Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Helal teşhir

Helal teşhir

İnsanın yaşadığımız dünya hayatının en önemli unsuru olarak görülmeye başladığı zamandan beridir tatmin etmesi gereken en önemli özellik olarak egolar öne çıkmaya başladı.

Hâlbuki imtihan dünyası olarak kabul edilen bu hayatta egolarının esiri olmayan, paraya dolayısıyla maddiyata ve zevk denen duyguya yenik düşmeyen insanların imtihanı kazandıkları bir gerçektir.

Daha farklı bir deyişle bu hayat insanın dünyanın kendi çevresinde döndüğünü düşünerek başrolünü kendisinin oynadığı kendisinden başka kimselerin bir öneminin olmadığı ben merkezli olarak hayal edip ben merkezli olarak yaşadığı bir hayat olmamalıdır.

Aynı zamanda bu tür insanlar kendi içlerinde bir açmaz olarak insanı insan yapan değerin fizik vücutları değil ruhları olduğuna inanırlar.

Bir taraftan egosunu öne çıkarmaya çalışan diğer taraftan ise ruhi düşüncelerle hayatını devam ettirmek isteyen insanların kendilerine yabancılaştıkları işte tam da bu aşamada ortaya çıkar.

İnsanın egosu yaşadığı hayatın merkezi olunca bir başka açmaz olarak bu defa çevresindekiler daha bir önem kazanmaya başlar.

Böyle olunca da insanın hayatındaki pek çok şeyi çevresindekiler belirlemeye başlar veya kendini çevresindekilere beğendirme düşüncesi davranışlarında belirleyici olmaya başlar.

Davranışlar inanç ve düşüncelerin önüne geçmeye başladığında ise maddi çıkarlardan bile vazgeçecek şekilde kavramlar alt üst olmaya başlar.

Kavramlar yer değiştirdiğinde ise insanın inanç ve düşünce dünyasındaki kabulleri değişmeye veya erozyona uğramaya başlar.

Bu erozyon uzun sayılabilecek bir süre devam edecek olursa insan önceleri rızkının helal olup olmadığını dert etmez daha sonraları ise inandığı Dinin emir ve yasaklarını savsaklamaya başlar.

O ana kadar inandığı düşünceleri, aldığı okuduğu kitaplardan elde ettiği ilmi, kendisi gibi düşünenlerle yaptığı sohbetler ile tartışmaları sonunda ulaştığı düşünce kişiyi moda denen afetten kurtarmıyorsa, o ana kadar yaşadığı hayatta pek çok şey yanlış gitmiş demektir.

Okulda camide ve sohbetlerinde duyduğu öğrendiği şeyler ile sohbetlerde veya tartışmalarda kendini haklı çıkarmak adına ezberlediği binlerce ayet ve hadis beğenilme egosu adına savrulup gitmekten kurtaramamış demektir.

Günümüzde Müslümanların dini inançlarından belki de savsakladıkları veya savrulma yaşadıkları ilk mefhum adına moda denilen kendine yabancılaşma durumudur.

İnsanın yabancılaşması ile değişen din anlayışı sonucunda yaşadığı yabancılaşma halinde kendini başkalarına beğendirmek adına vardığı ilk durak giyim ve kuşamının değişmesi ile tesettürden vazgeçen ailesi ve çocukları olmaktadır. 

İnsanın zihniyet algısı değiştiğinde sadece giyimi kuşamı değil inançları ile sınırlanmış olması gereken genele dair diğer davranışları da değişmiş olur.

Mesela statü izharı veya kendisini belli bir grup ya da alana dâhil etmek gibi bir aidiyet duygusu ile hareket eden insanlar önceki zamanlarda İslâmî hassasiyeti olmayanlarda gördüğü moda alanındaki yapılan yeniliklerin ve defilelerin İslâmî hassasiyetleri olan kişilerce de yapılabileceğini veya takip edilebileceğini savunmaya başlar.

Adına tesettür modası denen kendine yabancılaşma kültürü yaygınlaştığında veya İslami bir mefhummuş gibi kabul edildiğinde ise mesela insanların bir ayakkabıya verdikleri ücretin dar gelirli bir ailenin bir aylık geçimine denk olmasını veya bir tesettür için aldıkları başörtüye verilen paranın orta gelirli bir ailenin aylık alışveriş masrafına eşit olmasını yadırgamamaya başlarlar.

Müslümanlar en az kendi dışındakiler kadar kaliteli malzemeden üretilen elbiseleri giyinip şık görünmeliler mavalına inananlar aslında şık görünmek ve kaliteli giyimden ziyade zihinlerindeki ve davranışlarındaki kibir, gurur ve israfı sergilemektedirler.

İşin asıl can alıcı noktası ise başkalarının dikkatini çekmek veya çevresine kendisinin de var olduğunu hissettirmek olan bir yanlış davranışı dini kılıfla meşrulaştırmaya çalışmaktır.

Geçmişe dönüp baktığımızda helal(!) teşhir olarak sürdürülen bu halin küçük küçük verilen tavizlerin sonucunda çok büyük tavizlerle oluşmaya başladığını ve sonunda vazgeçilmezlerimiz olan olmazlarımızın bir süre sonra neden olmasına dönüştüğünü hatırlamamız ve birbirimize hatırlatmamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi