İlk kan aktı
2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimlerinin erkene alındığı ilk günlerde geçmiş seçimleri hatırlayan Milletimizin bu seçimlerin kavgasız ve gürültüsüz geçmesi şeklinde bir temennileri vardı.
Vatandaşın bu temennilerini göz ardı edemeyen siyasiler de seçimlerin sükûnet içinde geçmesini istedikleri şeklinde bir takım beyanları olmuştu.
Vatandaşın ve siyasilerin iyiniyetli talepleri maalesef yine karşılık bulmadı ve seçim kavgaları başladı, ilk kan da akmış oldu böylece.
Geçmiş yıllarda yapılan seçimleri hatırlayanlar bilirler.
Seçim propaganda dönemi başlamadan siyasi partililer arasında kavga ve dövüş olmazdı.
Siyasi havanın gerginleştiği son haftalarda ise partiler siyasi tansiyonun yükselmemesi için azami dikkat gösterirler ve taraftarlarını teskin edecek açıklamalardan kaçınırlardı.
Buna rağmen hır gür, afiş indirme ve hatta kavga dövüş olmaz mı idi.
Olurdu elbette ama bu günkü şekliyle değil.
Bu günlerde bu tür elim Hadiseler oluyorsa seçimin yaklaştığı günlerde son haftalarda olabileceklerden Allah (cc) korusun diyoruz.
Bunun böyle olacağı belli idi gibi bir söz söylemekten kaçınıyoruz ama oldu işte.
Çünkü daha seçim atmosferine girilmeden parti temsilcilerinden garip açıklamalar gelmeye başlamıştı.
Mesela Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın daha 15 Nisan tarihinde seçimleri bir savaşa benzeterek Teşkilatlarımız da 2019'da bir seçim savaşına hazırlanıyor" demesi sanki olacaklar için ilk işaret fişeği idi.
Yaşından ve boyundan büyük laflar etmekte mahir olan bu bakan “Allah gazamızı mübarek eylesin” diyerek bitirdiği savaş ilanını “2019'daki bu seçim savaşına Başkomutanımızın liderliğinde hazır mıyız” diyerek taraftarlarını meydana çağırmaktan çekinmemiştir.
TSK’nın Afrin’deki yaptığı terörle mücadelenin seçim malzemesi olarak kullanılacağı tahmin ediliyordu da, bu kadar ileri gidileceği tahmin edilemiyordu.
Siyasilerce kimi zaman bölücü terörle yapılan mücadelenin İstiklal Savaşı ile eş tutulduğu söyleniyordu.
Ama parlamento seçimlerinin Milli Mücadele ve İstiklal Harbi ile eş değerde görülmesi galiba ilk defa oluyor bu ülkede.
Cumhurbaşkanının damadı olan bir bakan seçimi savaş olarak görürde diğerleri boş durur mu?
Son zamanların meşhur tabiriyle havuz medyasının yandaş yazarları da bu kutsal(!) savaşta yerlerini almış gözüküyorlar.
Mesela bunlardan biri olan ve Hükümete yakın olduğu için havuz medyası olarak adlandırılan basın yayın organlarından Akşam Gazetesi’nin yazarı Emin Pazarcı 24 Haziran seçimlerine ilişkin olarak bir kaleme aldığı bir yazısında çok rahatlıkla "Seçim değil savaş var" ifadelerini kullanabilmiştir.
Adı geçen yazar yazısında daha da ileri giderek 24 Haziran seçimleri için "Hatta bu savaşın Çanakkale’den ve Milli Mücadeleden bir farkı yok" diyebilmektedir.
Siyasilerin toplumu ayrıştıracak şekilde pot kırmalarına hatta seçimleri bir savaşa benzetmeleri yanlıştır.
Ama bunu Hükümete yakın olarak kabul edilen bir gazetecinin yapması daha büyük bir yanlış hatta fecaattir.
Düşlünün ki karşı olduğu siyasi partiye içinde olumsuz hisler besleyen bir genç bu savaş çığırtkanlığından etkilenerek neler yapmaz.
İçinizde yapmaz diyenler olabilir ama ben size yapanları işaret ediyorum.
Hem de yaşanmış gerçekler olarak.
Dün akşam Ankara’daki afiş asma meselesinde siyasilerden ve gazete yazarlarından bu gazı alan bir güruh sopa ve bıçakla yaptıkları saldırıda 2’si ağır 7 kişiyi yaralamışlardır.
Üstelik ambulansın anahtarını alarak hastaların hastahaneye sevkini engelleyen bir polis te oradayken.
Hatta doğru olmadığını ümit ettiğimiz haberlere bakılırsa darp edenlerin bir kısmının polis otosuna binip olay yerinden ayrıldıkları bile söyleniyor.
Havuz medyasına dâhil bir gazetenin algı yönetimi yaparak 5 yaşındaki bir çocuğa oy kullandırma haberi yapmasından sonra bir diğer gazete yazarının kendince kutsal(!) savaş ilan etmesi engellenmez ise seçim döneminde daha vahim olaylarla karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.