Mehmet Ali Uz

Mehmet Ali Uz

Kaybolan Hatıralar ve Kadayıfçı Hoca

Kaybolan Hatıralar ve Kadayıfçı Hoca

Biz toplum olarak nice güzel tarihî hatıralara sahibiz. Kimisi bu hatıraların ya kahramanı oldu, olayları bizzat yaşadı veya şahidi oldu. Bazı hatıraları da büyüklerinden dinledi.
Yıllardan beri yapmak isteyip de yapamadığım şeylerden birisi, geçmişle ilgili hatıraların toplanıp, kayda geçirilmesi meselesi idi. Yapamadım. İşte bunları yapamadığımız için unutulmaması gereken nice güzel hatıra, kahramanları ile birlikte yok olup gitti.
Birkaç gün önce bir akşam çocuklar, torunlar bizde otururken, İbrahim Adıbelli enişte “Bir Kadifçi (kadayıfçının Konyalıcası) hoca vardı” diye söze başlayınca, dikkat kesildim. Çünkü bahsettiği hoca, benim doğup büyüdüğüm Kalecik (Şimdi Şükran oldu) Mahallesi’nden yakın komşumuz olurdu. Hocaların evi, merhum Dr. Ahmet Sait Uğurlu’ların evinin önündeki dibi çıkmaz sokakta idi. Orada şimdi ne çıkmaz sokak kaldı ne de Kadayıfçı hocalar…
Hocanın beli bükülmüş, çok yaşlı halini hayal meyal hatırlıyorum. Herhalde o zamanlar yani bundan 60-65 yıl önce hoca, doksan yaşının üzerinde idi. Hatırladığım bir şey de Kadifçi Hocaların, Dr. Ali İhsan Dayıoğlu ile akraba oldukları idi. Bir gördüğümde bunu Gürbüz Bey’e soracağım. Şimdi aileden kimler kaldı bilmiyorum.
İbrahim Adıbelli Hoca’nın anlattığı şu idi. Yaka’dan Çanakkale Savaşlarına yirmi altı kişi katılmış. Savaş sonrasında sadece dört kişi dönebilmiş Konya’ya.
O zamanlar Kadifçi Hoca, eski Yaka Camii’nin imamı imiş. Uzun yıllar da bu görevi devam etmiş. Askere gidenlerin bir kısmı elde avuçta ne varsa itimat ettikleri hocaya bırakıp, “Aman hocam bizim eve göz kulak ol, ne ihtiyaçları olursa bir zahmet karşılayıver” diye ricada bulunmuşlar. Tabii o zamanın kadınları çarşı pazar mı bilirdi? Vasıta derdi desen ayrı bir dert.
Hoca çarşıya giderken teker teker evlere uğrar, ne ihtiyacınız varsa getireyim, diye sorar, çarşıdan döndükten sonra da her evin sipariş ettiği şeyleri, evlere teker teker dağıtırmış. Durum beş-altı yıl bu minval üzere devam etmiş. Aman Allah’ım yıllarca böyle bir fedakârlığı kim yapabilir?
Adıbelli Hoca’nın babası Nalbant Mustafa Ağa da bu semtin insanlarından ve Çanakkale gazilerinden. O da katılmış Çanakkale Savaşlarına. Dönüşünde hocaya gidip teşekkür etmiş ve borcu olup olmadığını sormuş. Hoca hesap edip, “Oğlum şu kadar da paran kalmış” deyip paranın üstünü vermiş.
Bu aziz vatan için bu yirmi altı Yakalı, cepheden cepheye koşup düşmanla savaşmış. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi içlerinden yıllar sonra sadece dördü dönebilmiş evlerine. O kadar çok askerlik yapmışlar ki, Nalbant Mustafa Ağa’nın hanımı kocasına asker kelimesinden galat “esker” diye hitap edermiş.
Söz Kadifçi Hoca’dan açılınca, sohbet devam etti. Dönem, tek parti döneminin hâkim olduğu, Kur’an okumanın, okutmanın yasak olduğu dönem. Hoca imamı bulunduğu camide komşuların çocuklarını okutur, onlara dinlerini diyanetlerini öğretirmiş. Tabii tedbirli de olmak lazım. Her an camiyi jandarma basabilir. Onun için iki köşeye iki çocuğu gözcü bırakır, çocukları böyle okuturmuş. Bir gün yine böyle hoca çocuk okuturken, Jandarma yoldan geleceği yerde, tarlalardan gelip camiyi basıp hocayı suçüstü (!) yakalamışlar. Bunun için konan gözcülerin bir faydası olmamış. Bundan sonra olanlar daha da acı, hocayı evine götürmüşler. Hocanın evinde ne kadar kitap varsa çuvala doldurmuşlar. Sonra bu taşınması güç çuvalı hocanın sırtına vurup, hep birlikte Meram karakoluna gitmişler. Böyle ağır kitap çuvallarını taşıtmak da dönemin ayrı bir işkence yolu idi.
İbrahim Adıbelli Hoca olayın sonrasını şöyle anlatır; “Biz de jandarmalara görünmeden hocanın arkasından karakola kadar gittik. Hocayı içeri aldılar. Bir süre sonra içeriden hocanın acı acı sesi gelmeye başladı; ‘oğlum ben suç işlemdim ki, çocuklara namazlıklarını öğretiyordum, niye vuruyorsunuz? Yapmayın Allah aşkına.’”
O gün karakolda hocayı bir hayli hırpalamışlar. Dövdüler diye hoca görevini boşlayacak değil ya… Her şeye rağmen hoca görevine devam etmiş.
Bu aziz millet gerçekten çok çekti. Hala da çekiyor. Bu vesile ile Kadayıfçı Hoca ve benzerlerini rahmetle anıyorum. Kabirleri cennet olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Uz Arşivi