Helal süt emmiş soytarılar..!
Müverrih Peçevi İbrahim Efendi, dalkavuklara, şaklabanlara fevkalade düşkün olan Üçüncü Murad’ın hal tercümesinden bahsederken şirin bir fıkra nakleder...
Dalkavuğun biri şetaret ve maharetini gösterip de Murad Han'dan, ihsanını alacağı sırada boynunu büker, kendisine uzatılan keseye elini sürmez...
***
“Yok, Hünkârım!
Bugün altın istemem, yüz değnek isterim” diye de tutturur...
***
Padişah sebebini sorunca;
“Hele elli değneği vurdurun da, o zaman sorun” der...
***
Padişah emreder, dalkavuk maskarasını arzusu neticesinde falakaya yıkılır...
Yen mi, yemen mi, feryatları göklere çıkar...
***
Değnekler elli olunca dalkavuk;
“Durun! Bir ortağım var, ellisini de ona vurun!..”
***
Ortağının kim olduğunu sorarlar...
***
Dalkavuk;
“Beni her gün davete gelen Bostancı, Padişahımızın ihsanını alıp giderken beni sıkıştırır, 'Seni ben çağırdım, zinhar yarısı benimdir' diye paranın yarısını elimden zorla alır, bugün de değneğin yarısı onun hakkıdır.” der...
***
Padişah Üçüncü Murad Han tahtında gülmekten katılır, maskaraya vereceği ihsanın iki mislini verir, Bostancıyı da elli değnek için falakaya yatırırlar...
***
Coğrafyamızda dalkavukluğun tarihi eski...
Osmanlı arşivlerinde konuyla alakalı bilgi hayli fazla... Bir dönem Cemiyetleşmişler bile... Bugünkü adıyla ODA kurmuşlar, fiyat tarifesi bile yayınlamışlar...
***
Günümüzde her yerde genel kanı aşağı yukarı şu;
“Şu dalkavuklardan bıktık be kardeşim”
***
İyi de kim bu dalkavuklar?
Sistem, niye bu kadar ihtiyaç fazlası dalkavuk üretiyor?
Problemin temel kaynağı ne?
***
Bunlara bakmak lazım...
Temelinde kültürümüz yatıyor... Doğu kültüründe dalkavuklar, Batı kültüründe soytarılar vardır...
***
Bu konuda, batı ile aramızda dengenin onlar lehine olduğunu söylemek zor gelse de maalesef öyle…
Doğu da adı dalkavuk olarak anılanlar;
Padişahın her yaptığını övmek, onları pohpohlamak işiyle uğraşmışlar... Bir nevi yapılan yanlışları pohpohlayarak, idareyi idare etmişlerdir...
***
Batı da adı soytarı olarak anılanlar ise;
Dalkavukla kıyaslandığında, hiç de öyle hafife alınacak biri değildir... Batı tarihinde kralların yanında bir tür kadrolu elemandır…
Bizdeki dalkavuktan farklı olarak, Kralın hatalarını yüzüne vurabilen yegâne saray personelidir... Deli olmadıkları halde, deli muamelesi görürler...
Krallar, sözlerine bu nedenle ‘hoşgörü’ ile bakar...
Asla kellesi alınmaz, hatta ağır şakalarından ders alınır...
***
Soytarı da, delilik kisvesi altında, çeşitli komiklikler yaparak, deyim yerindeyse taşı gediğine koyar, kıyasıya kralı eleştirerek, yanlışları yüze vurarak idareyi düzetmeye matuf vazife görür...
***
Yüzleşme kültürü gelişmedikçe, dalkavuklar, gizli ortaklarıyla birlikte bu coğrafyada insan satarak, idareyi yanıltarak etraflarından oluşturdukları yangından ısınmaya devam edecekler...
Toplumun her katmanına nüfus etmiş dalkavukları kovmak, padişahın yanlışlarını yüzüne vurarak ona bu dünyada ve ahirette belki en büyük iyiliği yapmak için;
Helal süt emmiş soytarılar lazım gibi görünüyor vesselam…