Zil Çaldı
Bir eylül sabahı. Güneş inadına ısıtmaya başlamış etrafı. Okulun bahçesine dikilmişim. Serin, ılgıt ılgıt bir yel esiyor okula doğru. Güneşin kavurduğu gönülleri serinletmek istercesine. Rüzgârın yönünü kestiremiyorum. Hayır hayır, bir taraftan değil her yönden esiyor. Okula doğru getiriyor önüne kattıklarını.
***
Cümle kapıları açılıyor. Her binadan annesinin ya da babasının elinden tutmuş bir çocuk çıkıyor. Anlaşmışlar gibi okula doğru yöneliyorlar.
***
Gözlerinde umut, gözlerinde ışık, gözlerinde sevgi var. Sıkı sıkıya tutmuşlar ebeveynlerin ellerini. Küçük avuçları heyecandan ter içinde kalmış. Bazıları biraz ürkek mi, ne? “Korkmayın, gelin, sizi bekliyoruz!” diye bağırmak geliyor içimden. Okulun bahçe kapısından giren her çocuktan yüreğime doğru ılık ılık bir sevgi akıyor. Karşılıksız bırakmıyorum, güneş yüzlü çocukların kalplerini.
***
Çocukları rüzgâr mı getiriyor, yoksa çocuklar rüzgârı mı getiriyor? Kestiremiyorum. Okulun bahçesi rengarenk çocuk gülüşleri ile şenleniyor, şenleniyor, şenleniyor. Sığmaz oluyor bahçeye, âleme dağlıyor.
***
Öğretmenler de okulun bahçesine toplanmış. Yıllardır çalışmış gibi değiller. Onların üzerinde de bir heyecan var. Yeni öğrencilerini beklemenin heyecanı o kadar yoğun ki, gözlerden kaçmıyor.
***
Heyecanlı öğretmenler ve heyecanlı öğrenciler yıllardır tanışıyormuşçasına kaynaşıveriyorlar. Minik ve heyecanlı kalpler, kendi öğretmenlerinin etrafında toplanıyorlar. Arada mızıkçılık edip ağlayanlar, ayak direyenler de var. Olsun, çok sürmeyecek diğerlerine katılıp kaynaşmaları.
***
Bir hareket, bir karmaşa. Öğretmenleri önde, korkak adımlarla içeriye giriyorlar. Onları bekleyen sınıflarına çıkıp sıralarına oturuyorlar. Yanlarında ellerinden tuttukları ve hiç gitmesini istemedikleri anneleri de onlar kadar heyecanlı.
***
Her eylül ayı öğrenciler ve öğretmenler için yeni bir başlangıç, yeni bir heyecan, yeni bir umuttur. Hele de birinci sınıf öğrencisi ve öğretmenleri için ancak yaşayarak öğrenebilecek duygulardır bunlar.
***
Rüzgârın getirip okulun bahçesine savurduğu çocukları patlamamış tohumlara benzetiyorum. Onların can bulması için okula gelmeleri gerekiyor. Öğretmenlerin ellerinde patlayacak, filizlenecek, tomurcuklanacaklar. Ağaç olup çiçeklenecek, meyveye duracaklar. Vatana, millete, insanlığa faydalı birer fert olacaklar.