Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

HAYÂTI  DOĞRU  YORUMLAMA

HAYÂTI  DOĞRU  YORUMLAMA

İman insan için hayâtı mutlu ve huzurlu kılacak yegâne mânevi gıdâdır. Îman, rûha sükûnet ve güven verir, onu itminâna eriştirir. İnsanı yaşam boyu sâkin ve kararlı kılar. Îman insana selâmet ve şeref bahşeden büyük bir güç merkezidir. İman çiçek gibidir. Kokusunu içinde saklamaz. Çiçeğin kokusu etrâfa yayıldığı gibi iman da içe dönük, gizli saklı değildir. İnsan davranışlarındaki mükemmellik imânın dışa yansımasıdır. İmanlı gönüller çevrelerine hep huzur, mutluluk ve pozitivite dağıtırlar.

Îman harekete geçmeyen iyi niyetlerden ibâret değildir. İman olmadan elde edilen neticeler Hakk’tan uzak ve şeytânîdir.

Her insan adına ömür denen dünya yaşamında, kendi hissesine isâbet eden hayat akışları içerisinde yaşamını sürdürürken, iman ile imtihan arasındaki münâsebeti kavramak durumundadır. Aksi hüsrandır.

Allâhü Teâlâ’ya ibâdet etmek için yaratılan insanın önünde ahretteki ebedi saadetini kazanmak adına ömründen başka sermâye yoktur. Dünya herkesin belirli süre ağırlandığı bir misâfirhâne durumundadır. İnsanın dünyâdaki tek hedefi âhireti kazanmaktır. Îman mesuliyet ve sorumluluk ister. Ayni zamanda iman amel etmeyi de berâberinde getirir. Ameller ise kâinâtın yüce Rabb’ine kuru kuruya takdim edilemez. Kul kıyâmet günü Rabb’isine sunacağı amelleri, sâlih bir vasfa büründürmelidir yâni ihlasla, samimiyetle amellerini işlemelidir. Böylesi halden iki dünyâda da kişinin kendisi karlı çıkar.

İnsan hayat denen dünya yolculuğunda iyi kötü, güzel çirkin birçok olayla karşılaşabiliyor. Başına istenmedik türlü hâdiseler gelebiliyor. Elbette ki huzur ve mutluluklar hayâtımızın tamâmına hâkim olmaz. Üzüntü, sıkıntı, dert, keder, belâ, musibet, çile, ızdırap hep insan içindir. Aksilikler, geçimsizlikler, eksiklikler, iflaslar, hastalıklar, kazâlar, ölümler, tabi âfetler, salgın hastalıklar hepsi hepsi insanlar için birer imtihan sebebidir. İnsan bunlarla imtihan edilmeseydi herkes direk cennete giderdi. Cennet o kadar ucuz değildir onun muhakkak bir bedeli vardır. Bu sebeple cennetin etrâfı sevmediğimiz şeylerle, cehennemin ise nefsimizin hoşuna giden sevdiğimiz şeylerle çevrilidir. Nitekim peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm; ‘Cennet zorluklarla; Cehennem ise aşırı arzularla çevrilmiştir.’(Müslim, Cennet 1) Buyurmuşlardır. Sabırla zorluklara tahammül gerektir. Şüphesiz Hakk’a sarılmak zordur. Hakk’ı engelleyen pek çok çeldirici vardır. Nefsin bitmek bilmeyen arzuları, şeytanın kurduğu tuzaklar, toplumun menfi telkinleri, azgınların zulmü, zâlimlerin adâletsizliği hep insanların yenmesi gereken zorluklardır. Bilinmelidir ki her zorluk ancak îmanla aşılır. Îman her zoru kolay kılar. Çünkü bu dünya hayâtı yalnızca imtihandan ibârettir. Böylesi önemli ve hayâtî imtihânı kaybetmeyi kim ister? 

Dünyâya gelen her insan kendine âit kader çizgisinde yürürken muhakkak bâzı şeylerle imtihan edilecektir. Bu değişmeyen ilâhi bir gerçektir. Belâ, sıkıntı ve musibet gibi görünen şeyler bizim denenmemiz için mutlak olması gereken hâdiselerdir. Mâhiyetini bilemediğimiz kutsî bir âlemde bizim için olması gereken şeyler, vakti saati gelince kişilerin kaderleri çerçevesinde cereyân eder. Buna kimse engel olamaz. Kişiye düşen hâdiseleri doğru okumak ve ona göre tavır sergilemektir. İşte kul tam burada imtihan edildiği gerçeğiyle yüz yüzedir. Zâten hayâtın bütünü tamı tamına imtihandan ibârettir. Ama bâzı olaylar vardır ki kişiye özeldir. Eğer kişi bunu güzel değerlendirebilirse bire on yâhut daha fazla olabilecek kârla bu işi savuşturabilir. Yeter ki olaylar imtihan şuuruyla değerlendirilebilsin. 

