Veysel Issı

Veysel Issı

HÜZÜN MEVSİ SONBAHAR

HÜZÜN MEVSİ SONBAHAR

Üzgündü altın sarısı yaprak. Aylardır bağlandığı güçlü kollar kendisini tutmak için artık çaba göstermiyorlardı. Oysa onlara tutunmuş, filiz vermiş, büyümüş, güçlenmişti. Onlara ve altında oturanlara gölge olmuş, serinletmişti. Şimdiyse onu değersiz bir varlıkmış gibi bırakıyorlardı. Geçmiş günlerin hiç mi hatırı yoktu? Ya şu yaşlı çınar ağacına ne demeliydi? Neden susuyor, neden durun, bırakmayın demiyordu? Narin, cılız bir ikindi rüzgârı tutunduğu güçlü daldan koparıverdi onu. Fazla eziyet çektirmek istemezmiş gibi de salına salına inmesine izin verdi. Son bir umutla önce tutunduğu dala, ardından koca çınar ağacına baktı. Ağlayan gözlerle onlar da, “Tabiatın kanunu bu. Elimizden bir şey gelmez.” dercesine bakıyorlardı. O an anladı düşmesi gerektiğini. Aşağıya indiğinde kendisinden önce gelmiş ve renkleri kahverengiye dönmüş kardeşlerini görünce şaşırdı. Mutluydular, olması gereken buymuş ve olmuşçasına. Serin bir rüzgâr esti. Kavak ağacının altında can alıcı sarı rengiyle oynaşan yapraklara karıştırdı onu. Yaprak başkadır sonbaharda.


 

Yorgundu, yeryüzüne bereket getiren yağmur damlası. Mevsimleri insanlara benzetirdi. Sonbaharı da yaşlı, bilge ve olgun insanlara. Ağır bir ömür geçirmiş, biriktirmiş, dolmuş ama kendinden de bir şeyler bırakmış. Verimliydiler, huzurluydular ve dingindiler. Lakin saçları yapraklara nazire edercesine ağarmış, dökülmüş, belleri bükülmüş. Kendisini de sonbahara benzetti yağmur damlası. Yavaşça bıraktı; kurumuş, gazel olmuş yaprağın üzerine. Sevinçten midir, nedir ışıl ışıl parladı yapraklar. Onların en çok da bu görüntüsünü severdi. Hasretle bekleyen toprağa akıverdi. Umut geldi tabiat anaya. Yeni bir baharda, yeni yapraklara can olacaktı. Yağmur başkadır sonbaharda.

 

Sonbahar denince ilkokulda öğretmenimizin astığı mevsim şeridi gelir aklıma. Yıllardır asılmaktan buruşmuş, renkleri solmuş. O yıllarda mevsim şeritleri fazla bulunmazdı herhâlde. Sobalar kurulurdu resimde. Biz sobalı okullarda okuduk ilkokulu. Sobayı günümüz çocuklarının bir kısmına göstererek anlatmak zorunda kalsak da iyi biliriz. Odunlar, kömürler taşınıyor. Yoğun bir hazırlık vardır, arkasından gelecek kara kışa. Ağaçlarda yapraklar azalmış, aksine meyveler çoğalmıştır. Yerlerdeki yaprakları süpüren temizlik işçileri resmin değişmeyen ögesidir. Yaprakları neden süpürürler hala anlamış değilim. Tatlı, ılık bir rüzgâr essin. Uçursun, dans ettirsin onlara. Ve son olarak ceketleri ilikletecek, şemsiyeleri uçuracak kadar sert esen rüzgârla birlikte yağmurlar görülür. Sonbahar hazandır, hüzün mevsimidir. Sonbahar sarının bin tonudur. Sonbahar değişimdir. Sonbahar garibandır. Ben mevsimlerden en çok sonbaharı severim.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Veysel Issı Arşivi