Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

İkili İktidar Gidip, Fiili İktidar Tam Oturabilecek mi?

İkili İktidar Gidip, Fiili İktidar Tam Oturabilecek mi?

Bilhassa tarihi gerçeklerin üstü örtülmeye çalışıldığında, gerçekler yok olmuyor.

Hele gerçekleri inkâr etmenin nerelere gittiğini görebilmekteyiz..

İki tarafı keskin bıçağı avucunuzda gizlemeye çalışarak sıktığınızda canınız yanıyor. Akan kanı gizleyemez duruma geliyorsunuz.

***

Gerçek ya yalanla veya inkâr ile yok edilebilir.

Cumhuriyet, kuruluşunun 90 yıl içinin neredeyse tamamında,

Devletin yurttaşlarına doğruları belirtmek yerine. Yalan ileterek, gerçekleri inkâr edip, üstünü örterek inandırmaya çalışmasıyla geçti.

Üstelik devletin en saygın kurumları yaptı bunu. Başta askerî darbe dönemlerinde, askeri rejimin isteği doğrultusunda idam kararlarını veren yargı, darbecilerin istedikleri kararı aldı. İdamları zamanın birlik komitesi onayladı.

TSK içinde JİTEM gibi "gayri nizami harp" örgütleri oluşturulup yargısız infazlar yapıldığı siyasi cinayetler işlendiği üzerinde açıklamalar haylice haber oldu.

Kürt gerçeği adı altında yıllarca “Terörle” mücadele edildi

***

Onuncu yıl marşında belirtilenlerin devamına hiç el atılmadı.

Fabrika bacalarının çoğalması yerine uçak ve uçak bombası fabrikalarının kapatılması vazife bilindi.

Demiryolu ve karayolu ilavesini bırakın, yenilenmelerine bile önem verilmedi ama.    

Köylerde yol yapımı için yol vergisi tesis edilip köylü vatandaşa ya kazma kürek sallandırıldı ya da hapishanelere götürüldü.

***

Terör devamında, Türkiye’nin her ili, her ilçesi, her köyüne mezar taşları dikildi.

Her cenaze törenlerinden sonra söylenen hamasi sözler, psikolojik propaganda cümlecikleri adeta yeni cenazelerin gelişine çağrı yapıyordu.

***

Öyle bir noktaya gelindi ki, ölen insanların sayısı 35 ile 50 bin gibi bir rakamla telaffuz edilir oldu. Faili bilinmeyen cenazeler ve kayıplar ise çoğaldı.

Terör devam ettikçe, avuçta tutulan iki tarafı keskin bıçağın açtığı yaradan, kan yerine irin akmaya başladı. "Vatan bölünüyor, terörle, irtica ile mücadele" sözlerinin arkasında iktidar savaşı olduğu Ergenekon’un ortaya çıkışıyla ortaya çıkmış olmadı mı?

***

Demokratikleşme sürecinin yaratmış olduğu açıklık, son günlerde gerçekleri dolaysız biçimde ortaya çıkartmaya çalışıyor..

Demokratikleşme sürecinin yarattığı özgürlük ortamı, demagojik, ideolojik sözlere körü, körüne inananların gözünü açtı. Tabulara dokunuldu.

Türkiye çok hızlı değişmeye başladı. Bu değişim sürecini bireyler çok hızlı yaşarken, devletin statükocu yapılanmanın eskisini  korumak için direnişler olmak üzere geziler tertibi yanında…

Amerika’da ki mason lobilerini ziyaretle bize yardım edin(!) yakarıları başladı!

Üçgen kuruluşu, mason kulübü ve boğaz baronlarının el birliği ile geziden daha ileri çıkartmalar yapılacağı söylenmekte!

***

Gerçi demokratikleşme derinleştikçe, devleti yönetme zihniyet içinde yarılmalar ortaya çıkıyor ve derinleşiyor.

Aynı yarılma siyaset alanında da yaşanıyor. MHP - CHP ve ulusalcı sol…

Toplumun bölünmesi pahasına, şoven, milliyetçi, ideolojik çizgide direniyor. Orduyu hükümete karşı kışkırtmaya çalışıyorlar.

Ergenekon operasyonlarıyla ortaya çıkan darbe girişimleri, cinayetler, silahlar, gözaltılar, tutuklamalara karşı ordunun pasif ve sessiz kaldığını ileri süren, CHP - MHP ve ulusalcı sol ile Genelkurmay zaman, zaman karşı karşıya geliyor!

***

Cumhuriyet tarihinde "Mutlak iktidar" ile "Fiili" iktidar” olarak ilk çelişki. Rahmetli Menderes zamanında en açık biçim biçimde, DP iktidarı ile TSK arasında yaşandı..

ATV’deki “Ben onu çok sevmiştim” dizisinde.

Adnan Menderes, arkadaşları ve ailesine bile yapılanlar tam olmasa da açıklıkla gösterilmeleri eksiği ile hakikate dayanmakta.

 İzlemekle, neler olduğunu görmekte fayda var. İzleyemeyenler bilgisayarlardan geçmiş programları izlemelerini, tavsiye ederim. Bilmeyenler ve o günleri yaşamayan gençliğimiz öğrenmeli demokrasi âşıklarının(!) neler yaptıklarını ve düşüncelerini!

***

İkinci büyük çelişki, AKP ile devletin askeri, sivil bürokratik kurumları arasında yaşamıştı.

Ordunun kışlaya çekilmesi “Fiili iktidarı” Hukuksal hâkimiyet dışında bir nevi ortaya koydu.

Koydu ama daha önce de değindiğim gibi dış mihraklar olan İngiltere Kraliçeliği, Amerikan ve Mason baronları, dünyaya hâkimiyeti bırakmama uğrunda azimlerini Türkiye’de de yine devam ettirme azminde hazırlık içindeler.

Nitekim son teşebbüslerinden biri Taksim ve diğer illerde gezi ismi altında gençliği kendilerine çekmeleri gözden kaçmamıştır.

Şimdi aynısını Ukrayna’da seçim kazanan ama Amerikan karşıtı olan iktidara karşı gezide yaptıklarını tatbik edip halkı ayaklandırmaya çalışmaktalar.

***

Diğer yandan bugüne kadar yaşanmayan sınıfsal çelişkiler de yaşanıyor. Seçkinci orta sınıf, sivil bürokrasi ve devletçi kapitalistler ile Mega ve…

Uluslararası tekellerle işbirliğinde olan Boğaz’da ki büyük sermaye" sınıfı ile…

Şehirleri dolduran kasaba ve köylüler, Anadolu eşraflığından, "Yeni büyük sermaye" sınıfının çevresinde yer alan “KOBİ ve A.Ş’ kuruluşları arasında geleneksel yaşam biçimi eksenli sınıfsal çelişki yaşanıyor.

Bu sınıfsal ayrışma, “ikili iktidar” dengesinin değişimine de sebep oldu..

Evvel ki asker, sivil ve bürokratik seçkinlerin Atatürkçülük adı altında devam eden vesayet rejiminin sonuna gelindi.

Gelindi ama. Amerika gezisinde hemen Yahudi mason lobilerini ziyaretle onlardan seçim yardımı istenmesi üzerine!

Belirttiğim gibi üç sacayağı ve yardımcı Boğaz Baronları geziden de büyük bir hamle içine girecekleri söylenmekte.

Bakalım sonuçta tekrar “ikili iktidar” mı geri gelecek? Yoksa “Fiili iktidar” oturabilecek mi?

Bekleyip göreceğiz.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi