İslam dünyası kan ağlıyor

İslam dünyası kan ağlıyor

Ramazan ayına rağmen İslam coğrafyasında oluk oluk kan ve gözyaşı akıyor. Barış, huzur ve bereket ayı olarak bilinen Ramazan ayında da İslam dünyasındaki kan ve gözyaşı durmadı

İslam dünyası bu Ramazan ayına da kan ve gözyaşıyla girdi. Yıllardır bitmeyen iç savaşlar, işgaller ve mezhep çatışmaları yüzünden huzura ve istikrara hasret kalan İslam ülkelerinde oluk oluk kan ve gözyaşı akıyor. Meydana gelen şiddet olaylarında her gün yüzlerce kişi yaşamını yitiriyor. Suriye, Irak, Pakistan, Afganistan, Doğu Türkistan, Filistin, Libya, Arakan, Keşmir, Patani ve Mısır'da Ramazan ayına savaş, çatışma, baskı ve şiddet ile girildi. Ramazan ayında ateşkes sağlanması için harcanan çabalar ise sonuç vermedi. Ortadoğu'da ateş sönmüyor, kan dinmiyor. Hemen her gün bu İslam coğrafyasından patlama, saldırı ve ölüm haberleri geliyor. Suriye’de Arap Baharı’nın etkisiyle yaklaşık 4 yıl önce başlayan rejim karşıtı gösteriler bugün gelinen noktada iç savaşa dönüşmüş durumda. Savaşın başladığı günden bu yana 180 bin Suriyeli hayatını kaybetti. 2003 yılındaki ABD işgalinden bu yana büyük can kayıplarının yaşandığı bombalı saldırı haberleriyle anılan Irak'ta, son aylarda hız kazanan şiddet olayları Ramazan'da bir çok kişinin canına mal oldu. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), ülkede terör estiriyor. Sivil halkı ve güvenlik görevlilerini kurşuna diziyor. Pakistan'da da çatışmalar sürüyor. Her gün çok sayıda kişi hayatını kaybediyor. Doğu Türkistan ve Arakan'dan ise her gün yeni bir katliam ve idam haberleri geliyor. Mısır'da demokratik seçimlerle iktidara gelen ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin askeri darbe ile yönetimden uzaklaştırılmasının ardından başlayan gösterilerde binlerce insan hayatını kaybetti. Mısır'daki gergin bekleyiş ise hala sürüyor. Filistin'de ise İsrail zulmü Ramazan ayında bile kesilmedi.

İNSANLAR DEĞİL SİLAHLAR KONUŞUYOR

Mazlum-Der Konya Şube Başkanı Derviş Argun, "İnsanı yaşata öncelik veren bir dinin mensuplarıyız. Sadece Müslümanlar yaşatılsın değil. Tüm insanlık yaşatılsın. Hz. Muhammed (SAV) Veda Hütbesi'nde, 'benden sonra birbirinizi boğazlamayın' diyor. Ancak bugün Muhammed'in coğrafyasında yangın ve yıkım var. Avrupa, ABD ve İsrail, bırakın insan öldürmeyi ülkelerinde bir ağacın bile kesilmesine izin vermiyor. Ancak Suriye ve Irak halkı durmayan ve sürekli büyüyen bir kinle birbirini öldürüyor. On binlerce insanın öldüğü Suriye'de bugün nüfusun 4'te biri muhacir konumuna düştü. İnsanlıktan bahsetmek mümkün değil. Suriye 100 yıl kendine gelemez. Sonucu olmayan bir sürecin içine girdik. Gerekçeler üzerinden değil, sonuçlar üzerinden değerlendirme yapmamız lazım. Coğrafyamızda IŞİD'leşen bir dindarlık gelişti. Sırtına koyduğu bazukanın büyüklüğüyle övünenler var. Konuşmadan ve dinlemeden insan öldürüyoruz. Libya, Suriye, Irak, Mısır ve Filistin'de insanlar konuşamıyor, silahlar konuşuyor. Bu ülkelerde yıkım ve zulüm var. Afganistan'da 1989 yılında Rusya işgali bitti. O günden bugüne ülkede bir değişiklik olmadı. Rusya gittikten sonra halk birbiririni boğazlamaya başladı. Savaş devam ediyor 25 yıldır. Özne Müslümanlar. Kimse kimseyi dinlemiyor. Şii dünyası ile Sunni dünyası hangi gerekçeyle savaşıyor? Bunun net bir gerekçesi yok. Bu çatışmalar nedeniyle her gün cami ve otobüs duraklarında yüzlerce kişi ölüyor" dedi.

