İnsana verilen değer
Efendim içinde bulunduğumuz şu mubârek Rebiyülevvel ayında Âlemlere Rahmet Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın doğduğu ayda O’nu yazmak, yüreğimizi aşk ve şevkle dolduruyor. Satırlarımıza O’nu konuk etmek, rûhumuza târifi imkansız huzur ve coşkunluk veriyor. İnşaALLAH siz kıymetli okurlarımıza da aynı duygular, in’ikas yansıması oluşturuyordur ümit ve duâsındayız.
Geçen yazımız, O’na muhabbeti anlatıyordu. Kaldığımız yerden devam edersek, O Âlemlerin Efendisi, Seçkin Şahsiyet, Nebiyi Ekrem aleyhisselâm’ı sevmek, O’na muhabbet duymak içimizi nurlandırır, hayâtmıza zevk-i-selim, akl-i-selim katar. Hep yazar ve söyleriz en kâmil ahlak modelleri, O En Güzel Ahlaklı Hz. Peygamber aleyhisselam’da bulunmakta idi. Biz nâcizâne her O’nu andığımız ayda, O İnsanlık Şahika’sının özellik ve güzelliklerini sizlere tanıtmaya çalışırız. Ancak ne kadar tanıtsak da bilinen o ki, O aleyhissalâtu vesselam, tasavvur ötesidir. Kalemler O’nu tasvirden, yürekler O’nu anlamaktan hakikaten âcizdir. Ne yapalım ki, herkes ‘karınca karârınca’, kendi kâbiliyeti kadar kendi kâbı kadar alıp hisselenecektir. Ne mutlu en güzel hisse ile hisselenlere!...
Biz bugün nâcizâne, âcizâne Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm’ın ‘insan hakları’na gösterdikleri hassâsiyetlerini incelemek arzusundayız. Gayret bizden, Tevfik Yüce ve Aziz olan Mevlâı Kerim’dendir.
Hakikat o ki, yaratılmışlar içinde en kâmil şekilde yaratılan ve yaratılmışların en üstünü olan insanın elbette insan olması hâsebiyle pek çok hakları vardır. Bu kavram Batı kökenli gibi görünüyor ama aslında, İslâm’ın temelinde mevcut olan hak ve hürriyetlerdir. İslam dîni insanların hak ve hukuklarını, tam 14 asır önce Kurânî hakikatlerle ve Peygamberî sünnetlerle ortaya koymuştur. Batı, asırlar sonra ve de, pek çok mücâdeleler sonucunda insânî haklara ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler, daha 1948 senesinde ‘İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni kabul etmiştir. Gerçek o ki, mevcut kâide adına ne varsa hepsi ama hepsi İslâm’ın özünde mevcuttur.
Şimdi İslam’da insanın değerine Şerefli Kutsal Kitâbımız Kur’ânu Azûmüşşan’dan bakalım: “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sâhibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” (İsra, 70) ‘Görüldüğü gibi bu âyette Allah Teâlâ, insanoğluna lütuf ve ikrâmının bir özetini vermekte ve onun âlemdeki özel yerine işâret etmektedir. Müfessirlere göre insanın şan ve şerefi ve diğer varlıklardan üstünlüğü; Allâh’ın ona verdiği beden güzelliği, el, göz, kulak gibi organlarını daha becerikli bir şekilde kullanması, okuyup yazması, başka birtakım varlıkları kendi hizmetinde kullanması, âletler icad etmesi, olaylar arasındaki sebep-sonuç alakasını görmesi ve bu sâyede geleceğe yönelik programlar ve hazırlıklar yapması, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin kavramlarına sâhip olması; kısaca, maddi ve bedeni, ahlaki ve ruhi meziyetleri hâiz olmasıdır.’ (Diyânet Vakfı Meal açıklaması)
İnsan, dünyâya tertemiz ve günahsız olarak gelmektedir. Kutsî hakikatler çerçevesince insana kendine yaraşır hak ve hürriyetler lütfedilmiş ve gösterilen müstakim yolda ilerleyenlere, dünya ve ahret huzûru vad edilmiştir. Bu mükemmel bakış açısı, insana Yüce ve Aziz Rabb’imizin verdiği değeri ifâde eder. Cenâbı Hak dünyâda yarattığı her şeyi insanın emrine âmâde kılmış, ona sayılamayacak kadar çokça nimetler lütfetmiştir.
“O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Câsiye, 13) “O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allâh'ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.” (Nahl, 12) “Allâh'ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (Nahl, 18)
Bunlar ne büyük hakikatler, insanın düşünüp ibret alması, Rabb’ini bilmesi ve O’nun istediği bir dünya hayâtı yaşaması istenmektedir. Doğrusu insan âdeta dünyâda nimetler denizinde yüzmektedir. Bu gerçeklerin yanı sıra insanın bedeni, sağlığı, malı-mülkü-meskeni, nâmusu-haysiyeti-şerefi korunmuş, dokunulmaz kılınmıştır. Rasûli Ekrem Efendimiz aleyhissalâtu vesselam bizzat kendisi bu ilâhi ölçüler dâhilinde yaşayarak insanlığa en kâmil numune olmuştur.
Diğer yazımızda aynı konuya devam etmek üzere şimdilik En Güzele emânet olunuz efendim. Hayırlı Cumâlar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.