Filistin Kan Ağlıyor!
Yahudi, Gazze’ye gene saldırdı, çoluk-çocuk- kadın-yaşlı demeden havadan bombalamaktadır; karadan da saldıracağını söylemektedir. Mazlum Filistin halkını şamar oğlanına çevirdi. İstediği zaman kendince bahaneler üreterek kurt-kuzu misali havadan, karadan saldırarak tokatlamaktadır. Kan revan içinde kalan Filistin halkını büyük bir zevkle seyretmektedir. Yahudi bu, mazlumların kan revan içinde kalıp inim inim inlemesi ona büyük zevk vermektedir. Nitekim bir haham, bundan önceki saldırılarda Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şöyle demişti: “Tank içinde kurulmuş iken kan revan içinde kalan Filistin halkını seyretmek bana büyük zevk vermektedir.” Bu gerçeği şu haber doğrulamaktadır. Üç gün önce başlayan saldırı için görsel medyanın verdiği habere göre, kanlı saldırı turizm kapısı oldu! İsrailliler bir yanda piknik yaparken, diğer yandan dürbünle Gazze'de sekiz çocuğun katledildiği bombardımanını izliyor.
Yahudi’nin seçimler yaklaşırken Gazze’yi vurmasının sebebi, kan revan içerisinde kalan insanları seyretme zevkini tatmin etmektir. Çünkü Yahudi bozgunculuğu sever, bunun için fitne ateşini zaman zaman yakar. Müslümanların, Bedir harbinde müşriklere karşı zafer kazanması ile İslâm güneşinin yükselişe geçtiğini fark ettiği gibi, Arap Baharı ile birlikte İslâm dünyasında bir kıpırdanışın olduğunun farkındadır. Bedir harbinden sonra Yahudilerin Hayber’den sürülünceye kadar diğer harplerde parmağı olmuştur. Uhud ve Hendek harplerinde Yahudiler, müşrikleri kışkırtmış ve bu savaşların müsebbibi olmuştur. Böylece Medine- Şehir devleti anayasasını ihlâl etmiş olduğundan dolayı Yahudiler, Medine’den sürülmüş ve daha sonra Hayber’den çıkartılmıştır. Medine- Şehir devleti anayasasının maddelerinden bir şöyledir: “Dışarıdan gelecek bir saldırıya karşı bütün Medine halkı birlikte düşmana karşı savaşacaklardır.”
Yahudi bu, antlaşmalara uymaz, ateşkese uymaz; çünkü tabiatında bozgunculuk vardır. Bedir harbi ile İslâm güneşinin yükselişe geçmesi onun azgınlığını ve küfrünü artırdığı gibi, Arap Baharı ile İslâm dünyasında bir kıpırdanışın olması da azgınlığını ve küfrünü artırmaktadır.
Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyrulur: “… Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitne uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozgunculuğu sever.” (Mâide:64)
Bu bir vaaddır. Allah’ın sözü haktır. Sabırlı olalım, gevşemeyelim, dik duralım. Yahudi görüldüğü kadar güçlü değildir. Çünkü kendi aralarında kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin vardır. Rabbimiz, Yahudi’nin bu fitnesini de mutlaka söndürecektir, hevesini kursağında bırakacaktır, kan revan içerisinde kalan insanları seyretmenin hesabını soracaktır. Arap Baharı ile birlikte İslâm dünyasında bir kıpırdanma vardır. Mısır Devlet Başkanı Muhterem Muhammed Mursi, bir gazetecinin ''İsrail'in Gazze'ye saldırıları devam ederse, askeri bir müdahalesi olursa Mısır ne tür yol izleyecek'' sorusu üzerine şöyle dedi: “Biz tabii baştan beri sükûnete çağrıda bulunduk, ateşkes yapması için çaba gösterdik. Filistin Devleti, İsrail tarafından işgal edilen bir devlettir, bunun bu şekilde bilinmesi gerekir. İsrail bilmelidir ki; bölge ülkeleri eski bölge ülkeleri değil, liderleri de eski liderler değil. Bunun sonucunun cezasını çekmek durumundadır.''
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı muhterem Recep Tayyip Erdoğan da Mısır'dan İsrail’e şöyle seslendi: “Herkes bilsin ki insanlık dışı yöntemlerle katledilen o masum yavruların hesabı sorulacaktır.”
Hülasa, Amerika eski Dışişleri Bakanı Madeleine Alberight’in “Tanrı ve Güçlü” adlı eserinde dediği gibi, “İsrail, Batı’nın ileri karakoludur.” Dolayısıyla mazlum Filistin halkı yalnız İsrail ile savaşmıyor, Batı ile de savaşıyor. Hayber’den Yahudilerin çıkartıldığı gibi Filistin’den de çıkartılması gerekir. Aksi halde bu bölgede kanı durdurmak mümkün değildir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: “İki din Arabistan yarımadasında birleşmez.” (İmam Malik, Muvatta, Hds. No:18) Yani İslâm dini ile Yahudilik dini hâkimiyetlerini birlikte bu bölgede sürdüremezler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.