Etliye, sütlüye…!
Gazetecilik zor meslek…
***
Kimse sizi tam manasıyla sevmez… Ama yüzünüze karşıda nezaketsizlik yapma cesareti göstermez…
***
Müşteri memnuniyetinin, yüzde yüz olarak gerçekleşmediği ender mesleklerdendir…
Mutlaka bir tarafı küstürürsünüz…
***
Bilgi gelir süzersiniz…
Bu süzmede toplum menfaati ön plana çıkması gerekirken, bazen gazetenin yada gazetecinin menfaatleri öne çıkar…
***
Yazdığınız takdirde kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirirsiniz ama ilişkileri de bozarsınız…
***
Ama mutlaka birilerini küstürürsünüz…
***
Okuru doğru bilgilendirmek adına ilişkileri bozmak, bazen istenmeyen adam ilan edilmektir…
***
O yüzden bizim mesleğin tuzu kurularının genel geçer kuralları vardır;
***
‘Etliye, sütlüye karışma’
‘Vur taklanı, al baklanı’
***
Yazmasan için rahat durmaz, yazsan okur arkanda durmaz…
***
Kimsenin(-e) haline, (-i) haline bakmamak lazım… Haksızlığın arkasında değil, karşısında durmak lazım…
***
Aşağıdaki fıkradaki GELİN gibi…
***
Gelin-kaynana düğünden hemen sonra karşı karşıya oturmuşlar…
Kaynana;
“Gelin sen daha yenisin…
Birbirimizin huyunu suyunu oturup konuşarak anlayalım” demiş…
***
Gelinde;
“Tabi anne konuşalım” demiş…
***
Kaynana başlamış anlatmaya;
“Aman kızım benim üç halim vardır dikkat et...
Saçıma gül takmışsam; neşeli olurum… Her yola gelirim...
Kulağımın arkasına gül takmışsam havamda olmam... Çok ısrarcı olma…
Eğer ki yakama gül takmışsam sakın etrafımda dolaşma çok sinirli olurum…”
***
Gelin, kaynanası lafını bitirince başlamış lafa;
“Anne benim halim malim yoktur…
Bacak bacak üstüne atarım, sigaramı yakarım, sen gülü nerene takarsan tak, ben keyfime bakarım…”
***
Gazetecilikte böyle olmalı…
Gülün takıldığı yere değil, gönlün takıldığı yere bakmalı ve cesurca yazmalı…