İkinci Deva
Kulun muhabbeti, Allah Teâlâ için olmalıdır. Zira muhabbet, kalbi tedavi eden şeylerin en faydalı olanıdır. Bunda şaşılacak ne var, muhabbet, kul olmanın aslıdır.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları) gibi bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu önceden anlayabilselerdi.”* (Bakara: 165)
İbnü’l Kayyım – rahımehullah- şöyle dedi:
Ve salahuhü ve felahuhü ve neimuhü
Tecridü haze’l hubbi li’rrahman
Yani kalbin salahı / iyileşmesi onun kurtuluşu ve saadeti, Allah Teâlâ’ya muhabbetinde ihlâslı ve samimi olmasıdır.
Çünkü Allah Teâlâ’ya muhabbet, kalbin cenneti, kuvveti ve hayatıdır. Allah’a yemin ederim ki muhakkak kalp ancak Allah Teâlâ’ya muhabbet ile kurtuluşa erer, iyileşir, dosdoğru yolu bulur, müreffeh bir hayat sürer, sevinç ve huzur içerisinde olur, hayattan tat alır ve hoşça bir hayat geçirir ve huzura kavuşur, (yani mutmain olur.)
Buhari ve Müslim rivayet ettiği bir hadis-i şerifte -Allah kendisinden razı olsun- şöyle dedi: “Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Üç şey vardır; bunlar kimde bulunurlarsa o kimse imanın tadını bulur. Bir kimsenin sevdiğini yalnız Allah için sevmesidir. Bir kimseye Allah ve Resul’ünün başkalarından daha sevgili olmasıdır. Bir kimseyi Allah küfürden kurtardıktan sonra ateşe atılması kendisine küfre dönmekten daha makbul olmasıdır. (Buhari:21, Müslim: 43)
Bu hadis-i şerif iyice gözden geçirildiğinde / incelendiğinde görülür ki, Allah Teâlâ’ya karşı muhabbeti bir daire içine almaktadır. Muhabbet dinin elzem olanlarının, gerekli olanlarının en büyüğüdür, onun asıllarının ekseriyetidir evet muhabbet dinin temellerinin, esaslarının en yücesidir, bilakis o dinin ve imanın gereği olan bütün amellerin aslıdır.
Muhakkak Allah Celle ve âlâ şöyle buyurur: “Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” (Teğabün: 11)
Muhabbetin alâmeti ve ölçüsü, normu ve standardı hakkında Allah Teâlâ’nın şu sözü muteberdir: “(Resulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derce bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân: 31)
(Bu ayet-i kerimeden anlaşıldığı gibi,) senin için Resul-i Ekrem’i (s.av.)’i açık ve gizli olarak izlemenin peşine düşmenin oranı, kalpleri ıslah eden Allah u Teâlâ’ya muhabbetin oranı ile aynı oranda olmalıdır. *
………….
* “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler…” Yani İnsanlardan bazıları putları ve benimsedikleri ideolojileri kendilerine tanrı edinirler, onların ilkelerine göre hareket ederler, onları kutsallaştırırlar ve tabulaştırırlar. Bu insanlar, sosyal hayatı inançları gereği öldükten sonra hesaba inanmama esası üzerine kurarlar. Bu anlayışın devamı için canlarını ve mallarını harcamaktan geri durmazlar, sanki onlar Allah(c.c.). Başta Ebu Leheb olmak üzere Ebu Cehillerin Resulullah’a muhalefet etmelerinin sebebi budur.
* Yani birini az sevip diğerini çok sevmek olmaz. Her ikisini de aynı oranda sevmek gerekir. İkisinin emrini de aynı oranda yerine getirmek gerekir. Peygambere muhabbet ile Allah’a muhabbet aynı oranda olmalıdır.
----------
Kaynak
Salahu’l- kulûp, S: 21, 22; Halid Bin Abdullah bin Muhammed Elmuslıh, Dâru’l vatan linneşr- Riyad (Söz konusu eser Arapçadır.)
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları) gibi bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu önceden anlayabilselerdi.”* (Bakara: 165)
İbnü’l Kayyım – rahımehullah- şöyle dedi:
Ve salahuhü ve felahuhü ve neimuhü
Tecridü haze’l hubbi li’rrahman
Yani kalbin salahı / iyileşmesi onun kurtuluşu ve saadeti, Allah Teâlâ’ya muhabbetinde ihlâslı ve samimi olmasıdır.
Çünkü Allah Teâlâ’ya muhabbet, kalbin cenneti, kuvveti ve hayatıdır. Allah’a yemin ederim ki muhakkak kalp ancak Allah Teâlâ’ya muhabbet ile kurtuluşa erer, iyileşir, dosdoğru yolu bulur, müreffeh bir hayat sürer, sevinç ve huzur içerisinde olur, hayattan tat alır ve hoşça bir hayat geçirir ve huzura kavuşur, (yani mutmain olur.)
Buhari ve Müslim rivayet ettiği bir hadis-i şerifte -Allah kendisinden razı olsun- şöyle dedi: “Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Üç şey vardır; bunlar kimde bulunurlarsa o kimse imanın tadını bulur. Bir kimsenin sevdiğini yalnız Allah için sevmesidir. Bir kimseye Allah ve Resul’ünün başkalarından daha sevgili olmasıdır. Bir kimseyi Allah küfürden kurtardıktan sonra ateşe atılması kendisine küfre dönmekten daha makbul olmasıdır. (Buhari:21, Müslim: 43)
Bu hadis-i şerif iyice gözden geçirildiğinde / incelendiğinde görülür ki, Allah Teâlâ’ya karşı muhabbeti bir daire içine almaktadır. Muhabbet dinin elzem olanlarının, gerekli olanlarının en büyüğüdür, onun asıllarının ekseriyetidir evet muhabbet dinin temellerinin, esaslarının en yücesidir, bilakis o dinin ve imanın gereği olan bütün amellerin aslıdır.
Muhakkak Allah Celle ve âlâ şöyle buyurur: “Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” (Teğabün: 11)
Muhabbetin alâmeti ve ölçüsü, normu ve standardı hakkında Allah Teâlâ’nın şu sözü muteberdir: “(Resulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derce bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân: 31)
(Bu ayet-i kerimeden anlaşıldığı gibi,) senin için Resul-i Ekrem’i (s.av.)’i açık ve gizli olarak izlemenin peşine düşmenin oranı, kalpleri ıslah eden Allah u Teâlâ’ya muhabbetin oranı ile aynı oranda olmalıdır. *
………….
* “İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler…” Yani İnsanlardan bazıları putları ve benimsedikleri ideolojileri kendilerine tanrı edinirler, onların ilkelerine göre hareket ederler, onları kutsallaştırırlar ve tabulaştırırlar. Bu insanlar, sosyal hayatı inançları gereği öldükten sonra hesaba inanmama esası üzerine kurarlar. Bu anlayışın devamı için canlarını ve mallarını harcamaktan geri durmazlar, sanki onlar Allah(c.c.). Başta Ebu Leheb olmak üzere Ebu Cehillerin Resulullah’a muhalefet etmelerinin sebebi budur.
* Yani birini az sevip diğerini çok sevmek olmaz. Her ikisini de aynı oranda sevmek gerekir. İkisinin emrini de aynı oranda yerine getirmek gerekir. Peygambere muhabbet ile Allah’a muhabbet aynı oranda olmalıdır.
----------
Kaynak
Salahu’l- kulûp, S: 21, 22; Halid Bin Abdullah bin Muhammed Elmuslıh, Dâru’l vatan linneşr- Riyad (Söz konusu eser Arapçadır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.