Hayâtımızda zulmün yeri
Bugün pratik yaşantımızın her aşamasında zulmü görmek mümkündür. Kişiler kendi kendilerine zulmettikleri gibi farkında olarak veya olmayarak birbirlerine de zulmetmekteler. Aralarında düşmanlık bulunanlar haydi zulmettiler ama yaşadığımız devirde zulmün farklı çeşitleri bilmeden işlenebiliyor. Bugünkü yazımızda bu hususlara değinmek istiyoruz efendim.
Önce nedir ‘Zulüm’ dersek; lügatlerde bahsedildiği üzere, ‘hakkı yerine koymamak, mustakîm yoldan sapmak, yanlışı irtikap etmek’ diye târifleyebiliriz. Kutsal kitâbımız Kur’ân-ı Kerim’de üç yüzü aşkın âyeti kerimede bu konudan bahis geçer. Halk arasında ise zulmetmek denince başkalarına zorla yanlışlar, kötülükler yapmak, işkence etmek olarak anılır.
Her şey zıddıyla bilinir. Zulmün tersi ‘adâlet’tir. Âdil olmak en güvenilir haldir ve hakiki mümin vasfıdır. Peygamberler en adâletli Hakk’ın güvenilir elçileridir. Müminler o adâletli güvenilir rehberlere uyarak hayatlarını yaşamalılar. Aksi insanı zulme düşürür.
Zulüm cehâletten doğar. Cehâlettin zıddı ise ilimdir. Unutulmamalıdır ki; ‘Bildiğiyle amel edene Hz. Allah bilmediğini öğretir.’ (Ebû Nuaym, Hilyet’ül Evliya, X, s.15) Kişi yanlışa kaymaktan, zulme düşmekten ancak ilim ile yâni bilgi ile kurtulur.
Günümüzde zulmün pek çok çeşidi alenen işlenmektedir. Meselâ;
- Kişiler doğru yolda yürümeyerek, yüce Yaratıcının emirlerini dinlemeyerek, ilâhi kâidelere karşı çıkarak bâzen bile bile bâzen de bilmeden kendilerine zulmetmekteler. İnsanlar hevâ ve heveslerine uyarak günah işleyerek nefislerine dolayısıyla kendilerine zulmederler. Cenâb-ı Hak asla kuluna zulmetmez. Kul kendine zulmeder. Bu derekede aynen Hz. Âdem ve hanımı gibi tevbe ederek: “Rabb’imiz biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve merhamet etmezsen, gerçekten biz zarara uğrayanlardan oluruz.” (A’raf, 23) demeliyiz.
- Kişiler bu şekilde kendilerine zulüm yapabildikleri gibi başka kişilere de haksızlık, kötülük, çirkinlik yaparak zulmün başka bir boyutunu irtikâp ediyorlar. İnsan en yakın âilesinin bireylerine, akrabâlarına, komşularına zulüm yapabiliyor. Ayni zamanda bütün dünyâda kol gezen kimlikler, cinsiyetler, siyâhî-beyâzî gibi uyduruk sebepler yüzünden insanlar gereksiz düşmanlıklar oluşturarak birbirlerine en olmadık işkenceler, toplu kıyımlar, ölümler ile çok acımasız zulümler icra edebiliyorlar. Pek tabî ki bundan bütün bir insanlık zarar görüyor.
- Başka bir zulüm türü ise dînî ilimlere (!!!) sâhip kişilerin dîni kâideleri işlerine geldiği gibi yâhut bilhassa bozmak niyetine yaptıklarıdır. Bu da din adına yapılan farklı bir zulüm çeşididir. Bizim memleketimizde ve başka İslam ülkelerinde de bunların değişik numûnelerini görmek mümkündür. Bunların oluşturduğu tahribatın sorumluluğu büyüktür. Şerrin yayılmasına sebep olanlar bunun bedelini dünyâda da ahrette de feci şekilde öderler. Mükemmel bir dînin yanlı ve yanlış değerlendirilmesine vesile olmak müthiş bir vebaldir. Bu yanlışta o kişilerin arkasından gidenlerin de sorumluğu vardır. Müminler dosdoğru bir yolda ve doğru kişilerin yolunda konumlanmalıdır. Bu hususta akıl, bilgi, vahiy, peygamberler kişilere rehberlik yapar.
- İnançlara saygının dışına çıkılarak tesettüre giremezsin, bu halde okuyamazsın, namaz kılamazsın, Kur’an okuyamazsın, şu yaşa kadar Kur’an kursuna gidemezsin türünden insanlara baskılar yapılması zulümdür. Bunlar bugüne kadar maalesef hep yapıldı hem de devlet eliyle. İbâdet yerlerine olan hürmetsiz eylemler, dindar insanları küçük görme türünden insan hakları ihlalleri de birer zulümdür. Kimlikler üzerinden icra edilen yakma-yıkma çirkinlikleri hep zulümdür. İdeolojiler sebebiyle insanların birbirlerini öldürmeleri, baskı-şiddet-tedhiş zulümdür. Yanı sıra tabiatın fütursuzca tahribi yine zulümdür. Maalesef bunlar bugüne kadar hep yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor.
- Zulme karşı çıkmamak, zulme rıza göstermek, demektir, bu da zulümdür. Kutsal kitâbımız zâlimlerle savaşmayı emreder. (Nisa, 75)
Ülkelerin, toplumların, medeniyetlerin çöküş sebebi zulümdür. Zulüm ile kim âbâd olmuş ki? Ama insanların ve toplumların da bu duyarlılığa erişmesi gerekir ki zafer ve başarı gelsin değil mi? Bunun için önce nefsi cihad şarttır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.