Filistin de İsrael Emelleri
Asırlardır rahat bulamayan Filistin…
Son günler içinde, daha da ileri oluşan bir rahatsızlık durumunda.
Harp ve işgallerde çocuklar ön plana gelmez düsturu varken. Bu kez bilhassa çocukların özenle öldürülmesi var…
İsraillilerin bilhassa çocuk olan yerleri bombalaması ve onların daha çok ölümüne özen gösterilmesinde ki sebep ne?
Burada uğursuz (menhus) bir düşüncenin yattığını fark edebiliyor muyuz acaba?
Nesli yok etme düşüncesi. Çocuklar gençleşmeden gençler nesil yetiştiremeyip daha da çoğalmadan ortadan kaldırılmalı ki…
İsrael (İsrail’in esas tarihi adı) emeline ulaşabilsin.
Bu umut o kadar ileri ve vahşice bir umut ki, Kur’an da bile geçer bahsi.
***
Karşıt devlet veya milletler karşıt oldukları milletin yok olabilmesi için belirttiğim hususu öneme alırlar.
Tarihte bu yönde çeşitli şekilde oluşumlar olmuştur.
Bir örnek. SSCB’nin Türk ve İslam dinli çocukları öldürmeseler de ailelerinden koparıp devletin çocuğu misali yöntemiyle aile mefhumunu kaldırmaya çalışmışlardır…
Gerek öldürenler gerekse aileden koparanlar muratlarına ermiş mi?
Kocaman bir “Hayır”. Kaldırılmak istenen Türk devletleri tekrar ayakta değil mi? Diğer oluşumlarda bir semere vermemiş oldu.
Gelin görün ki insanlığı sadece kendi yaşamlarında görüp cümle âlemi yok saymak isteyen…
Başta İsrail ve onu destekleyen Amerika ve diğer Hıristiyan devletler, hâlâ aynı merhalede devam.
Ya şu İslam Devleti dediğimiz öncelikle Suudi Arabistan ve sonra Mısır vb..
Demek ki onlarda, “Kendi yaşamımız sağ olsun. Gerisi heba olursa olsun” düşüncesinde olabilmekteler ki “gıkları” çıkmıyor!
Kala kala, kör düşünceli devletlerin yıkmaya çalıştıkları “Türkiye Cumhuriyeti” Devleti olarak bizler kalıyoruz.
Üzülüyor, bağırıyor, çağırıyor yüreğimiz dağlanıp yanıyor ama…
Yiyecek, giyecek ilaç yardımından daha fazla bir şey yapabilmek için düvellerle karşı karşıya gelmek gerekiyor.
Onların da beklediği belki, hatta aslı da bu. Böylece 3. Dünya savaşı çıkarıp emellerine ulaşmak.
Güzelim Anadolu’ya sahip olmak. Dicle ve Fırat’ı İsraillilerin tepe tepe kullanabilmesi yanında Amerika’nın –Tarihte Kuzey Asya’da Rusların sahip olduğu gibi(!)- Orta Doğu ve dolayısıyla petrolleri imtiyazı altına almak!..
Bu emel bilhassa tarihi İsrael şimdi İsrail olan milletin her ferdinde yerleşmiş bir hayal.
Nitekim Amerika’da yerleşmiş en büyük gelirli firmanın sahibi olmuş 90 yaşındaki kadının gazeteci ile söyleşimin de;
“İsrail’in emelleri için çalıştım ve var olmasını diliyorum” demekle içindeki emelin asla sönmediğini ortaya koymuştur.
***
Tabii Anadolu için bu olur mu olmaz mı? Ayrı mesele…
İçimizde Avrupalı aşkı, İslam karşıtı ve demokrasiyi sadece kendilerine tanıyıp yetmiş milyonun çoğunluğuna ağzını kıvıran azınlıkların maalesef var olması ile…
Ne olur bilmem ama tarihi ve hakiki bir olayı daha önce birkaç defa yazmış olsam da tekrarlamak isterim.
2. dünya savaşında Türkiye’nin savaş içine girmemesini, bazılarımızca İnönü’nün başarılı hareketinde bulurlar.
Hal bu ki hiçte öyle değildir.
Almanya Führer’i Hitler, dostluk paktı imzaladığı SSCB’ye karşı bile Harp ilan edip hücum etmiştir.
