Myanmar'a Vahşeti
Basından öğrendiğimize göre, Myanmar’a vahşeti sürmektedir. Onlarca yıldır cunta yönetiminin kışkırttığı Budist çetelerce katledilen Müslümanlar, şimdi de ülkelerinden toplu halde sürgün edilmek isteniyor. “Rakhin” olarak bilinen Budistler, “Rohingya” adıyla bilinen Müslümanların üzerine salınıyor.
Burma yönetimi, özellikle Arakan bölgesindeki Müslüman nüfusu sistematik olarak yok etmeyi amaçlamaktadır. Burma Devlet Başkanı Thein Sein, 800 bin civarında Rohingyalı’yı kamplara doldurma ve üçüncü ülkelere gönderme teklifinde bulunmuştur! Evleri yakılan, tecavüz edilen ve kaçmaya zorlanan Müslüman halk, teknelerle okyanusu aşıp Bangladeş'teki kamplara sığınmaktadırlar.
Bizi ilgilendirmez ve Suriye’deki iç harpten dolayı Türkiye’ye sığınan insanlara “bela” diyecek kadar ahlaki değerlerden yoksun çevrelere sesleniyoruz: Myanmar’a Müslümanları, 1 912'de Balkan Savaşları esnasında dünyanın her tarafındaki Müslümanlar gibi para toplayarak Osmanlı ordusuna yardım etmişlerdi.
1897’de Türk-Yunan Savaşı çıkınca Asya'daki Müslümanlar hemen yardım toplayarak Türkiye'ye gönderdiler. Savaş kısa bir süre sonra Osmanlı'nın zaferiyle sona erdi.
İngiliz sömürgesi olan Birmanya ancak 1948'de bağımsız olabildi. Myanmar’a (Burma), Güneydoğu Asya ülkesidir. Çin ile Hindistan arasındadır. Etnik ve dinsel çeşitliliğe sahip 60 milyonluk nüfusa sahip bir ülkedir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Asya Direktör vekili Phil Robertson söyle diyor: “1982’de çıkarılan vatandaşlık kanunu ile vatansız durma düşürüldüler, hareket kısıtlamalarına maruz tutuldular, evlenme ve çocuk sahibi olma hakları engellendi, mal ve emlakleri kamulaştırıldı, zorla çalıştırıldılar ve 90 bin kişi yerinden edildi.” (1)
Efendim, bu zalimler neden böyle yapıyor? diye akla bir soru gelebilir. Çünkü modern dünyadan, çağdaş dünyadan, özgürlükten, insan haklarından, eşitlikten, demokrasiden bahsediliyor. “Demokrasilerde çare tükenmez!”denmektedir.
Bunların hepsi göz boyamadır. Emperyalizme köle olursan mesele yoktur. Müslüman olup hak ve hukuktan bahsedersen veya emperyalizmin aleyhinde konuşursan durum böyle olur.
Harbinin varlık sebebi, İslam dinini eğri gösterip Müslümanları ortadan kaldırmaktır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “de ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek Müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (2)
Hilafet kurumu bu durumu önlemekteydi. Emperyalizm bunu bildiği için hilafet kurumunu lağvetti (3 Mart 1924). Bunun sonucu Müslümanlar başsız kaldı, gövde bir tarafa, kol ve bacaklar bir tarafa savruldu ve her biri hâkim gücün bir parçası oldu. Kimisi laik- milliyetçi, kimisi sosyalist, kimisi kapitalist oldu!
Dünyanın her tarafında Müslümanların ve mazlum insanların burnu kanamasının, yurtlarından edinmesinin, evlenme ve çocuk sahibi, mal- mülk sahibi olma haklarının engellenmesinin sebebi budur.
Hilafet kurumu kaldırılmadan önce bu kurum tarafından dünyadaki bütün Müslümanların ve mazlum insanların hakları korunmaktaydı. Hilafet kurumunun varlık sebebi buydu. Yani bu kurum bunun için vardı. Bu kurum kaldırıldıktan sonra vahşi emperyalizm tabiatı gereği dünyayı bu hale getirdi. Onların görevi, bu şekilde etnik ve mezhepsel çatışma ortamı hazırlamak sonra dünya kamuoyunu aldatmak için de güya böyle etnik ve dini açıdan zulme uğramış insanların yanında yer aldığı izlenimi ortaya koymaktır.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİÖ) Hilafet Kurumu gibi güçlü olmadığı için dünyadaki Müslümanların ve mazlum insanların hakkını koruyamamaktadır.
Bunun için tarihte olduğu gibi dünya Müslümanları yeniden teşkilatlanıp bir kurum oluşturmakla yükümlüdürler; çünkü başsız olmaz.
Bakın, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Onlar başka değil, sırf “rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi. Allah kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.” (3)
Kaynaklar
1- Zaman gazetesi, 27 Temuz2012
2- Âl-i İmrân: 99
3- Hac: 409
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.