BATI'NIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜYORUZ

"Batılı ülkeler eli göbeğinde İslam coğrafyasındaki kan ve gözyaşını seyrediyor" diye Argun,  "Batı'nın ekmeğine yağ sürüyoruz. Din önderleri bu duruma müdahele etmeli. İslam'ın doğru anlaşılması gerekiyor. Savaşın şiddeti büyüyor. 'Nasıl bir İslam'ı yaşamalıyız'ı sormak lazım. Dindarlık anlayışımız sorunlu. Esad da, karşısındaki güç de Allah için öldürdüğünü iddia ediyor. Filistin'de uzun yıllardan bu yana çatışma var. Filistin halkı silahların ve çatışmaların gölgesinde yaşıyor. Afganistan ve Pakistan'da her gün insanlar ölüyor. Irak'ta ise IŞİD önüne geleni öldürüyor. İslam Alimler Birliği Başkanı, IŞİD'in yürüyüşünü övüyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Anormal bir durum. İnsanların yaşamasını esas alan dine yönelmemiz gerekiyor. Bu sorunların oluşması için çaba sarfeden iç ve dış güçler var. Bu kan ve gözyaşının sorumluları var. Türkiye de sorumlu. Sorumlular şapkayı önüne koymalı. İran ve Türkiye, petrol ile ihracat noktasında anlaşıyor, ama söz konusu mezhepler olduğunda anlaşamıyor. İslam coğrafyasında 1400 yıldır kavga yoktu. Ancak son yüzyılda Batı kaynaklı üretilen argümanlar coğrafyamıza egemen oldu" diye konuştu.

ÜMMET ŞUURU İLE HAREKET ETMELİYİZ

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Musafa Güçlü de, küresel güçlerin İslam coğrafyasını karıştırdığını, coğrafyanın zenginliğini ise Batı'ya taşıdığını söyledi. Uzun yıllardan bu yana İslam coğrafyasında kan ve gözyaşının eksik olmadığını, bu durumun tarihsel bir arka planının olduğunu dile getiren Güçlü, "Emperyalist devletler dünyaya şekil vermek istiyor. Küresel güçler dünyayı Batılılaştırmak istiyor. Böylece yeraltı ve yer üstü zenginliklerini Batı'ya taşıyorlar. Müslümanlar arasında Hz. Ali ile Muaviye arasında başlayan, Kerbela olayı ile zirveye çıkan iktidar ve hakimiyet kavgası hız kesmeden sürüyor. Kavga eksik olmuyor. Batı, bu kutuplaşmayı körüklüyor. Bu şekilde kendi hakimiyetlerini güçlendiriyor. IŞİD, Taliban ve El-Kaide gibi örgütler şiddeti tırmandırıyor. Emperyalist güçler şiddetin artmasını istiyor. Küresel güçleri kurtarıcı gibi görüyor. Müslümanlar ümmet ve kardeşlik şuuru ile biraraya gelip hareket etmeli. Ortak hareket etmeliyiz. Ramazan'ın ruhaniyetine uygun hareket edilmeli. Kendimize gelmeliyiz. Çözümü olayları körükleyenlerden beklemek abesle iştigaldir" şeklinde konuştu.

KERİM ATICI merhabahaber.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum