Recep Çınar

Recep Çınar

Keşkelerim ve Sedirler

Keşkelerim ve Sedirler

Bazen sorarlar bana...

Hiç keşkelerin oldu mu diye?

Olmaz mı...

Hayatımda “keşke yapmasaydım” dediklerim elbette oldu...

Bazı insanlara, hem de hiç hak etmedikleri değeri vererek israf ettiğim için, çok büyük “keşke”lerim olmuştur...

Bu “keşke”lerimin içerisinde Sedirler'den ya da Sütçü sokağından kimse yok mesela...

Şu var ama; “keşke Sedirler'den hiç ayrılmasaydım” dediğim çok olmuştur...

Sadece ben değil, keşke hiçkimse ayrılmasaydı Sedirler'den...

Çünkü, dostluklarımız, arkadaşlıklarımız, komşuluklarımız menfeata dayanan komşuluklar değildi...

Hoş şimdi ne eski Sedirler var, ne eski arkadaşlıklar, ne de eski komşuluklar...

Herşeye rağmen Sedirler'i ne gönlümden ne de gözümden ayır(a)mıyorum...

Gitmezsem aklım orada kalıyor...

Görmezsem de gözüm arkada kalıyor...

Bunun için de cumartesi günleri kurulan “Sedirler Pazarı”na bütün imkanlarımı kullanarak gidiyorum...

Biraz da bizim, Aboç namıyla mağrur Abdullah Savanç'ı zorlayarak, Aliyenler ile Kağnıcılar mezarlığının arasına kurulan pazar yerini ziyaret etmeye çalışıyorum...

Mahalleden birilerini görür, ayak üstü de olsa iki satır konuşur muyum diye...

Ne yazık ki, kimseleri görmüyoruz...

Sedirler'e gitmek için nazlanan Abdullah abinin eline de koz veriyoruz...

“Geldin işte, kim var, kimi gördün, kiminle selamlaştın?” diye beni bir dövmediği kalıyor!

Haklı mı?

Haklı...

Kimseleri  tanımıyoruz artık...

Kimselerle selamlaşmıyoruz...

Sedirler'in dört bir yanını Suriyeliler sarmış...

Ne ovalı kalmış, ne şehirli...

Ne dağlı, ne bağlı...

Anlayacağınız; sıra sıra apartmanlarıyla Sedirler olmuş Nalçacı...

Biz çocukken bir araba zar zor geçerdi, şimdi E-5 gibi olmuş Sedirler caddesi...

Adeta TEM otoyolu...

Çeşit çeşit, marka marka lüks arabalar geçiyor, bizim çocukluğumuzda ineklerin, camızların, sığırların aslıma yayılmaya gittiği Sedirler caddesinden.

SEDİRLER'İ VE  İŞKALAMAN'I SAKLAMAYIN

Daha önce de yazdım...

Bıkmadan, usanmadan yazmaya da devam edeceğim...

Tahir Başkan'ın ya da akıl hocalarının en büyük hatalarından birisi, “Türbeönü”nden “Köprübaşı”na, “Sedirler”e ve “İşkalaman”a gidişin önünü kesmesiydi...

Başka bir deyişle de, buralara gidişi zorlaştırmasıydı...

Sedirler ya da İşkalaman'daki evine gitmek için, ya Kültür Merkez'ini göreceksin ya da İstanbul caddesini...

Başka şansın yok...

Alaaddin'den Türbeönü'ne inersin, sonrası kapı duvar...

Sedirler ve İşkalaman'a devam etmen mümkün değil...

Resmen işkence...

“Tramvay yolundan sebep” veya “yol daraldı” gibi absurd, yani manasız açıklamaların da alıcısı yok artık...

Atla deve değil...

İnce bir dokunuşla halledilecek sorunu, çok büyük bir işmiş gibi sunmanın kime ne yararı var bilmiyorum...

Ama bildiğim tekbirşey var, Sedirlerliler ve İşkalamanlılar rahmet okumaya devam ediyorlar...

Başta da ben.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi