Kentsel Dönüşüm Dedikleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul ettiği 5998 sayılı kanunla 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesini değiştirerek büyükşehir belediyelerinin kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayacağı alanları genişletmiştir.
Kanuna göre, büyükşehir belediyeleri; konut, sanayi, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanlarında rekreasyon ve sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla, kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceklerdir.
Kanuna göre bir alanın kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilebilmesi için, alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şartı aranacak, ancak askeri arazilerde yapılacak uygulama için Bakanlar Kurulu Kararı gerekecek.
İlk kez Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal zamanında belediye başkanları tarafından telaffuz edilmeye başlanan “Kentsel Dönüşüm” kavramı, son yıllarda belediye başkanları tarafından kent planlamasının en önemli konusu olarak takdim edilmektedir.
Bir tarafta merkezi idarenin oyun kurucu elemanı olarak TOKİ, diğer taraftan yetkili yetkisiz ilçe ve büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere birçok il belediyesi küçük veya büyük ölçekli arazilerde, özellikle de gecekondu ve kenar mahallelerde güya gecekondu ve onların tabiriyle kentsel çöküntü alanlarının iyileştirilmesiyle(!) ilgili olarak inşaatlara başlamışlardır.
Yerel sermaye sahiplerine zarar vermek pahasına ulusal veya uluslararası sermayenin ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarının ilgisini çeken büyük projelere karar vermeye başlayan belediyelerin AB ye girme örtüsü altında Dünya Bankası ve uluslararası kredi kuruluşları ile bankacılık sistemlerini bu projelere dâhil etmeye yönelik girişimleri de azımsanmayacak ölçülere varmak üzeredir.
Büyükşehir belediyeleri böylesine büyük işlerle uğraşırlarken, bir kısım ilçe belediyesince yapılan ve diğer bir kısım belediyelerce de bu saatten sonra yapılmak istenilen “Kentsel Dönüşüm Projeleri”nin ortak özelliklerine bakıldığında; şehrin nazım imar planlarına aykırı olarak bir bölgeye, o bölgenin geneli ile mütenasip olmayan imar yoğunluğunun uygulanmasıdır.
Var olan düşük katlı binaları yıkıp yeniden yüksek katlı binalar yapmaları nedeniyle kentsel rantı ortaya çıkartmaları ve artan bu rantın paylaşımının siyasi endişelerle yapılması en başından beridir bu uygulamaların gerçek dönüşüm projeleri olmadığı konusunda fikirlerin ortaya çıkmalarına sebep olmuştur.
“Kentsel Dönüşüm” kavramı; dünyada bugün neo-liberalizm ve buna bağlı küreselleşme düşüncesinin bir enstrümanıdır ve tam anlamı ile kentsel sömürü anlamını taşımaktadır. Uygulanıldığı şehirlerde liberalist düşüncenin şehirleri ve insanları esir alması yönündeki en temel araçlardan biridir.
“Kentsel Dönüşüm Projeleri” konusunda bilinmesi gereken en temel husus, bu projelerin dar gelirli kesimlerin konut sorununun çözümüne yönelik atılmış bir adım olmadığıdır. Konya’mızda özellikle belediyeler eliyle yapılan uygulamalar bunu açık açık göstermiştir.
Özellikle ilçe belediyelerince bu kavram adı altında yapılan uygulamalar kooperatif eliyle konut yapma projelerinin neticesinin orta ve üst gelir gurubuna yönelik olduğudur.
Kaldı ki ilçe belediyelerince uygulamaya konulan ve konulmak istenen bu projeler gerçekte kentsel dönüşüm projeleri de değildir.
Şehrin bir alanındaki yerleşim yerlerinin kullanım biçimini değiştirmeden, aynı kullanımla yenilenmesini veya rehabilite edilmesini öngören bu projelerin “Kentsel İyileştirme” veya “Kentsel Yenileme” projeleri olarak isimlendirilmeleri gerekirken, “Kentsel Dönüşüm Projeleri” olarak adlandırılmalarının nedeni, projelerin içinde saklı olan “bir kesime” rant sağlama amacının, dönüşüm kelimesinin ardına saklanılmak istenilmesinden kaynaklanmaktadır.
Korkarız ki yapılan bu son kanun değişikliği ile rantın talipleri değişecektir.
Garip gureba, fakir fukara kentsel dönüşüm projeleri ile neyin dönüştüğünü tam olarak anlamayacak, dönüşüm projeleri sonucunda yeniden yaptırılan konutlarda da oturamayacağı gibi en iyi şartlarda elde edeceği tek dairesini de satıp şehrin daha ilerde tekrar dönüşüm uygulanmasına aday az rantlı kenar bölgelerine sürülecektir.
Son söz olarak şunu söyleyelim.
Olabilecek bir erken genel seçimde büyükşehir belediye başkanlığını hayal eden ilçe belediye başkanları hayallerini bir başka bahara erteleyebilirler.