Birinci girişiminde Napolyon gibi soğukla karşılaşıp gerileyen Hitlerin düşüncesi vardır.
O yıllarda Almanya Elçisi olarak bulunan ve Türk dostu olan Won Papen’i çağırıyor.
“Bu savaşı kazanmam için Batum petrollerini öncelikle zapt etmem lazım. Bunun iki yolu var.
Birincisi; Karadeniz kıyısı Kırım yolu ile ulaşmak ki bu uzun bir yol. İkincisi; Türkiye’den ulaşmak ki bu yol kısa olmakta.
Hangisini tercih etmeliyim.” diye sorar.
Elçi Türkiye için savaşa girileceğini anlamıştır ve bunu nasıl önleyebileceğini düşünürken aklına geleni söyler.
“Efendim dediğiniz gibi ilk olanı uzun, Türkiye kısa yol olarak görünmekte.
Ama bunu mesafe değil birde zaman olarak kısalık uzunlukta da düşünmeliyiz.
Türkler öyle bir insanlardır ki, vatanlarından bir karış toprağı vermemek için canlarını verirler. Nitekim Çanakkale ve Kurtuluş savaşı tarihi ortadadır. Buradan geçiş belki yıllarımızı alabilir.
Karadeniz kıyısı Rusların baskısı altında olan Türk’lerle doludur. Buraya vurursak Rusya mezalimine karşı olan Türkler bizimle beraber olur çok çabuk varırız Batum’a”
Hitler beş dakika düşünüyor eli çenesinde.
“Çok doğru söyledin” diyerek Kırım yolunu tutuyor. Hakikaten Türk’lerin yardımı ile bir ayda Batum’u ele geçirmiş oldu. Yaşamımda bendeniz de bilmekteyim.
Yazıyı nereden nereye getirdim. Hal bu ki İsrael’in asırlarca olan tarihsel amacının ne zaman başlayıp devam ettiği ve neler oluştuğunu anlatmamın, bilmeyebilenlerimiz için faydalı olacağı düşüncesindeydim.
Meraklı olanlar ile beraber gelecek yazım da o oluşumları okuruz inşallah
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Son günler içinde, daha da ileri oluşan bir rahatsızlık durumunda.
Harp ve işgallerde çocuklar ön plana gelmez düsturu varken. Bu kez bilhassa çocukların özenle öldürülmesi var…
İsraillilerin bilhassa çocuk olan yerleri bombalaması ve onların daha çok ölümüne özen gösterilmesinde ki sebep ne?
Burada uğursuz (menhus) bir düşüncenin yattığını fark edebiliyor muyuz acaba?
Nesli yok etme düşüncesi. Çocuklar gençleşmeden gençler nesil yetiştiremeyip daha da çoğalmadan ortadan kaldırılmalı ki…
İsrael (İsrail’in esas tarihi adı) emeline ulaşabilsin.
Bu umut o kadar ileri ve vahşice bir umut ki, Kur’an da bile geçer bahsi.
***
Karşıt devlet veya milletler karşıt oldukları milletin yok olabilmesi için belirttiğim hususu öneme alırlar.
Tarihte bu yönde çeşitli şekilde oluşumlar olmuştur.
Bir örnek. SSCB’nin Türk ve İslam dinli çocukları öldürmeseler de ailelerinden koparıp devletin çocuğu misali yöntemiyle aile mefhumunu kaldırmaya çalışmışlardır…
Gerek öldürenler gerekse aileden koparanlar muratlarına ermiş mi?
Kocaman bir “Hayır”. Kaldırılmak istenen Türk devletleri tekrar ayakta değil mi? Diğer oluşumlarda bir semere vermemiş oldu.
Gelin görün ki insanlığı sadece kendi yaşamlarında görüp cümle âlemi yok saymak isteyen…
Başta İsrail ve onu destekleyen Amerika ve diğer Hıristiyan devletler, hâlâ aynı merhalede devam.
Ya şu İslam Devleti dediğimiz öncelikle Suudi Arabistan ve sonra Mısır vb..
Demek ki onlarda, “Kendi yaşamımız sağ olsun. Gerisi heba olursa olsun” düşüncesinde olabilmekteler ki “gıkları” çıkmıyor!
