FIKHÎ SORULAR VE CEVAPLARI
S.1) Hocam; Biz üniversite öğrencileriyiz. Aramızda tartışma oldu. İman artar mı? Eksilir mi? Açıklar mısınız?
C.1) İmamı Azam şöyle açıklar: İman ne artar ne de eksilir. Bu Hanefilerin görüşüdür. İman deyince; İmanın şartlarına inanmak, Kur’an ve peygamberlerine inanıp dil ile ikrar kalp ile tasdik etmektir.
Dil ile söyler kalp tasdik ederse mü’min olur, imanlı olur.
Kalp tasdik eder, kalbin tasdik ettiğini dil ikrar etmezse Müslüman olmaz. Dil ile inandım deyip kalple inanmazsa münafık olur.
Bir insan hem mü’min hem de kâfir olamaz.
İman Keyfiyet Yönünden 3’e ayrılır:
- İlmel Yakın İman: Kâbe’yi görmeyen bir insan, Kâbe’nin olduğunu kabul eder. Bunu
Bunu okumuştur veya duymuştur. Buna İlmel Yakın denir.
- Aynel Yakın İman: Kâbe’yi açıktan gören kimse gibi, Var olanı görür ve iman eder.
Buna da Aynel Yakın iman denir.
- Hakkal Yakın İman: Bin insanın Kâbe’ye gitmesi, görmesi, tavaf etmesi Hakkal
Yakındır. Rical-il Ğayb ve Evliyalar Allah’a iman gibi imandır.
Meşhur Alim Aliy-ül Kari şöyle der: İnananların farklı oluşu İslam’ı tam yaşaması aynı varlığa bakan, gören insanların değişik görmesi, görüşlerinin farklı oluşu gibidir.
İbrahim (AS): “Yaralıları ve ölüleri ve ölüleri nasıl dirilteceksin görmek isterim” dedi.
Allah (CC): “Ya İbrahim! Diriltmemden şüphen mi var?” buyurdu.
“Dört ayrı renkte güvercin al. Kafalarını kes. Ayrı ayrı yerlere koy” buyurdu.
İbrahim (AS) da öyle yaptı.
Allah (CC): “Çağır onları” buyurdu.
İbrahim (AS) renklerine göre güvercinleri onları çağırdı. Hepsi kafalarını alıp canlandılar.
“Ya Rabbi! Ben kalbim mutmain olsun diye istedim dedi.
Allah (CC) Bakara Suresinin 260. Ayet-i Kerime’sinde şöyle buyurur: “Gözümle görerek kalbim mutmain olsun diye (istedim)”
Sonuç olarak; İmanın artması veya eksilmesi olmaz. Ancak; Taklit-i İman ve Tahkik-i İman olur.
Örnek: Hz. Ebu Bekir’in, Hz. Ömer’in Hz. Osman’ın ve Hz. Ali’nin imanı bizim imanımız ile bir olur mu? İmanın kemalinden sayılan iyi amel, ibadet ve tatbikat (uygulamalı) olması imanın kuvvetli olmasına delalet eder.
S.2) Hocam: Bir şeye kafam takılıyor. Ulusal bir kanalda bir ilahiyat profesörü senin alacağın kızı Allah bilmez dedi. Siz ne dersiniz?
C.2) İslam inancına göre; Allah (CC)’ın ilmi sonsuz, sınırsız ve sorunsuzdur. Allah (CC) olayları önceden bildiği için yazar, çizer, takdir ve tayin eder ki buna kader denir. Günü gelince yazılan, takdir ve tayin edilen şeyin Yüce Allah (CC) tarafından Ol emri verilince olmasına da kaza denir.
Allah (CC) bir insanın ne yapacağını iradesini hangi yolda kullanacağını kiminle evleneceğini bilir ve buna göre de takdir eder. Kader ve kazaya iman, imanın şartlarındandır. İnanmayan Müslüman olamaz. Allah (CC) nemrut ve firavunun günümüzdeki firavunların iradesini hangi yolda kullanacağını bildiği için yazmıştır.
S.3) Hocam; Biz Kütahya’dan arıyoruz. Sizi YouTube’den takip ediyoruz. Hızır var mıdır? Yaşıyor mu? Ulusal bir kanalda Hızır (AS) ölmüştür, yoktur dediler. Siz ne dersiniz?
C.3) Hızır (AS)’da bir insandır. Yemen’de Seba’da doğmuştur. Kendi ifadesine göre; İbrahim (AS) ateşe atılırken ben 8 yaşındaydım. Allah’ım İbrahim’i yakma O’nu kurtar dedim. Babam bana bir tokat vurdu ve beni susturdu.