Îmanlı insan karşılaştığı olumsuz gibi görünen aslında ilâhi bir tecelli olan hâdiseler karşısında; sabır, tevekkül, teslimiyet, rıza, şükür ile muamele eder. Şer gibi görünen menfi hâdiseler kulu Rabb’isine daha çok yaklaştırması hasebiyle o şerler hakikatte yüce Yaratıcı’nın kişiye gönderdiği özel hayırlardır. Çünkü ilâhî hesapta asla şer yoktur. Allah Teâlâ kulunu kötülüklerden ve kötülerden korur. “Muhakkak ki Allah, îmân edenleri korur.” (Hac, 38) Yeter ki kul Rabb’ine yönelsin. Kul îmânıyla her türlü kötülükten kurtulur, korunur. Eğer böyle düşünmüyorsa kişinin îmânı eksiktir. Zâten kulun üstünlüğü îmânı kadardır. “Eğer inanmışsanız, en üstün sizsiniz…” (Âli İmran, 139)  ilâhi gerçeği mü’minler içindir.  

Şimdi bu bilgilerden sonra bilindiği üzere son aylarda bütün insanlığın başında Corona Virüsü denen salgın bir hastalık mevcut. Gözle dâhi görünmeyen küçücük bir virüs insanları pek çok sıkıntıya düçâr kıldı. Bu virüs kim bilir hangi tuzaklara zemin olarak hazırlandı ama kötülükleri planlayanların er geç o kötülükleri kendi başlarına dolanacaktır. ‘Men Dakka dukka’ ‘Çalma kapıyı çalarlar kapını’ diye boşa denmiyor. Yâni ‘Eden bulur dünyâsı.’ Orası ayrı bir mevzu… 

Ancak bizim söylemek istediğimiz husus insanların bu salgın hastalık vesilesiyle ruhsal sıkıntılara girmeleridir. Bilindiği üzere bedenî hastalıkların iyileşmesi için tedbîren ilaç ve diğer tedâvî yöntemleri uygulanır. Fakat aslolan kişinin moral motivasyonun ve ruh sağlığının bozulmamasıdır. Tabi bunun için de sağlıklı beslenme, spor ve iyi bir uyku düzeni deniyor. Ama ihmal edilen moral motivasyonun asıl kaynağının ne olduğudur. Şurası bir gerçek ki bütün insanların moral motivasyon kaynağı dindir, imandır, Hz. Kur’an’dır. Kalplerin şifâsı Kur’ânu Azûmüşşân’dır. “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalblerde olana şifa, inananlara doğruyu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yunus, 57)  Âyetlerde bu husus belirtilir. Bilhassa sesli olarak okunan Kur’an insan bedenini ve rûhunu huzûra kavuşturan, sükûna eriştiren ilâhî bir iksirdir.

İnsanlar görünmeyen mini minicik bir virüs sebebiyle bir korku, ümitsizlik ve moral bozukluğuna düştüler. Bu inanç eksikliğidir. Yukarda belirttiğimiz üzere mümin insan bu salgın hastalık için yapılması gerekli tedbirleri alacak sonra tevekkül edecek. Neticede bu virüs insanı sâdece ve sâdece Cenâbı Hakk’ın istediğine ulaştırır başkasına değil. Ey kardeşim sen yalnızca O’na bağlan ve yalnızca O’na güven. İnsanlara isâbet edecek zararı O’ndan başkası gideremez. Yüce Allah Celle ve Âlâ bizim sâhibimizdir. En güzel takdir O’nundur. Ölümse ölüm, yaşamaksa yaşamak… Her şeyin hayırlısı neyse o gelir başa. Hem sonra Necip Fazıl Üstad ne der; ‘Ölüm güzel şey, budur perde arkasından haber… Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber…’ Rabb’imizden gelen her şey bizim için hayırlıdır. 

 Nurten Selma ÇEVİKOĞLU

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi