Menfur Plan
Batı, bir asır evvel Osmanlı devletini istediği şekilde paylaşıp Küçük Asya’yı bize bıraktıktan sonra biz de dâhil olmak üzere İslam Coğrafyasının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürdüler ve halen sömürmeye devam etmektedirler. Yüzyılın Planı adı verdikleri bu menfur planı çizerek bir yüzyıl daha İslam Coğrafyasını sömürecekler. Bu şekilde ilanihaye devam etmeyi planlamaktadırlar. Onların bir planı varsa Allah’ın da bir planı vardır. Dolayısıyla bu menfur ve gasp planını şiddetle reddediyoruz.
Bu menfur plana göre, Filistin'e Müslümanların ilk kıblesi Kudüs'ün sadece doğusunda bir toprak parçası ayrılmakta ve Müslümanların El-Aksa Camii'ne izinle girmesi istenmektedir. Bunun üzerine Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas şu şekilde bir açıklama yaptı: “Stratejimiz, işgali sona erdirme mücadelemize dayanıyor ve halkımız bu planı tarihin çöplüğüne atacak. Kudüs satılık değildir “Türkiye de bu mealde bir açıklama yaptı: “Filistin-İsrail meselesine “çözüm bulmak” iddiasıyla hazırlanan barış planı “ölü doğmuştur.” Bu plan, iki devletli çözümü öldürmeyi ve Filistin topraklarını gasp etmeyi hedefleyen bir ilhak planıdır. Filistin halkı ve toprakları parayla satın alınamaz.” Arap Birliği de bir araya gelerek bu menfur Yüzyılın Anlaşması planını reddetti.
Şu hususu gözden kaçırıyoruz: Filistin topraklarında İsrail devleti diye bir devlet yoktur. Böyle bir devlet olsaydı, İslam âleminin bu zayıf halinde bile Müslümanların karşısında tutunmaları mümkün olamaz ve Filistin topraklarını işgal edemezdi. Sebebini aşağıda açıklayacağım.
İşgal edilen Filistin toprakları ve Kudüs Batı’nın ileri karakolu durumundadır. Bu konuda ABD Eski Dış İşleri Bakanı Yahudi asıllı Madeleine Albricht, “Tanrı ve Güçlü” isimli eserinde, İsrail, Batı’nın Kudüs’teki ileri karakolu, Yahudilerin de bu karakolun polisleridir.”
Bu gerçeği göz ardı ettiğimiz için Yahudi’nin gözle görülür bir güç ve bir kuvvetinin olduğuna inanmışız. Bu kuvvet bu karakolun polislerinin değil, Batı’nın kuvvetidir. Bu sebeple İslam âleminin muhatabı İsrail değil, Batı’dır. Bu sebeple asıl muhatabı bir tarafa bırakıp, Batı’nın Kudüs’teki polislerini muhatap almamız bizi zayıflatır. Teşbihte hata olmaz, adam, köpeklerini bizim üzerimize salmış, sahibiyle değil, köpekleriyle uğraşıyoruz. Bu bizim elimizi zayıflatır. Bir avuç Yahudi’nin hakkından sayıca çok olan Araplar gelemedi; Türkiye’de bir şey yapamıyor! Bilmem anlatabildim mi?
Yahudi’nin bir gücü yoktur. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle Allah düşmanı Yahudi korkaktır. İslam orduları, güç, kuvvet açısından nizami olarak Batı ile savaşabilecek bir noktaya geldiği zaman Kudüs’teki Batı’nın Yahudi polis gücü soluğu Avrupa’da alacaktır. Tarihte olduğu gibi Hıristiyanlar onlara tekrar fitne ve fesat saçma istidadına sahip olmalarından dolayı Nazi muamelesi yapabilir. 1492’de Osmanlı’nın Nazi zulmünden kaçan Yahudileri topraklarına kabul ederek ev sahipliği yaptıkları gibi tekrar İslam âlemine sığınabilir.
Yahudiler, Peygamberimiz Medine’ye hicret ettikleri zaman Nadir oğulları ile şu şekilde bir anlaşma yapmıştı: Nadir oğulları ne kendisiyle birlikte ne de aleyhinde olacaklardır. Nadir oğulları, Uhud Savaşı’nda Müslümanlar mağlup olunca anlaşmayı bozdular ve Mekke müşrikleriyle bir anlaşma yaptılar. Bunun üzerine Resulullah Nadir oğullarını kuşattı neticede sürgüne gitmek üzere bir anlaşma yaptılar.
Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Ehl-i Kitap’tan inkâr edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacaklarına ihtimal vermemiştiniz. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah’a karşı koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın azabı hiç beklemedikleri bir yerden geliverdi; Allah yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle yıkıyorlardı. O halde ibret alın, ey akıl sahipleri!”( Haşr, 2)
Hadisi şerifte şöyle buyrulur: “Bana bir aylık mesafeden korkutma gücü verilerek yardım edildi.”( Buhari, Cihad, 122)
Korkak olduklarını ise şu ayeti kerimeden anlıyoruz: “Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır. (Haşr, 14)
Bakın, bu ayeti kerimede Yahudi’nin hem korkak oldukları ve hem de kalplerinin dağınık olduğu ifade edilmektedir. Onlarda birlik yok, güç yok bize öyle gelmektedir. Çünkü biz İslam âlemi olarak kendi dinimize tarihimize sırtımızı dönmüşüz…
Sonuç, bu menfur ve gasp planı akamete uğratmak ve Akdeniz Havzası’ndan Batı’yı çıkartıp yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı koruyabilmemiz için kültürel, askeri ve ekonomik açıdan güçlü olmamıza bağlıdır. Bunu millet olarak ilke edinip başta eğitim sistemimiz olmak üzere bütün kurumlarımız buna göre yeniden düzenlenmeli. Aksi halde Müslümanların ilk kıblesi ve kalbi durumunda olan Kudüs’ü kurtarmak ve Akdeniz Havzası’ndan Batı’yı atmak mümkün değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.