Kur’an-ı Kerim’de Musa (AS) ile Hızır (AS)’ın buluştuğu günü 3 olaydan sonra ayrıldığından bahseder.
Hızır (AS) yaşıyor. Lâdikli Ahmet Ağa ile 45 sene görüşmüşler. Ricali Gaipler, Ebrarlar, Ebdaller her an görüşmektedirler. Nebi veya Velî olduğu hususunda İslam Uleması ihtilaf etmişlerdir.
İmamı Nebevi ’ye göre: Hadis kaynaklarından edinilen bilgilere göre Hızır (AS)’ın ölmediğini ve yaşadığını beyan eder.
Konyalı merhum Halis KESTANE ile Hac ve 7 Umre yaptık. Hızır (AS) ile görüştüğüne şahit olduk. Halis KESTANE’nin eserinde Hızır (AS) kendi diliyle şöyle söylemiştir: “Allahu alem benim vefatım yeryüzüne Tevhit Bayrağı çekildikten sonra olacaktır” demiştir.
Hızır (AS) karaların (yeryüzünün) reisi, dedesidir. İlyas (AS) ise denizlerin reisidir. İlyas Peygamber olan İlyas (AS) ile dedesi İlyas (AS) arasında 1.000 yıl fark vardır. Bunları karıştırmayalım.
S.4) Hocam; Sizi İzmir’den arıyorum Sizi YouTube’den takip ediyoruz. Hukuk Fakültesinde okuyoruz. Bir hoca şöyle dedi. İslam’da ve Kur’an’da adaletsizlik vardır. Mirasta erkek 2 kız 1 hisse alıyor Bu en büyük adaletsizliktir dedi. Bizde tartıştık. Gerçeği nedir? Açıklar mısınız?
C.4) Kur’an-ı Kerim’de Nisa Suresinin 7. Ayeti Kerimesinde Allah (CC) mirasta erkeğe 2 kıza 1 hak veriyor. Bilakis mirasta haksızlık yoktur eşitlik vardır.
Örnek: Baba Ahmet ölüyor. Bunun 1 oğlu 1 de kızı var. 300.000 TL mirası kaldı. Erkek 2 hisse alır, yani mirasın 200.000 TL’sini alır. Kızda 1 hisse olarak 100.000 TL alır. Erkek dedeye, babaya, anneye ve kız kardeşe muhtaç olduklarında bakmak zorundadır. Ancak kız bakmak zorunda değildir. Diyelim ki Ahmet Ağanın Hasan adında 1 oğlu var. Bu 2 hisse aldı. Evlendiği kadın da 1 hisse getirdi. 2+1=3 hisse etti.
Allah (CC) hiç adaletsizlik yapar mı? Siz hocanıza böyle izah edin. Belki de adam böyle düşünmemiştir. Kıs 1 hisse aldı, evlendiği erkek 2 hisse getirdi. Sonuç 1+2=3 hisse eder ve eşittir.
S.5) Hocam; Ben Konya dışından arıyorum. Bizim yörede ölümden sonra 7. Gün, 40. Gün, 52. Günleri merasimi yapılıyor. Et kemikten ayrıldığı için yapıldığı söyleniyor. İslamî açıdan bunun bir değeri var mıdır? Açıklar mısınız?
C.5) Ölen bir Müslümanın diğer Müslümanlar üzerinde 2 hakkı vardır.
A) Onu güzelce yıkamak ve güzel kokular sürmek
B) Onun Cenaze Namazını kılmak Müslümanlar üzerine Farzı Kifayedir.
Birde ölen Müslümanı Müslüman mezarlığına usulüne göre defnetmektir. Bunun dışında ölen Müslümanın arkasından Kur’an-ı Kerim okunur, sadakalar verilir. Bu İslamî bir ölçüdür. Bundan başka 7. 40. ve 52. gün diye bir merasim bir adet yoktur bidattir. Her bidat bir sünneti götürür. Bu tür hareketler İslam dışı uygulamalardır. Her bidat bir dalalettir günahtır. Bunlar Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnette olmayan uydurmalardır. Maalesef bu adetler bize hristiyanlardan geçmiştir. Bu uygulamalardan vazgeçilmelidir. O yörenin müftüsü, vaizi, imamı, müezzini bunları kaldırmak için çalışmalıdır.
(Kaynak: Müslim-Ebu Davud-Buhari, Zekât Bahsi)
S.6) Hocam; Biz bir şirketiz. Bizim haberimiz olmadan yetkili olan ortağımız zekât veriyor, yardım ediyor. Emanet para da veriyor. Biz ikaz ediyoruz ancak bizi dinlemiyor. Bizim haberimiz olmadan zekât verebilir mi? Sadaka vermesi caiz midir? Açıklar mısınız?
C.6) Biz genelde cevaplarımızı Hanefi ve Şafii Mezheplerine göre veririz. Ortak malda ortakların haberi bilgisi olmadan hiçbir şey veremez. Zekât veremez. Şayet zekât vermişse bu sadaka yerine geçer. Ortakların kârdan zekât vermeleri gerekiyor. Ayrıca ödünç para, çek veya senette veremez. Vermesi caiz değildir, helal değildir.
S.7) Hocam; Konya’dan arıyoruz. Sizi takip ediyor ve size güveniyoruz. Bizim sanayide ortak dükkânımız var. Benim haberim olmadan ortağım hissesini kiraya vermiş. İslamî açıdan bu ortağım benim haberim, iznim olmadan o iş yerini kiraya vermesi caiz midir? Açıklar mısınız?
C.7) İmamı Azam’a göre: Bir kimse ortağının izni olmadan haberi olmadan hissesini kiraya veremez. Ortaklar birlikte kiraya verebilirler. Size söylemesi onayınızı alması gerekmektedir.
İmamı Şafii’ye göre: Ortaklardan birisi, yetkili olan birisi kiraya verebilir.
S.8) Hocam; Sizi YouTube’den, WhatsApp’tan takip ediyorum. Benim birine 10.000 TL borcum vardı ödeyemedim. 5 ay gecikti. Alacaklı benden vade farkı istiyor. Helal midir? Açıklar mısınız?
C.8) Hanefi ve Şafii Mezheplerine göre: Belirtilen tarihte borcunu ödeyemeyen kimseden vade farkı adı altında para almak faizdir haramdır. Zengin fakir fark etmez. İmkânı parası olmasına rağmen ödemeyi geciktiren kimse Allah (CC) indinde mesuldür. Bu hususta Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurur: “Zenginin (ödeme imkânı olanın) vereceğini ertelemesi geciktirmesi caiz değildir zulümdür”
(Kaynak: Buhari-Müslim-Ebu Davud)
S.9) Hocam; Biz hububatçıyız. Adam malını getiriyor bırakıyor. İhtiyacı gelince mahsulün o gün için fiyatı neyse alıyor. Bu tür alış veriş caiz değil dediler. Bir açıklama yapar mısınız?
C.9) Biz genelde yöremizde hâkim olan Hanefi ve Şafii Mezheplerine açıklama yapıyoruz. Fiyatı belirtilmeden bir malın alınıp satılması caiz değildir haramdır. Faize girer. Fiyat belirlenmelidir, bugün 8 TL ise 6 ay sonra paramı alacağım derse vade olarak 10 TL alması caiz değildir günahtır.
S.10) Hocam; Sizi YouTube’den, WhatsApp’tan takip ediyoruz. Bizi bir toplantıya götürdüler. Mallar çalınmıştı. Bulmak için bir hocaya gittik. Hoca loş bir ışığın altında tepsiye fincanları koydu, fincanlar hareket ediyor ve harf yazılıyordu. Kayıp malın kimin çaldığını yazdılar. İsmi yazılan adam doğru, dürüst ve inançlı birisiydi. Biz şaşırdık. O adamı jandarmaya bildirelim mi? Şikâyetçi olalım mı? Acil cevap bekliyoruz.
C.10) O hoca size ruh çağırıyorum demiştir. Ölen bir kimsenin ruhunu çağırıp fincanı yürüttüğünü size göstermiş. O hareket kesinlikle ruh çağırma hareketi değildir. O ruhlar o şekilde çağırmakla gelmezler. O gelenler fincanı yürütenler cinlerdir. Cinleri topluyor ve onlara hükmedip fincanları yürütüyordur. Cinler kesinlikle aldatır yalan söylerler. Dostu düşman yaparlar. Bunlara aldanmayın. Gaybı ancak Allah (CC) bilir. Onunki tahmindir. Cin yönlendirilmesidir veya illüzyonda olabilir. O hoca dediğiniz adamı inceleyin, ihlası, ibadeti, kulluğu, sünnete uygun yaşantısı var mıdır? Hiç zannetmem inanmış bir insan böyle yapmaz yapamaz günahtır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.