter. Sonrasında ise devesine binerek oradan uzaklaşmaya çalışır. İslam Alimi, “Sakın bu yaşadıklarımızı gittiğin yerde anlatma” diye arkasından söylenir. Bunu birkaç kez tekrarlayınca, deveyi kaçıran bedevi olduğu yerde durur. “Arkamdan sövmek yerine neden böyle söyledi ki” diye meraklanır. Geriye döner ve bir süre önce hayatını kurtaran İslam alimine, “Neden anlatmayacak mışım, söyle bakalım” der. İslam Alimi, yerinden güçlükle kalkar ve devenin yanına yaklaşır. Bedeviye, “Eğer gittiğin yerde bu olayı anlatırsan, artık bu çölde biri ölüm döşeğinde bile olsa ona kimse su vermeyecektir” der.
Kıssadan hisse...
Bu “nankör”ler, bu “kaypak”lar, bu “yavşak”lar yüzünden, gerçekten zor durumda olan kime, ne diye iyilik yapacak insanlar?
xxx
Hayatım boyunca bana yapılan iyilikleri unutmayanlardan oldum...
Yaptıklarımı mı?
Hep unuttum...
Ama, bir “nankör”ün, “yavşak”lığını hesap edemedim...
xxx
24 TEMMUZ BASIN BAYRAMI
Uzun uzun yazıp canınızı sıkmayacağım...
Bugün için “24 Temmuz Basın Bayramı” diye not düşülmüş tarihe...
Sansürü kaldırmışlar...
Ben demiyorum, konu komşu öyle diyor...
Gerçekten öyle mi?
Diyelim ki, öyle...
Çok değil, 8-10 gün önce yaşanan bir hadise...
“Fatih Terim” diye bir adam var bu ülkede...
Futbol dehası olmamasına rağmen, bu ülkenin kanayan yaralarından bir tanesi...
Mübarek futbol adamı değil, kabadayı...
“Kürt İdris” diyecem, Kürt İdris'in ismine haksızlık olacak...
“Dündar Kılıç” desem, hiç alakası yok, çünkü geri vitesi olmayan bir adamdı Dündar Kılıç...
Kavgadan kaçmazdı...
Mustafa abi gibi...
Yani Miço Mustafa gibi...
xxx
Belki biliyorsunuz, belki bilmiyorsunuz...
Bu çakma kabadayı, damatlarıyla Alaçatı'da mekan bastı...
Anadolu Ajansı muhabiri bir kardeşimiz de bunu haberleştirdi...
Ne acıdır ki, devletin ajansı, bu haberi servise koymadı ya da koyamadı...
Haberi sansürledi...
Devletin ajansı, dünyanın neresine giderseniz gidin, haber değeri olan bir olayı yayımlayamıyorsa, abonelerine servis edemiyorsa, hangi sansürün kaldırılışının bayramını kutluyoruz ey ahali!?
Neyse...
Uzatmıyorum...
Anlayan anladı...
“24 Temmuz Basın Bayramı”mız kutlu olsun!