Kala kala, kör düşünceli devletlerin yıkmaya çalıştıkları “Türkiye Cumhuriyeti” Devleti olarak bizler kalıyoruz.
Üzülüyor, bağırıyor, çağırıyor yüreğimiz dağlanıp yanıyor ama…
Yiyecek, giyecek ilaç yardımından daha fazla bir şey yapabilmek için düvellerle karşı karşıya gelmek gerekiyor.
Onların da beklediği belki, hatta aslı da bu. Böylece 3. Dünya savaşı çıkarıp emellerine ulaşmak.
Güzelim Anadolu’ya sahip olmak. Dicle ve Fırat’ı İsraillilerin tepe tepe kullanabilmesi yanında Amerika’nın –Tarihte Kuzey Asya’da Rusların sahip olduğu gibi(!)- Orta Doğu ve dolayısıyla petrolleri imtiyazı altına almak!..
Bu emel bilhassa tarihi İsrael şimdi İsrail olan milletin her ferdinde yerleşmiş bir hayal.
Nitekim Amerika’da yerleşmiş en büyük gelirli firmanın sahibi olmuş 90 yaşındaki kadının gazeteci ile söyleşimin de;
“İsrail’in emelleri için çalıştım ve var olmasını diliyorum” demekle içindeki emelin asla sönmediğini ortaya koymuştur.
***
Tabii Anadolu için bu olur mu olmaz mı? Ayrı mesele…
İçimizde Avrupalı aşkı, İslam karşıtı ve demokrasiyi sadece kendilerine tanıyıp yetmiş milyonun çoğunluğuna ağzını kıvıran azınlıkların maalesef var olması ile…
Ne olur bilmem ama tarihi ve hakiki bir olayı daha önce birkaç defa yazmış olsam da tekrarlamak isterim.
2. dünya savaşında Türkiye’nin savaş içine girmemesini, bazılarımızca İnönü’nün başarılı hareketinde bulurlar.
Hal bu ki hiçte öyle değildir.
Almanya Führer’i Hitler, dostluk paktı imzaladığı SSCB’ye karşı bile Harp ilan edip hücum etmiştir.
Birinci girişiminde Napolyon gibi soğukla karşılaşıp gerileyen Hitlerin düşüncesi vardır.
O yıllarda Almanya Elçisi olarak bulunan ve Türk dostu olan Won Papen’i çağırıyor.
“Bu savaşı kazanmam için Batum petrollerini öncelikle zapt etmem lazım. Bunun iki yolu var.
Birincisi; Karadeniz kıyısı Kırım yolu ile ulaşmak ki bu uzun bir yol. İkincisi; Türkiye’den ulaşmak ki bu yol kısa olmakta.
Hangisini tercih etmeliyim.” diye sorar.
Elçi Türkiye için savaşa girileceğini anlamıştır ve bunu nasıl önleyebileceğini düşünürken aklına geleni söyler.
“Efendim dediğiniz gibi ilk olanı uzun, Türkiye kısa yol olarak görünmekte.
Ama bunu mesafe değil birde zaman olarak kısalık uzunlukta da düşünmeliyiz.
Türkler öyle bir insanlardır ki, vatanlarından bir karış toprağı vermemek için canlarını verirler. Nitekim Çanakkale ve Kurtuluş savaşı tarihi ortadadır. Buradan geçiş belki yıllarımızı alabilir.
Karadeniz kıyısı Rusların baskısı altında olan Türk’lerle doludur. Buraya vurursak Rusya mezalimine karşı olan Türkler bizimle beraber olur çok çabuk varırız Batum’a”
Hitler beş dakika düşünüyor eli çenesinde.
“Çok doğru söyledin” diyerek Kırım yolunu tutuyor. Hakikaten Türk’lerin yardımı ile bir ayda Batum’u ele geçirmiş oldu. Yaşamımda bendeniz de bilmekteyim.
Yazıyı nereden nereye getirdim. Hal bu ki İsrael’in asırlarca olan tarihsel amacının ne zaman başlayıp devam ettiği ve neler oluştuğunu anlatmamın, bilmeyebilenlerimiz için faydalı olacağı düşüncesindeydim.
Meraklı olanlar ile beraber gelecek yazım da o oluşumları okuruz inşallah
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.