Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Aile Geçimsizliği-3-

Aile Geçimsizliği-3-

Evlilik müessesi, uzun soluklu kutsal bir müessesedir. Baştan tercihler ona göre yapılmalıdır. Sonuçta mutsuzluk ve anlaşamamazlık çıktığında; ‘Ben bunları baştan bilmiyordum.’ denemez. Zirâ yıllardır birbirini iyice tanıdığını iddia eden insanların bile bilmedikleri nice huyları çıkıyor. Hiç kimse en başta çirkin yönünü ortaya koymaz. Hayat bir sırlar yumağıdır. Dört dörtlük insan yoktur. İnsanlarla geçinmek bir sanattır. Bu sanatı iyi kullananlar başarılara imza atanlardır. Eşler kişilerin kaderlerinin ana taşlarıdır. Herkesin evliliği onun cenneti veya cehennemidir. Bu tespit iyi yapılmalıdır.
Eşler birbirlerinin yanlışlarıyla uğraşıp durmamalı onları düzeltmeye çalışıp hayal kırıklığına düşmemelidir. Bu sinir bozucu, insan yıpratıcı metot yerine onları olduğu gibi kabul ederek yüce Yaratıcıya yönelip duâ etmeleri daha muvafıktır. Hayat lüzumsuz şeylere sarf edilmeyecek kadar değerlidir. Onun değeri ebedi saadeti kazanmaya yönelik olmasındandır. Yine hayat istenmeyen şeylere dayanmaktan, hoşlanmadığımız şeylere katlanmaktan ibârettir.
Bu hususta muhterem yazar büyüğümüz Ahmet Şahin’in ibretkar sözlerine kulak verelim:
“Arzulanan aile hayâtı odur ki, hanımla bey ortak düşüncede ve anlayışta olsunlar, verecekleri kararlarını birlikte istişâre ile versinler, 'evet'lerini, 'hayır'larını ortaklaşa tespit etsinler. Biri ötekini zorlamasın, baskıya mâruz bırakmasın, ezip üzmesin.. İdeal aile hayâtı budur.
Ne yazık ki, idealler her zaman gerçekleşmemektedir. Ya bey, ya da hanım tarafında farklı mizaç, kültür ve arzular bâzen ağır basıyor, bu defa birinin ısrarlı isteğine ötekinin sabırla evet demesi mecburiyeti doğuyor. Böylece ailede anlayışlı bir sabır kahramânına ihtiyaç ortaya çıkıyor. Bu gibi mecburiyetlerden dolayı deniyor ki:
Sabırsız aile hayâtı olmaz. Sabır olmazsa karşılıklı hiddet, şiddet körüklenip havayı gerginleştirme söz konusu olur. Bu da aile hayâtını zorlaştırır, gergin ve dargın bir ortamın oluşmasına sebep olur. Bu sebeple, sabır her yerde güzeldir ama aile hayâtında daha güzeldir. Çünkü aile hayâtındaki sabır, ailenin tüm fertlerini korumaya yönelik bir sabırdır. Aileyi korumaya yönelik sabır, sâhibini, cennetin en yüksek makamlarına lâyık hale getirebilir. Nitekim ailede sabreden hanım ise cennet hanımlarının ablası makâmına yükselebileceği gibi, sabreden bey ise cennet gençlerinin ağabeyi makâmına çıkabilir.
Gazâli Hazretleri, Mükâşefe (=Kalplerin Anahtarı adlı eserinde)'sinde âile içindeki sabrın böylesine yüksek mükâfâtını şöyle ifâde etmektedir:
Hangi hanım beyinin uyumsuzluğuna sabrederse, Allah o hanıma, Firavun'un zulmüne sabreden Asiye vâlidemize verdiği gibi sevap verebilir. Hangi bey de hanımının uyumsuzluğuna sabrederse Allah (c.c) o beye de, Eyyub Peygamberin sabrına verdiği gibi sevap verebilir.
Evet, İslam kültüründe aile hayâtında sabır böylesine kutsaldır. Hem de bu sabır içi (Batı'daki gibi) boşaltılmış değil, tam aksine cennet ödülleriyle doldurulmuş sabırdır. Îmanlı bir âilede içi sevap dolu sabır, zorlanmadan kolayca göze alınabilir. Çünkü göze alınabilecek kadar büyük ve eşsiz mükâfâtı vardır bu sabrın. Zâten sabrın bu mutlu sonucu, âhiretten önce daha dünyâda iken de hissedilir âile içinde. Gazâli Hazretleri âiledeki sabrın neden bu kadar önemli olduğunu anlatırken şu mühim noktaya da dikkat çekerek der ki:
Allâhu Azûmüşşan, içinde İslâmi hayat yaşanacak yuvanın dağılmasına râzı değildir. Mutlu şekilde devâmını istemektedir. O yüzden devâmını sağlayacak sabırlı beylere Eyyub Peygamber sabrı sevâbını, sabırlı hanımlara da Asiye vâlidemizin sabrı sevâbını vaat etmektedir.
Aile içi sabrın tartışılmaz önemini böylece tespit ettikten sonra, gelelim sabra zorlayanla, sabredenin Allah yanındaki farklarına. Biri hep baskı yapıyor sabra zorluyor; diğeri de hep baskıyı sinesine çekip sabretmeyi tercih ediyor. Sonunda ikisi de bir olur mu Allah yanında? Bakın sabra zorlayanla sabredenin Allah yanındaki durumuna: Ailede sabra zorlayan zâlim, sabreden de mazlum sıfatını alır! Allah adâlet sâhibi olduğundan zâlimle mazlumu eşit tutmaz. Zâlimin karşısında mazlumun da yanında olur. Onun için sabra zorlayan iyi düşünmelidir. Çünkü eninde sonunda ilâhi adâleti karşısında bulup zorlamasının hesâbını verecektir. Sabreden de hiç mahzun olmamalıdır. Çünkü o da eninde sonunda sabrının sevâbını alıp sevincini yaşayacaktır.
Sonuçta adâletin böyle tecelli edeceğine inanmamıza rağmen biz yine de sâkince düşünerek diyoruz ki: ‘Gelin, bize cenneti kazandıracak şu aile hayâtımızda ne birimiz zâlim, ne de ötekimiz mazlum olalım. Birbirimizi ezmeden, üzmeden, kırmadan, kırılmadan mutlu şekilde tamamlayalım hayâtımızı, sonunda pişmanlık duymadan verelim ilâhi mahkemede hesâbımızı..’ Zorlamanın hesâbı mı, sabrın sevâbı mı bizi beklemeli?
Ne dersiniz?…Kalbinizdeki müftü ne diyor? İsterseniz şöyle bir iç dünyânıza dönün, dinleyin kalbinizdeki müftünün teklifimize verdiği cevâbını? ”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi