Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Kızlı-Erkekli Birlikte Yaşam

Kızlı-Erkekli Birlikte Yaşam

Yıllardır toplumda yapılmak istenen ahlâkî yozlaşma bugün tam yerine oturmuş vaziyette. Bir ülkenin Başbakanı dahi üniversite gençlerinin yaşadığı resmi olmayan birlikteliklerden rahatsız olduğunu belirterek; ‘Gerekirse devlet olarak önlem alırız.’ Diyecek duruma geldi. Bu hal hakikaten bir anne-baba ve eğitimci olarak bizleri derecesiz üzmüştür.

Aslında bu sıkıntılı mesele bugünün meselesi değil. Bizim fark edebildiğimiz kadarıyla kızlı-erkekli birlikte yaşam yirmi sene önce başlamış bir problem. (Belki de daha önceleri..) Türkiye’miz üzerinde derin ve ince hayaller besleyen mihraklar, bu aziz ve necip milletin en önemli hazinesinin ahlâki yapısının güzelliği olduğunu tespit ettiklerinden menfur emellerini gerçekleştirmeye oradan başladılar. Nihâyetinde herkes nefis taşıdığından bu mihraklar amaçlarına ulaşmak için kolları sıvayarak gençlerimizin fıtri duygularını gayri meşru yollara yönlendirmek için ellerinden geleni yaptılar.

Bunun için her türlü yolu meşru gördüler, her çeşit imkanı kullandılar. Özellikle basın-yayın organlarını en güzel biçimde gençlerin zevklerine hitap edecek şekilde dizayn ederek içten içe tahribatlarını gerçekleştirdiler. Bu arada çizgi filmlerle, hayvanlar dünyasını kedi-köpek aşklarıyla kullanarak çocuklarımızın o saf, masum hallerini bozmayı da ihmal etmediler. Ev hanımları da bu bozulmadan nasibini aldı. Sabahları ülke televizyonlarından kadınlar için düzenlenen kadın programlarında, evli bayanların hoşlanmadıkları kocalarını nasıl başkalarıyla aldatabileceklerinin metotlarını gösterdiler. Bilhassa televizyonu kullanarak toplumumuzda yerleşik ahlâki değerlerin tam zıt hallerini, sapkın fikirlerini çaktırmadan işledikleri pervasız programlarıyla tam köylere kadar girdiler. Eskiden köylü dendi mi saf, temiz, güzel gönüllü, misâfirperver kişiler akla gelirdi. Şimdi şöyle bir düşünün o hal kaldı mı? Neden? Çünkü köylere kadar giren televizyonlardaki câzibe onları da etkiledi. Ahlâkî yozlaşmadan onlar da nasiplerini aldılar. Bugün öyle köylülere rastlıyoruz ki, şehirlilere taş çıkartır mâhiyette kente geldiklerinde müthiş bir serbesti sergiliyor, insan hayretler içinde kalıyor!

Hal böyle olunca bu ahlâki bozulmadan en büyük payı gençler aldı. Zira onların ruh dünyâları yeniliğe her yaş kesiminden daha çok açıktı ayrıca televizyonlarda renkli ve son derece câzibedar bir dünya vardı. Boyalı basınla, eğlenti yerlerindeki canlılıkla amaçlarını destekleyerek genişlettiler. İşte bu şekilde bozuk maksatlı kesim, gençlerimize yerleştirmek istedikleri ahlak ifsat edici davranışları kolayca benimsettiler. İnsanlar kendi değerlerimize taban tabana zıt bu sapkınlıkları önce yadırgadılar sonra gösterile gösterile; ‘demek ki bugünün değerleri bunlar, ahir zamanda yaşıyoruz ne yapalım biz peygamber değiliz’ diyerek kimi zaman isteyerek kimi zaman istemeyerek zorla kabullenmek durumunda kaldılar.

Bugün fakülte gençlerinin kızlı-erkekli bir arada ayni evde kalması ülke Başbakanını feryat ettirecek duruma getirmiştir. Bu çeşit ahlâkî erozyon aslında yirmi senedir var. Bundan yirmi yıl önce Anadolu’nun küçük bir kentinin büyük bir ilçesinde görev yaparken ayni apartmanda oturduğumuz, kız-erkek öğretmen arkadaşların ayni evde berâber kaldıklarına şahit olmuştuk. Komşuların bana sitem etmeleri üzerine onlarla konuşmuş ve yaptıklarının yanlış olduklarını anlatmıştım. Yine Güneydoğunun mazbut bir ilinde fizik öğretmeni bir bayan arkadaşın, müzik öğretmeni bir beyle ayni evde kaldıklarını esefle gördük. Arkadaşlara öğrencilere kötü misal teşkil ettiğini ayni okulda çalışan bu iki öğretmenin uyarılmaları gerektiğini samimi arkadaşlarından rica etmeme rağmen bu işe kimse yanaşmayınca ikisini de ayrı ayrı mekanlarda ben ikaz etmek durumunda kalmıştım 2000 li yıllarda. Benim stajerim İngilizce öğretmeni bir arkadaş durumdan rahatsız olmadığını bunun çok normal olduğunu kendisinin eşiyle İstanbul’da tüm üniversite hayâtı boyunca kalabalık kızlı erkekli olarak birlikte kaldıklarını anlatarak bunda yadırganacak bir şey olmadığını belirtmişti. Bu genç arkadaş eşiyle 4-5 sene ayni evde kalmıştı neticede evliliği 4-5 ay sürdü ve ani bir kararla boşandılar. Bu anlattığım vakalar akli başında gibi görünen (!) eğitimcilere ait vakalar. Bir de tecrübeden, deneyimden, birikimden yoksun tamâmen heyecanlarıyla hareket eden genç fakülte öğrencilerini düşününce neler olabileceğini tahmin edebilirsiniz.

Şunu unutmayalım hepimiz anne-babayız. Bu memleketin her evlâdı bizim de çocuklarımız sayılır. Nitekim Başbakanımız da ayni duygularla hareket ederek serzenişte bulunuyor. Bir milletin gençleri o milletin aynasıdır. Yıllardır bozulan değerlerimiz her türlü yanlışı doğru hâline getirdi. Doğru değerlerle yetişen nesiller ayakta kalabilir. Ne idüğü belli olmayan hal ve davranışlar sapkınlığı meydana getirir. Bunun adı özgürlük olamaz. Kendi öz değerlerimizin yeni yetişen nesle küçük yaştan itibâren bin bir itinayla verilmesi şarttır. Buna yaşam tarzı dayatması denilemez. Bu olsa olsa yıllardır ahlâki yapısı bozulan, ruh yapısı altüst edilen insanımıza yeniden doğru değerlerin verilmesi ve yerleştirilmesidir. Her okulda en alt kademeden başlamak üzere yüksek öğrenimde dahil olmak üzere ‘DEĞERLER EĞİTİMİ’ dersi konması gereklidir. Demokrasi adı altında kızlı-erkekli birlikte yaşam, her türlü çılgınlığı işleyebilecek gençlerin geleceklerinin iğfal edilmesi anlamındadır. Bu çirkin duruma birkaç istisna hâriç memleketimizin hiçbir anne babasının razı olmayacağı açıktır. Çok âcil alarm veren bu yaşam tarzına derhal son verilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını yürekten destekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi