Müslümanları tanımlamak
Müslümanlar arasında son yıllarda olmaması gereken bir takım enteresan işler döndüğünü gösteren bir takım işaretlerin varlığı dikkatinizi çekmiş olmalı.
Dinden diyanetten bahseden, İslam’dan bahseden, Kur’an’dan bahseden, Hz. Peygamberden (sav) bahseden hemen herkesin bir takım kavramları dillerine pelesenk ederek meramını anlatmaya çalıştığı görülüyor.
Kişiler İslam’ı Müslümanlara yabancı olan veya dine ve dile sonradan sokuşturulan kavramlarla tanımlarken birbirlerini de yeni bir takım kavramlarla tanımlamaktan vazgeçmiyorlar.
Dostluklar, birliktelikler de kavramlarla yürüyor, karşıtlık ve düşmanlıklar da.
İslam inancının temel mefhumları da maalesef bu kavramlarla sorgulanıyor.
Örnek vermek gerekirse Hz. Allah’ın (cc) İLİM sıfatı Müslümanlık adına sorgulanıyor ve Cenab-ı Allah’ın (cc) geleceği kulların imtihanı sebebiyle bilemeyeceği ifade ediliyor ve sanki kullar değil de Hz. Allah (cc) imtihan edilmeye çalışılıyor.
Sona birileri her fırsatta Müslümanları suçlamak ve aşağılamak için açık seçik olduğunu vurguladıkları ve dile getirdikleri Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresinin 2. Ayeti tüm açıklığıyla ortada olmasına rağmen ayetin açık hükmünü yok sayarcasına Kur’an-ı sorgulamaya kalkışıyor, hatta ayetlerin bu çağda anlaşılamayacağını ve değiştirilmesi gerektiğini kendince bir takım tanımlamalarla ileri sürebiliyor.
Yine Kur’an-ı Kerim’i ezberlemeyi bırakın yüzünden okumayı bile bilmeyen birileri çoğu para kazanmaya yönelik olarak yazılmış olan yüzlerce mealden birinin ortaya çıkıp eline tutuşturulduğunun farkına bile varmadan meali Kur’an ve Kur’an-ı da dünya da tek okuyan kendisi zannederek din adına ahkâm kesebiliyor.
Zavallı meal yorgununa öyle bir meal bilgisi öğretmişler ki siz istediğiniz kadar Kur’an’ın aslından ayeti okuyup ayetin doğru bir şekilde yapılan meali ile birlikte ayetteki konu ile ilgili alakadar en az 10 kadar ayeti de önüne koysanız bile bunların tamamını Ebu Cehillere has bir inat ile bir çırpıda red ediyor ve sizi tekfir etmekte bir sakınca görmüyor.
Daha başka bir diğer güruh çıkıyor ve Reşad Halife’nin veya daha doğrusu Bahailerin nebi ve resul kavramlarına yüklemeye çalıştıkları yanlış manaları okumadan ezberleyerek Müslümanlara 1400 yıl sonra Nebi ve Resul kavramlarının yeni(!) tanımlarını öğretmeye kalkışabiliyor.
Vatandaş Kendini Müslüman olarak tanımlıyor ve Kur’an-ı Kerim’den başka dinde kaynak tanımıyor ya bir kere;
Hz. Peygamberimizin (sav) Sahih Sünneti ve Hadisleri gündeme geldiğinde kırmızı görmüş boğa misali saldırıyor da saldırıyor.
-Efendim Allah’ın (cc) Sünnetinden başka bir sünnet mi olurmuş?
-Hadis olarak bilinen sözler Hz. Peygamberin (sav) sözleri olamazmış.
- Zaten Hadisler Hz. Peygamberin (sav) vefatından yüzlerce sene sonra yazılmış rivayetlerden başka bir şey değilmiş.
- Sünnet ne oluyormuş ki onun yazılı hali olan Hadislerin sıhhati falan olsun muş.
- Kur’an da olmayan kader nasıl olur da hadisle alakalandırılarak var denilirmiş?
Daha fazla tanım ya da tam ifade etmek gerekirse zırva ister misiniz?
Resule itaat ederim, nebiye itaat etmem gibi.
Salat Namaz demek değil gibi.
Oruç zulümdür, Hac Araplara para kazandırmak gibi.
Açıkça bir ke daha ifade etmek gerekirse İngiliz emperyalizminin İslam beldelerindeki ileri karakol bekçilerinin, deizmin taşeronlarının, Bahailerin çömezlerinin ve İslam’ı ihya edeceğiz diyen oryantalizmin truva atlarının Hz. Peygamberimizin (sav) Sahih sünneti ve Hadisleri ile olan asıl dertlerinin ve tanımlarının ne olduğunu biliyoruz.
Bunların asıl dertlerinin Kur’an ve İslam ile olduğunu biliyoruz artık.
Bunların bütün dertleri İslam Dininin bütün itikadi ve ameli düsturlarını yıkmak ve geriye ritüel dedikleri içi boşaltılmış bir inanç ikame etmektir.
Yani Kavga Hz. Âdem (as) den bu yana olduğu gibi,
İMAN VE KÜFÜR ARASINDADIR.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.