Her türlü sıkıntı ve belâda
Son günlerde memleketimizin ciğerleri mesâbesinde olan orman yangınları doğrusu bizim de, ciğerlerimizi yaraladı. Bizim değerlerimizde; ‘Yarın kıyâmet kopacağını bilseniz dahi bugün elinizdeki fidanı dikiniz.’ (Buhâhi, el-Edebül-Müfred, s.168) Diyen düşünceden gelen kutsî bir anlayış vardır. Bu menfur hâdise, aziz vatanımızın asil evlatlarını hakikaten çok üzmüştür. Bilindiği üzere, ormanlar memleketin havasını temizler, toprak kaymasını mâni olur, sel baskınlarını önler. Ülkemizin oksijen depoları olan ormanlarımızın yanması ülke için gerçekten ağır bir zarardır. Telâfisi de seneleri alır.
Hâdiseyi biraz tahlil edelim isteriz;
Bu üzücü hâdise öyle sıradan bir olaya benzemiyor. Piknikçilerin dikkatsizliği sonucu böylesi büyük yangınlar olmaz. Çünkü 38 ilimizin, 180 farklı bölgesinde ayni zamanlı olarak yangınlar çıkmıştır. Bu şekilde bir hâdise, şimdiye kadar görülmüş değildir. Küresel ısınma, çevresel faktörler konuşulsa da, bir takım şer odaklar, silah değil bir kibritle vatanın belkemiği durumundaki milli serveti yok edebilecek zihniyete sâhiptirler. Nitekim bundan birkaç sene evvel PKK yandaşlarına, bu tâlimâtı vermişti. Bu iş tek bir kibrit çakmaya bakar. Hatta geçen sene Hatay ve İskenderun civarlarında tam dört bin dönümlük orman yanmıştı. O zamanlar, ‘ateşin çocukları’ iniyatifi bu yangını üslenmişti. Yâni PKK’lılar yabancı değiller böylesi felâketlere öncülük etmeye. Onlara destek olanlara, vatanımızın ciğerlerinin yanmasına ses çıkarmayanlara da yazıklar olsun. Hepimiz bu vatanın içinde yaşıyoruz. Böylesi bir felâkete insan nasıl râzı olur?
Şurası bilinsin ki yangınları yakanlar, çıkaranlar da, er geç bir şekilde kendileri de yanacaklardır. Bu yapılanlar, yarınlara kalır sanılmasın, asla ama asla ormanlarımızı yakanların bu menfî iş yanına kalmayacak, bu işi yapanların ve işbirlikçilerin çevirdikleri oyunlar er-geç anlaşılacaktır. Bu böyle biline! Adâletle, huzurla, suhûletle yaşansa ne var! Fakat bâzı mayâsı bozuklara söylenecek söz bulamıyoruz ve onları Rabb’imize havâle ediyoruz.
Memleketimizin güneyi, Batısı yanarken oralara su bulmaya çabalarken, bu seferde Karadeniz’de sellerle boğuşuldu. Rabb’im devletimize zeval vermesin. İnsanlar bunca dertlere çâre bulma noktasında fizîken, madden şartların iyileştirilmesi için yoğun çaba sarf edilirken unutulan bir şeylerin yâhut ihmal edilen şeylerin olduğu da akıllara gelmelidir. Geçen ki yazımızın son bölümünde geçmiş târihsel birikimlerde, bilhassa Kâinât Kitâbı Kur’ân’u Azûşşan’dan misal âyetler vermiştik.
Eskilerin güzel bir sözü vardır; ‘Azgınlık bozgunluk getirir.’-af edersiniz- Hakikaten öyle. İnsanlar tümüyle dünyevî hazlarla yetinmek isteyerek, dîni bir köşeye iterek sâdece zevk ve keyf merkezli hayâtı tercih ettiklerinden hiçbir değeri umursamadan yaşıyorlar. Hal böyle olunca her türlü hukuksuzluk, hak çiğneme, durduk yere ülke işgalleri, yerlerinden yurtlarından edilen binlerce mâsum, çâresiz, suçsuz yere hapislerde onca eziyet edilerek terörist yapılan, âdeta zihinleri bitirilen ölüm makinesi hâline getiren zavallı insanlar, akla hayâle gelmeyen işkenceler, zulümler, ölümler, öldürülmeler… Menfîklikleri sayamıyoruz bile… Bunların hepsi insanlık suçudur. Güya dünyâyı elinde bulunduran bir numaralı ‘hümanist’ geçinen ABD-AB merkezli Batılı-şer güçlerin işleridir bunlar. Sanmasın insanların yaptıkları yanına kar kalır. Asla, asla öyle değil. ‘Eden bulur’, dünyâsında yaşadığımız unutulmasın.
Bilinsin ki, zulümkar insanlar, bu yaptıklarının bedelini ağır öderler. Hem dünyâda hem ebedi yurt olan ahrette herkes yapıp ettiklerinin hesâbını verecektir. Hesapsız bir dünya yok. Şurası çok açık bir gerçek ki, dünyâdaki bütün sıkıntı ve problemler ancak ve ancak iman ile giderilebilir. Kâinâtın yüce sâhibine dönülerek, dua ve ilticâlar ile şânı ve bağışlaması pek büyük olan yüce Rabb’e sığınarak insan ferahlayabilir. Yoksa insanlar ruhi çöküntüye düşerler, psikolojileri bozulur. Sâdece tevbe ve istiğfar, dua ve Hakk’a yakarış ile ruh huzûra kavuşur. Yine tevbe ve istiğfar, Cenâbı Hakk’ın gazâbını hafifletir. İnsanların duâları, Hakk’ın gazâbının felâkete dönüşmesine engel teşkil eder. Bu sebeple başımızdaki bunca sıkıntı karşısında, tevbe ve duâlarla, Allah Teâlâ’ya yönelmek, insanı en huzurlu kılacak yöntemdir.Yangın ve sel felâketlerinde hayâtını kaybedenlere Rabb’imizden rahmet ve kederli âilelerine sabırlar diliyoruz. Vatanımızdaki yangınları söndürmek, sel felâketinde kaybolanlar için emeklerini esirgemeyen fedâkar, cefâkar tüm kamu personelimiz ve gönüllü hayırsever derneklerin-vakıfları pek değerli görevlilerinden Rabb’imiz ebeden, dâimen râzı ve hoşnut olsun, emekleri zâyi olmasın. İyi ki varlar ve iyi ki bizim için çaba gösteriyorlar. Sonsuz teşekkür ve şükranlarımızı arz ederiz. Kazasız, belâsız, felâketsiz nice güzel günlere…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.