Kameralı Demokrasi Kameralı Belediyecilik
Evlere ve işyerlerine güvenlik kaygısıyla, Şehirlere ise mobese kameralarının yerleştirilmeye başlamasıyla hemen herkes de olduğu gibi kamu kurum ve kuruluşlarında özellikle de belediyelerde bir kamera merakı başladı.
İşyerlerine yönelik saldırılarda veya topluma yönelik suçlarda güvenlik nedeniyle belli yerlere kadar kameralara evet demek mümkün ama özel hayatın gizliliği korunması koşuluyla..
Ama olan bu arada belediyelere oluyor.
Belediyelerin kanunla verilmiş görevleri hakkıyla yapılıyormuş gibi mobese kameraları ve trafik denetleme sistemlerinin kameralarının kurulmasına ve işletilmesine verdikleri destek anlaşılır gibi değil.
Medyada mikrofon uzatıldığında çıkacaksınız ve trafikten ben mesul değilim, o işe devletin emniyet güçleri bakar diyeceksiniz, sonra da emniyetin yapması gereken işlerde belediyecilik işleri için harcanması gereken şehir imkânlarının belli bir kısmını asli göreviniz olmamasına rağmen emniyetin yapacağı görevlere harcayacaksınız.
Bu arada sadece kuruluş ve açılış esnasında bir iki kez basında yer almaktan başka hiçbir işe yaramadığı ortaya çıkmış olan kent kameraları için de ayrıca bir harcama daha yapacaksınız.
Perhiz ve lahana turşusu hikâyesi gibi geliyor bir bakıma.
Kaldı ki mülkiye ve polis başmüfettişlerinin inceleme raporlarına göre MOBESE kamera görüntülerinin hukuki altyapısının olmadığına dair emniyet sözcüsünün açıklamaları da ortadadır.
Emniyet sözcülerinden İsmail Çalışkan, haftalık basın bilgilendirme toplantısında gazetecilerin soruları üzerine verdiği cevapta MOBESE’nin hukuki altyapı eksikliğinin olduğu kabulü henüz unutulmuş değildir.
Diğer taraftan TBMM Telekulak Komisyon Başkanı Zeyid Aslanın, MOBESE kameraların özel hayata müdahale anlamına geldiğini belirterek bunların kaldırılmasını istediği. Diğer bazı vekillerin ise ‘falso’ ihtimaline karşı kamera olan yerlere ‘Dikkat kayıt yapılıyor’ gibi yazılar asılmasını önerdiği, AK Parti Ordu Milletvekili, TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi İhsan ŞENER in ise “Ben insanların hata yapma özgürlüğü olduğuna inanıyorum. İnsanların hata yapma özgürlüğünü kısıtlayan her türlü kayda karşıyım.” dediği de kayıtlara geçmiştir.
Fotoğraf ve kamera kayıtlarını tutarak, bunu toplumun üzerinde bir baskı ve tehdit unsuru olarak kullanmak her dönem ve devirde toplumdan korkan idarecilerin başvurdukları bir sistem olarak kabul edilir.
Bilginin her daim değiştiği bir dünyada yaşıyoruz. Bilginin bu kadar hızlı değiştiği bir dönemde buna paralel olarak insanların taleplerinin çok hızlı değişmesi sonucunda insanı hem ruh, hem fiziksel anlamda rahatlatacak veya rahatsız etmeyecek çözümlerin bulunması gerektiğine inanıyoruz.
Mesela bunlardan birisi Akıllı Kavşak adı altında yapılan ve sonucu tam bir fiyasko olan yatırım(!)ın ya gerçekten akıllı bir yatırımla yenilenmesi veya hepten kaldırılması.
Çünkü bu kameralı izleme sistemlerin verimli olup olmadığı gerçekten tartışılan bir konudur.
İnanmayan çıksın şehir trafiğine kendini ve kameralı akıllı kavşakları denesin.
Kameralı belediyecilik ile ilgili bir husus daha var.
Başta belediye yöneticileri olmak üzere unvanı ve yetkisi ne olursa olsun herkes kameralı sistemlerin her türlü kötülüğü önlediğine inanıyorlarsa buradan tavsiyemiz öncelikle belediye meclisi, belediye imar, bütçe ve denetim komisyonlarının akçeli işlerinden olan paraya ve imar hakkına ait toplantılarının kamera çekimlerinin internette canlı olarak yayınlanmasıdır.
Çünkü kendisi hariç toplumun tamamını suçlu veya suça eğimli gibi görmek başlı başına bir suç halidir.
Bizi gözetleyenleri kim gözetleyecek?
Kısacası bu kameralar kime hazmet edecek?.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.