Gelin güzeli konuşalım
Güzeli ve güzellikleri konuşabilmeye, yazabilmeye, duyabilmeye, hissedebilmeye ne kadar çok ihtiyâcımz var. Etrâfımız güzelliklerle dolu olmasına rağmen, neden güzeli ve güzellikleri göremiyoruz? Hayâtımızı niçin güzel ve güzelliklerle buluşturmuyoruz? Halbuki güzeller ve güzellikler, hayâtın bir parçası nitekim yok sayılamaz. Vâr olan güzellikleri hayâtın bir köşesine itekleyenler, umutsuzluklar ve ümitsizlikler batağından çıkamazlar. Hayattan devamlı şikâyet edip, dertlerinden yakınanlar, sürekli insanları eleştirip hep olumsuzluklara odaklananlar pek tabî ki, yakınındaki güzelleri ve güzellikleri kaçırırlar.
Bugün insanoğlu, güzeli ve güzellikleri hayâtından ötelemiş vaziyette, dolayısıyla insanlar kendilerini güzelliklere kapamış durumdalar. Oysaki bilhassa içinde bulunduğumuz şu güzelliğine paha biçilmez yaz günleri, bize nice güzellikleri ile hakikat algılaması yapıyor. Deniz, tabiat, doğa, yeşillikler, yeryüzü ile gökyüzü önümüze bambaşka güzellikler koyuyor. Yine güneş, ay, yıldızlar, şırıl şırıl akan sular, dereler, şelâleler, türlü renk ve lezzetteki yemiş veren ağaçlar, rengârenk çiçekler, kuşlar, kelebekler… Ne muhteşem güzellikler!
Çevreye alıcı gözle baksak bu güzellikler, bizi mutlu etmeye yeter de artar bile…
Yeter ki, biz etrâfımıza güzellikler penceresinden bakalım. O zaman her gün dikkatsizce baktığımız, bakarken sıradanlaştırdığımız pek çok şey, bakın bakalım gözümüzde nasıl da güzelleşecek? ‘Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayâtından lezzet alır.’ Sözü tamı tamına olumlu bir hayat görüşünü yansıtıyor. İnsanların güzeli ve güzellikleri keşfedebilmesi, güzellikleri fark edebilmesinde gizlidir. İnsan olarak bize kullanılmak üzere verilen hayâtı, eşyâyı, doğayı, güzellikler boyutundan değerlendirebiliyorsak ne mutlu! İnsanoğlu sâhip olduğu güzellikleri idrak edip, onları dünyâsını güzelleştirebilmek üzere yapılandırsa, inanın yepyeni bir güzel medeniyet ortaya çıkacak. Sonuçta insanlar yaşamlarına daha pozitif bakabilecekler.
Ancak bunun tam tersi icra edildiğinde; kötüdür, yanlıştır, çirkindir, berbattır, pahalıdır, hâindir, alçaktır… Gibi menfiliklere odaklanıldığında yaşanan hayat, insanlara zindan olur, çekilmez gelir. Böylesi bir mantık iyi olabilir mi? Hatta bâzıları iyileri, güzelleri bile kötü görmeye alışmış, devamlı başkalarını kötüleyerek kendini yâni nefsini yüceltiyor. Herkes kötü bir kendi iyi, herkes çirkin bir kendi güzel, herkes fena davranışlı, bir kendi güzel davranışlı ve ahlaklı. Halbuki bu menfilik yarışı yerine, güzellik yarışı, hayır yarışı olsa fena mı? Güzellikler hayâta mutluluk olarak yansır.
Hakikat şu ki; dünya, sonsuz güzelliğin yâni, Yüce Yaratıcının ‘Yâ Cemîl’ Esmâsının yansımasıdır. Bulutların birbirine benzemeyen şekillerinde, yağmurun sesinde, kuş cıvıldamasında, yaprağın yeşermesinde, çiçeğin açılmasında, insanın sesinde, çocuğun tebessümünde, bakmasını bilene ne ibretli güzellikler vardır! Tabî insan aslında bunları, beden gözüyle görür. Derûnî bir idrak için akıl ve kalp gözü de gerekir. Beden gözü, kalp gözünün önüne geçerse akıl görmeyi kısıtlar. İş, hem beden gözüyle hem de akıl ve kalp gözüyle güzeli ve güzellikleri görebilmektir.
Dünyâda yüzeysel güzellik ve derûnî güzellik olmak üzere iki güzellik vardır. Görünür güzellikler yüzeyseldir ve geçicidir. Örneğin çiçekler güzeldir ama bir süre sonra solarlar yâni geçici güzeldirler. İnsan akıllı olup geçmeyen, hiç solmayan, ebedi güzelliklere nazarını vermelidir. Ebedi güzellikler, Hakk’a yönelik güzelliklerdir. Onları yaşamak bir başka güzelliktir.
Bir de şu husus var; kâinattaki tüm güzeller ve güzellikler, cennetin muhteşem yansımalarıdır. Aynen dünyadaki kötülükler, çirkinlikler, insana sıkıntı veren tüm olumsuzluk ve huzursuzluklar da cehennemden akislerdir. Irmaklar, dereler, ormanlar, insanı dinlendiren ovalar, yaylalar, bağlar, bahçeler… Bütün bunlar cennetin kopyalarıdır. Âyeti Kerîme’de buyrulur:
“İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: ‘Bundan önce dünyâda bize verilenlerdendir bu’, derler. Bu rızıklar onlara (bâzı yönlerden dünyâdakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır.” (Bakara, 25) (Meal Açıklaması: Bu âyette, dünyâda Müslüman olup, güzel işler yapan ve gerçekten mümin olarak ahirete göçen kimselerin alacakları mükâfatlar anlatılmış, orada cennetliklere verilen nimetlerin dünyâdakilere benzediğine işâret edilmiştir. Ancak, âhiret nimetlerinin dünyâdakilerle aynı olduğu düşünülmemelidir. Nitekim Buhari’nin “Bedü’l-halk” bahsinde rivâyet ettiği bir hadiste; ‘Cennet ehline gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kalplerden bile geçmeyen nimetler verilir.’ Denilmiştir.)
Efendim güzeller ve güzellikler, hayat yolunuza ışık olsun. Güzelliklerle dolu bir Cuma diliyorum. En Güzele emânetsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.