Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

İNSAN HAKLARI KONUSUNDA PEYGAMBERİ  ÖLÇÜLER

İNSAN HAKLARI KONUSUNDA PEYGAMBERİ  ÖLÇÜLER

Güzel bir kutlu doğumun, ‘Mevlidi Nebî’nin ikliminde sizlerle berâberiz efendim. Kıymetli okurlar Rebiyülevvel yazılarımıza devam ediyoruz. Kâinâtın Efendisi gül yüzlü, gül kokulu Peygamberimizi okurlarımıza tanıtmanın içimize sunduğu gül râyihalarını sizlere sunmayla başlayalım yazımıza…

Geçmişten bugüne insanlık târihinin içine düştüğü itikâdî, ilmî, fikrî, ahlâkî kriz ve bunalımlar, ancak İslâm ve onun Hak Peygamberi Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselâm’ın sunduğu evrensel düsturlarla kurtuluşa ermiştir, erecektir. Dolayısıyla sâdece Müslümanlara değil tüm insanların önüne âlemşümûl mesajlar koyan Şerefli Peygamber aleyhisselâm’ı gerçek anlamda anlamaya, tanımaya ihtiyâcımız var. O aleyhissalâtu vesselam nefsiye değil vahyin hakikatleriyle konuşur ve oradaki eşsiz düsturları insanlara takdim ederdi. O’nun getirdikleriyle hem insan gönlü hem toplum huzûra kavuşur. Ama bunun için onu tanımak gerek. İşte O Güzel Peygamberin ‘İnsan Hakları’na dâir sundukları:

İnsanlar Birbirine Eşittir: 

Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam bütün insanların birbirlerine eşit olduğunu, insanların soy-sopları, makam ve mevkileri, sâhip oldukları her ne varsa be durumları onları diğer insanlardan ayıran bir üstünlük hakkı vermeyeceğini bildirmiştir. En Büyük İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi olan ‘Vedâ Hütbesi’nde O Eşsiz Ahlak Timsâli şunları söylemiştir; ‘Ey insanlar! Rabb’iniz birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarsınız. Âdem ise topraktandır. Allah katında en değerli olanınız, O’nun emir ve yasaklarına en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Araba, beyazın siyaha, siyahın da beyaza takvâdan (Allâh’a saygıdan) başka bir üstünlüğü yoktur.’ (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 411) Mekke fethi sırasında da halka şu veciz açıklamaları yapmıştır; ‘ İyi biliniz ki, İslam öncesi bütün câhiliye âdetleri, bütün kan ve mal davâları, bugün şu ayağımın altındadır. Allah sizden, câhiliye gurûrunu, babalarla, soylarla övünüp büyüklenmeyi gidermiştir. Bütün insanlar Âdem’dendir. Âdem ise topraktan yaratılmıştır.’ (Tecrîdi Sarih Tercemesi, X, 312-313)

Şimdi on dört asır önceki şu değerli tespitlere bakar mısınız? Bugün bu evrensel kâidelerin nasıl da dışında bir hayat var. Neredeyse dünyâyı alt üst eden, bilhassa Müslüman ülkeleri paramparça eden âileler var. Bu âileler ülke karıştırıyor, dünyâyı kendilerinin çizdiği kânunlarla idâre etmeye kalkıyorlar ve müthiş bir üstünlük iddialarıyla hareket ediyorlar Yine bâzı süper güç (!) sayılan ülkelerde, siyâhi insanlara ikinci sınıf muamelesi yapılıyor. Eskiden köle-efendi zinciri vardı şimdi de bunların benzerleri. Yâni hayat geçmişin tekerrürü…

İslam ve onun has Peygamberi’nin getirdiği kutsî prensiplerde insanlar hiçbir şekilde birbirinden üstünlüğü olamaz, ancak Âlemlerin Rabb’ine karşı kim kullukta üstün ise o Allah Teâlâ katında üstündür, anlayışı hâkimdir. Başkaca bir üstünlük yoktur. Zâten insana ne verildiyse hepsi Cenâbı Hakk’tandır. Bu hususta hayat kitâbı Kur’ânu Azûmuşşan’da: “’Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. (en çok takvâlı olanınızdır.)” (Hucurat, 13) buyruluyor. Demek ki Kurânî ölçüde, insanların birbirlerine üstünlüğü yok, insan sâdece Hakk’a karşı en güzel kul olduğu takdirde, Yüce ve Aziz Rabb’imiz karşısında üstün olabiliyor. Yâni tek üstünlük takva iledir. Cenâbı Hak insanları birbirleriyle tanışıp kaynaşsınlar diye farklı farklı ırklarda yaratmıştır. Yoksa herkes aynı olsaydı hayat tek düze gider, yaşam heyecânı olmazdı. 

Sosyal Güvenlik Konusunda Peygamberî Ölçüler:

Güzel dînimizin insanların sosyal güvenliğini temin edici çok önemli müesseseleri mevcuttur. Bu insanların zora düşmelerini engelleyici müesseselerle, gerekli tedbirleri alarak, imkânı yerinde olmayan kişilere yardımcı olunmuştur. Zekat, sadaka, fıtır sadakası, infak, vakıf, kurban, adak, karz-ı hasen(fâizsiz ödünç verme) gibi prensipler, insanları çâresizlikten kurtarıp hayâta tutunmalarını temin ederdi. Böylece toplumda zengin-fakir üstünlüğü gözetilmez, sosyal denge sağlanırdı. Öksüze, yetime, kimsesize sâhip çıkan İslam ve onun has peygamberinin prensiplerinde, işsiz olan kişiye hangi yaşta olursa olsun devlet bütçesinden yardım edilirdi. Yâni bu nedemektir? Günümüz sisteminde bu; ‘işsizlik sigortası’dır ki, on dört asır önce İslam ile yürürlükte olan bir mükemmel işlevdi.

İki cihan Peygamberi aleyhissalâtu vesselâm’ın şu hadisi şerifleri nasıl da zayıf ve mazlumları koruyucu ve kollayıcıdır; ‘Hepiniz çobansınız ve elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Devlet başkanı da böyledir ve idâre ettiklerinden sorumludur.’ (Buhârî, Vesâye 9) Devlet Başkanı olma sorumluluğunun düzeyi İslam’da ne kadar yüksektir. Yine bir başka hadislerinde; ‘Ben müminlere kendilerinden daha yakınım. Kim vefat eder de borcu ve çoluk çocuğu kalır, bunlara karşılık malı olmazsa, bana gelsin, onun yakını benim.’ (Buhârî, Ferâiz 4)  buyuruyorlar. Bugün ‘düşenin dostu olmaz’ deniyor, değil mi? Oysa İki Cihânın En Kâmil Ahlak Abidesi Peygamber aleyhisselam, ihtiyaçlıya nasıl bir yardım anlayışıyla hareket ediyor! O en merhametli, en şefkatli, en yardımsever insandı. Hepimize en güzel örnek O’dur aleyhisselam. Her hususta Sevgiili Peygamberimiz aleyhisselâm’ı ölçü almamız temennisiyle…

Hayırlı Cumâlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi