Koleksiyona girenler…!
Bu şehirde bürokrat koleksiyoncuları var… Şehre yeni bir bürokrat geldi mi, farklı takımlar çalışmaya başlar…
***
Herkes, gelen bürokratı kendi takımına dâhil etmek için insanüstü(!) çaba sarf eder…
***
Koca-koca bürokratlarda, bu çekime kapılıp kısa bir süre sonra bu koleksiyoncuların işyerlerinde, galerilerinde, yazıhanelerinde, lokantalarında, otellerinde kendilerine ayrılan köşeyi süslerler…
***
Artık onlar için yapılacak pek bir şey yoktur… Osmanlı’nın son dönem paşaları gibi, halktan ve reel gündemden kopuk, koleksiyoncuların, gözüyle, diliyle şehri takip ederler, karşılığını da ziyadesiyle alırlar…
***
Koleksiyoncularla uzun yürüyüşlere ve akşam oturmalarına kalarak, bürokratlar mevzuyu ucuza getirirken, koleksiyoncularda omuzlarına taktıkları bu yeni rütbelerle etrafa caka satarlar…
***
Koleksiyoncuların ortak noktası, avamın pek de sevmediği kişilerdir…
***
Diğer ortak yanları da havayı sevmeleridir… Çoğunun geçmişinde (adli-ahlaki) bir sıkıntı, ya da ticaretlerinde devletin şefaati yatar…
***
Zaman-zaman övünmek ve parlatmak için, umuma açık yerlerde size ulu orta koleksiyon parçalarını açıp gösterirler…
***
Nasıl mı?
***
“O iş mi kolay! Falan benim adamım! Dur bir arayım keratayı!” tarzı ifadelerle…
***
Peki, kimler var bu koleksiyonlarda?
***
İşte orası felaket!
***
En çokta koleksiyoncuların elindeki parçaların büyüklüğü şaşırtır beni… Aslında Koleksiyoncuyu da, bürokratları da herkes bilir ama bakma işte…
***
Devir üç maymun devri…
***
Halkın gönlü, koleksiyoncunun dükkanından zengindir…