Öyle ya. Bu kanun değişikliğinden sonra hangi büyükşehir belediye başkanı bu yetkiyi bırakıp gider ki?
Kanuna göre, büyükşehir belediyeleri; konut, sanayi, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanlarında rekreasyon ve sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla, kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceklerdir.
Kanuna göre bir alanın kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilebilmesi için, alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şartı aranacak, ancak askeri arazilerde yapılacak uygulama için Bakanlar Kurulu Kararı gerekecek.
İlk kez Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal zamanında belediye başkanları tarafından telaffuz edilmeye başlanan “Kentsel Dönüşüm” kavramı, son yıllarda belediye başkanları tarafından kent planlamasının en önemli konusu olarak takdim edilmektedir.
Bir tarafta merkezi idarenin oyun kurucu elemanı olarak TOKİ, diğer taraftan yetkili yetkisiz ilçe ve büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere birçok il belediyesi küçük veya büyük ölçekli arazilerde, özellikle de gecekondu ve kenar mahallelerde güya gecekondu ve onların tabiriyle kentsel çöküntü alanlarının iyileştirilmesiyle(!) ilgili olarak inşaatlara başlamışlardır.
Yerel sermaye sahiplerine zarar vermek pahasına ulusal veya uluslararası sermayenin ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarının ilgisini çeken büyük projelere karar vermeye başlayan belediyelerin AB ye girme örtüsü altında Dünya Bankası ve uluslararası kredi kuruluşları ile bankacılık sistemlerini bu projelere dâhil etmeye yönelik girişimleri de azımsanmayacak ölçülere varmak üzeredir.
Büyükşehir belediyeleri böylesine büyük işlerle uğraşırlarken, bir kısım ilçe belediyesince yapılan ve diğer bir kısım belediyelerce de bu saatten sonra yapılmak istenilen “Kentsel Dönüşüm Projeleri”nin ortak özelliklerine bakıldığında; şehrin nazım imar planlarına aykırı olarak bir bölgeye, o bölgenin geneli ile mütenasip olmayan imar yoğunluğunun uygulanmasıdır.
Var olan düşük katlı binaları yıkıp yeniden yüksek katlı binalar yapmaları nedeniyle kentsel rantı ortaya çıkartmaları ve artan bu rantın paylaşımının siyasi endişelerle yapılması en başından beridir bu uygulamaların gerçek dönüşüm projeleri olmadığı konusunda fikirlerin ortaya çıkmalarına sebep olmuştur.
“Kentsel Dönüşüm” kavramı; dünyada bugün neo-liberalizm ve buna bağlı küreselleşme düşüncesinin bir enstrümanıdır ve tam anlamı ile kentsel sömürü anlamını taşımaktadır. Uygulanıldığı şehirlerde liberalist düşüncenin şehirleri ve insanları esir alması yönündeki en temel araçlardan biridir.
“Kentsel Dönüşüm Projeleri” konusunda bilinmesi gereken en temel husus, bu projelerin dar gelirli kesimlerin konut sorununun çözümüne yönelik atılmış bir adım olmadığıdır. Konya’mızda özellikle belediyeler eliyle yapılan uygulamalar bunu açık açık göstermiştir.
Özellikle ilçe belediyelerince bu kavram adı altında yapılan uygulamalar kooperatif eliyle konut yapma projelerinin neticesinin orta ve üst gelir gurubuna yönelik olduğudur.
Kaldı ki ilçe belediyelerince uygulamaya konulan ve konulmak istenen bu projeler gerçekte kentsel dönüşüm projeleri de değildir.
Şehrin bir alanındaki yerleşim yerlerinin kullanım biçimini değiştirmeden, aynı kullanımla yenilenmesini veya rehabilite edilmesini öngören bu projelerin “Kentsel İyileştirme” veya “Kentsel Yenileme” projeleri olarak isimlendirilmeleri gerekirken, “Kentsel Dönüşüm Projeleri” olarak adlandırılmalarının nedeni, projelerin içinde saklı olan “bir kesime” rant sağlama amacının, dönüşüm kelimesinin ardına saklanılmak istenilmesinden kaynaklanmaktadır.
Korkarız ki yapılan bu son kanun değişikliği ile rantın talipleri değişecektir.
Garip gureba, fakir fukara kentsel dönüşüm projeleri ile neyin dönüştüğünü tam olarak anlamayacak, dönüşüm projeleri sonucunda yeniden yaptırılan konutlarda da oturamayacağı gibi en iyi şartlarda elde edeceği tek dairesini de satıp şehrin daha ilerde tekrar dönüşüm uygulanmasına aday az rantlı kenar bölgelerine sürülecektir.
Son söz olarak şunu söyleyelim.
Olabilecek bir erken genel seçimde büyükşehir belediye başkanlığını hayal eden ilçe belediye başkanları hayallerini bir başka bahara erteleyebilirler.
Öyle ya. Bu kanun değişikliğinden sonra hangi büyükşehir belediye başkanı bu yetkiyi bırakıp gider ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.