Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Huzur İçin Tek Kıstas

Huzur İçin Tek Kıstas

İnsanlığın rûhi ihtiyaçlarına cevap veremeyen sistemler yeniden irdelenmelidir. İnsanların ahlâki yapılanmasına katkı sağlayan ne varsa yakînen incelenmeli. Bugüne kadar yanlış yapılandırılan düzenler, kurum ve kuruluşlar tekrar gözden geçirilmeli. Hatâlar, yanlışlıklar, eksiklikler, kusurlar cesurca ortaya konmalı. Nasıl düzeltilebilir? Konusunda etkin adımlar atılmalı. Buna âcilen ihtiyaç var.
Doğuda, Batıda, Amerika’da, Afrika’da S.O.S veren insanlık bunu somut olarak gerekli kılıyor. Barış adına demokrasi adına icra edilenlerle, insanlık onur haysiyetinin müthiş bir şekilde zedelendiği bir ortamda yaşıyoruz. İnsanlık adına insanlık dışı zulümler yapılıyor. Zâlimler hiçbir zaman iflah olmazlar, olamayacaklar da.
Dîni hayâtın kıyısına iten seküler sistem, bugünkü insanlığı türetmiştir. Dünyânın her bir yerinde kanayan bir yara hâlinde insanlık suçu işlenmektedir. Bombalarla yıkılan şehirler, ölen insanlar aslında ölen insanlığın olduğunu söylüyor. Demokrasi adına ne yıkımlar gerçekleştiriliyor. Barış adına insanlık savaşı sürdürülüyor. Savaşlar yapılacaksa bile insanlık haysiyeti çiğnenmeden yapılmalı. Bugünkü dünya yönetimlerini elinde bulunduranlar bu vicdansızca sürdürülen zulümlerden hiç mi rahatsız olmuyorlar? İnsanlık bu kadar öldü mü?
İnsanlık bugün içine düştüğü bu rezil durumdan mutlaka kurtulmalı. Bir şeyler yapılmalı. Yoksa böyle bir yapıyla devam eden insanlığı feci bir âkıbet bekliyor olmalı. Zulüm ile kimse âbâd olmamıştır. Târih tekerrürden ibârettir. Geçmişe dönüp bakıp ibret alınmalı.
Dîni reddeden, dîni hayâtın kıyısına koyan bir anlayışla buralara gelindi. ‘Din artık miâdını doldurmuştur, bugünkü modern çağa cevap vermiyor. Sosyal hayatta din sebebiyle birçok engelle karşılaşabiliyoruz. Ya din reformize edilmeli ya da hayattan çıkarılmalı,’ anlayışıyla hareket eden insanlık, bugün seküler anlayışı benimsemekle, kendisi için en büyük açmazın içine girdi.
Herkes bilsin ki dinsiz bir hayat; heva ve heveslerin peşinde koşulduğu, bilim adına nice yanlışların işlendiği, insan hak ve hukuk ihlallerinin yaşandığı bir hayat demektir. Böyle bir hayat insanlığa huzur ve mutluluk getirmez, nitekim getirmedi de.
Küresel olayları yorumlarken ‘din’ konusu ihmal edilemez. Çünkü ‘din’ tüm insanlığın ortak paydasıdır. Bugün insanlığa insanlığını hatırlatacak biricik unsur dindir. Din hayâtın merkezine konup insan hayâtına bireysel olarak inmediği sürece insanlık acımasızlıktan, zâlimlikten kurtulamayacak; hak, adâlet, doğruluk tesis edilemeyecektir. Din insanlığa bir îkazdır, din insanlığa bir uyarıcıdır. Dîni hükümler insanı yanlıştan döndürür, hakça adımlar attırır. Menfaat egemenliği yarışını, hak yarışına yalnızca din çevirir.
Ebu Gureyb’de, Guantemalo’da, Bulgaristan’da Belene’de, eski Yugoslavya’da Bosna’da Sirebrenika’da, Afganistan’da, Pakistan’daki işkence kamplarında işlenen insanlık suçları din olgusuyla bitirilebilir. Yıllardır İsrâl’in Filistinlilere revâ gördüğü eziyetler, vahşetler ancak din ile sonlandırılır. Din insandaki vicdâni ölçüleri ayağa kaldırır. 12. Eylül sıraları Türkiye cezâevlerinde işlenen işkencelerin de diğerlerinden bir farkı yok. Dinsizlik insanlığı bitirebilir. Hiçbir kimsenin veya ülkenin insan onurunu ve haysiyetini çiğneme hakkı yoktur. Ya buna insanlık ‘dur’ demeli. Ya da ‘dînin ve din gününün sâhibi’, insanlığın işini tez zamanda bitirebilir.
İnsanlık bugün içinde bulunduğu ‘zulüm girdabı’ndan kurtulabilmesi için dîni çağa göre yorumlayarak tüm ahlâki formları ve ritüelleriyle hayâta yeniden sokmalıdır. Günümüzdeki problemlerin çözüme kavuşturulmasında, dînin insanlığa yansıyan pozitif toplumsal etkilerinden yola çıkmak lâzımdır. Ekonomik krizle çalkalanan Avrupa sıkıntılarını çözmeye hep maddi odaklı yaklaşıyor onda bile başarılı olamıyor. Yunanistan’daki krizde insanların gösterdikleri isyankar tavırlar hiç kâle alınmıyor. Her şeyi polis gücüyle çözeceklerini düşünenler büyük bir yanılgı içindeler. İnsanların karmaşık olan iç âlemlerinin dışa taşan yansımalarıydı bunlar. Ayni zamanda Müslümanların perişan edilmesine yönelik harcadıkları emeklerin, döktükleri paraların bir karşı dönüşü olsa gerek. Boşa dememişler; ‘Alma mazlumun âhını/ Çıkar aheste, aheste.’
İnsan fıtratının kodları ‘din’de çözümleniyor. İnsan davranışlarında güzelliğe erişebilmek için temel kaynak ‘din’dir. İnsanlığın dünya düzenine yön verirken, sistemleri şekillendirirken, kânun ve yasaları koyarken ‘din’ merkezli tüm kaynak ve veriler dikkate alınmalı. Din pratik ve sistematik olarak hayâtın içinde olmalı ki bugünkü insanlık bu rezil durumlara düşmesin. İnsanlık anlamalı ki, dinden kimseye zarar gelmez.
Din, tüm insanlığa ahlâki, idâri ve fıtrat olarak yön veren en önemli âmildir. Biz Müslümanlar olarak sâdece ‘İslâmiyet’i baz alın da demiyoruz. Tüm dinlerin insanı ilgilendiren ahlâkî yönleri incelensin, bütün insanlığın riâyet edecekleri ahlâkî normlar belirlensin herkes ona uysun. Savaşlarda acımasız işkenceler olmasın, küçük kızlara defâlarca tecâvüzler edilmesin, sadist askerler öldürdükleri Müslümanların üzerlerine bevl etmesin. Bu onursuzluğu yapanları tüm yüreğimizle kınıyoruz. Herkes de kınamalı.
Bütün dünya sathında oluşturulacak bir konseyle insanlığın daha insâni bir geleceğe doğru gitmesi için âcilen böylesi ‘din odaklı’ tedbirler alınmalıdır. Din düşmanlarının onca kötülüğüne rağmen, ‘din’ insanlığın biricik kurtuluş umûdu olarak önümüzde duruyor. Din, her ortamda kendi kutsî ve kadîm verileriyle tüm canlılığını korumaya devam ediyor.
Tüm insanlığın huzur ve mutluluğu için daha iyi yârınlara kavuşmak dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi