Ekranda Mevlâna İçin Söylediklerim
Konya dolu dolu bir hafta geçirdi. Bırakın misafir kalabalığını. Caddelerde vasıtalar katar gibi dizelenirken tosbağa yürüyüşünü aratan hızla seyrettiler.
İşte Hz. Mevlâna’nın Konya için bahşettiği bir başka âlem…
Müzenin dolup taşması, Turizm Müdürlüğü’nün Mevlâna ile ilgili broşür, disk ve kitap dağıtımları yanında misafirleri nasıl memnun ederiz çabaları gözle görülmekte idi.
***
Hz. Mevlâna ile ilgili hafta içi açılımlara bir nebze de âcizane bendeniz katılmış oldum.
Konya’da yayınları ile izleyicilerine faydalı gösterimler veren değerli TV yayıncıları arasında yer alarak daha ileri atılımlarla gelişmekte olan Kontv Televizyonu Yayın Yönetmeni Sayın Nurettin Bay’dan davet almıştım.
Düşünülen program Konya nostaljisinde kalan yaşamlardan parçalar sunma idi ama.
Mevlâna Haftası içinde olmamız dolayısıyla başarılı sunucu Emine Hanım Mevlâna’ya ait araştırmalarımı konu etmek isteyince, başladık anlatmaya.
***
İzleyenler izledi de izleyemeyenler için başlık şeklinde özetleyivereyim.
Afganistan’ın Belh şehrinde dünyaya gelen Mevlâna’nın babası ailesini toplayarak önce Hicaz sonra Şam şehrine gelmişse de buradan Karaman’a geçmiş.
Burada da namı etrafa yayılan Ulemadan olan Babası Bahaattin’e Selçuklu Hükümdarlarından Alaeddin Keykubat Konya’ya yerleşmesi için davet göndermiş.
Ulema Bahaettin ailesi ile birlikte Konya’ya gelmiş ve Alâeddin Keykubat tarafından karşılanmış.
Bu sırada Bu günkü Müze civarı olan geniş ve Selçuklu hükümdarlarının Gül Bahçesi olan yere gelince Ulema Bahaettin’in “Burada oğul ve torunlarımın kokusu geliyor” demesi üzerine Alâeddin Keykubat “O halde burayı sana hediye ettim” demiş ve zaman zaman Mevlâna babası ile gelip gitmişler buraya.
O zamanlar, Tarihçi Eflaki’nin eski yazı dediğimiz Arap harfleri ile yazılı tarihinden aldığım bilgiye göre Konya halkı Alâeddin Tepesi etrafındaki surlu kale içinde imiş. Fakat dışarıya taşmaya başlayıp birde Moğolların hücumuna uğrayınca…
Keykubat on iki kadar olan beylerini toplayarak “her biriniz bir kapı açarak şehri surla çevireceksiniz” emri vermiş.
Keykubat Ulema Bahaettin ile sohbet ederken “Bak çevirdiğim kale ile Moğolların oklarından kurtuldum” deyince. Bahaettin cevap olarak…
“Düşmanın ok’larından kurtulmuş olabilirsin ama Mazlumun oku deler geçer. Hakka dayalı icabet et” demiş.
Vefatına yakın bir rivayete göre “Benim mezarımı yüksek yapın ki uzaktan gelen görsün” demiş ve buna göre sandukası yukarıda görünmekte. Yoksa ayağa kalkması falan yok. Ancak bu sözü bile ne kadar doğrudur tam bilinemiyor.
Aslında iki kat aşağıda bulunan mezarlar üstünde sandukalar yapılırken Babasının sandukası Osmanlı padişahı tarafından yüksekçe yapılınca alından bakışla baş tarafı yüksekte görünmekte ve sanki ayakta imiş kanısını vermekte ama. Dış pencereden görünümle, ufkî yatış şekli görülmekte.
Mevlâna Konya halkına ders ve vaazlar verirken Şems-i Tebrizi gelmiş. Onu misafir edince Şems-i Tebrizi’nin manevi duyguları daha da derin duygulara intikal edince…
Mevlâna, halkı unutarak dışarı çıkamamış. Bundan hoşnutsuzluk zuhur ettiğini anlayan Tebrizi birden kaybolmuş.
Bu kayboluş Mevlâna’yı daha ziyadesi ile elem içine atmış olunca. Oğlu araştırarak Şems-i Şam’da satranç oynarken bulup dönmeye razı ettirmiş.
Dönmesinden büyük memnuniyet duyan Mevlâna yine dışarıdaki halk ile görüşme yapmayınca bir gün ortadan kayboluvermiş.
Her ne kadar Konya’daki bir kuyuya atıldığı rivayetleri söylenip üstelik o yere bir cami ve türbe yapılsa da tam olarak halen ne olduğu tespit edilememiş olmakta.
Şems’in kaybı sonrası, güzel sözlerle donatan Mevlâna’yı oğlu H. Çelebi, bunların kitap halinde yazılması için teşvik edince Şaheser “Mesnevi” meydana gelmiş olmakta.
***
Mevlâna’nın Ney ve Semâ ile ilgili oluşumlar yanında yapılan vuslat anısı törenlerin deki müşahedelerimi gelecek yazımda izlemeye devam ederiz inşallah.
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
İşte Hz. Mevlâna’nın Konya için bahşettiği bir başka âlem…
Müzenin dolup taşması, Turizm Müdürlüğü’nün Mevlâna ile ilgili broşür, disk ve kitap dağıtımları yanında misafirleri nasıl memnun ederiz çabaları gözle görülmekte idi.
***
Hz. Mevlâna ile ilgili hafta içi açılımlara bir nebze de âcizane bendeniz katılmış oldum.
Konya’da yayınları ile izleyicilerine faydalı gösterimler veren değerli TV yayıncıları arasında yer alarak daha ileri atılımlarla gelişmekte olan Kontv Televizyonu Yayın Yönetmeni Sayın Nurettin Bay’dan davet almıştım.
Düşünülen program Konya nostaljisinde kalan yaşamlardan parçalar sunma idi ama.
Mevlâna Haftası içinde olmamız dolayısıyla başarılı sunucu Emine Hanım Mevlâna’ya ait araştırmalarımı konu etmek isteyince, başladık anlatmaya.
***
İzleyenler izledi de izleyemeyenler için başlık şeklinde özetleyivereyim.
Afganistan’ın Belh şehrinde dünyaya gelen Mevlâna’nın babası ailesini toplayarak önce Hicaz sonra Şam şehrine gelmişse de buradan Karaman’a geçmiş.
Burada da namı etrafa yayılan Ulemadan olan Babası Bahaattin’e Selçuklu Hükümdarlarından Alaeddin Keykubat Konya’ya yerleşmesi için davet göndermiş.
Ulema Bahaettin ailesi ile birlikte Konya’ya gelmiş ve Alâeddin Keykubat tarafından karşılanmış.
Bu sırada Bu günkü Müze civarı olan geniş ve Selçuklu hükümdarlarının Gül Bahçesi olan yere gelince Ulema Bahaettin’in “Burada oğul ve torunlarımın kokusu geliyor” demesi üzerine Alâeddin Keykubat “O halde burayı sana hediye ettim” demiş ve zaman zaman Mevlâna babası ile gelip gitmişler buraya.
O zamanlar, Tarihçi Eflaki’nin eski yazı dediğimiz Arap harfleri ile yazılı tarihinden aldığım bilgiye göre Konya halkı Alâeddin Tepesi etrafındaki surlu kale içinde imiş. Fakat dışarıya taşmaya başlayıp birde Moğolların hücumuna uğrayınca…
Keykubat on iki kadar olan beylerini toplayarak “her biriniz bir kapı açarak şehri surla çevireceksiniz” emri vermiş.
Keykubat Ulema Bahaettin ile sohbet ederken “Bak çevirdiğim kale ile Moğolların oklarından kurtuldum” deyince. Bahaettin cevap olarak…
“Düşmanın ok’larından kurtulmuş olabilirsin ama Mazlumun oku deler geçer. Hakka dayalı icabet et” demiş.
Vefatına yakın bir rivayete göre “Benim mezarımı yüksek yapın ki uzaktan gelen görsün” demiş ve buna göre sandukası yukarıda görünmekte. Yoksa ayağa kalkması falan yok. Ancak bu sözü bile ne kadar doğrudur tam bilinemiyor.
Aslında iki kat aşağıda bulunan mezarlar üstünde sandukalar yapılırken Babasının sandukası Osmanlı padişahı tarafından yüksekçe yapılınca alından bakışla baş tarafı yüksekte görünmekte ve sanki ayakta imiş kanısını vermekte ama. Dış pencereden görünümle, ufkî yatış şekli görülmekte.
Mevlâna Konya halkına ders ve vaazlar verirken Şems-i Tebrizi gelmiş. Onu misafir edince Şems-i Tebrizi’nin manevi duyguları daha da derin duygulara intikal edince…
Mevlâna, halkı unutarak dışarı çıkamamış. Bundan hoşnutsuzluk zuhur ettiğini anlayan Tebrizi birden kaybolmuş.
Bu kayboluş Mevlâna’yı daha ziyadesi ile elem içine atmış olunca. Oğlu araştırarak Şems-i Şam’da satranç oynarken bulup dönmeye razı ettirmiş.
Dönmesinden büyük memnuniyet duyan Mevlâna yine dışarıdaki halk ile görüşme yapmayınca bir gün ortadan kayboluvermiş.
Her ne kadar Konya’daki bir kuyuya atıldığı rivayetleri söylenip üstelik o yere bir cami ve türbe yapılsa da tam olarak halen ne olduğu tespit edilememiş olmakta.
Şems’in kaybı sonrası, güzel sözlerle donatan Mevlâna’yı oğlu H. Çelebi, bunların kitap halinde yazılması için teşvik edince Şaheser “Mesnevi” meydana gelmiş olmakta.
***
Mevlâna’nın Ney ve Semâ ile ilgili oluşumlar yanında yapılan vuslat anısı törenlerin deki müşahedelerimi gelecek yazımda izlemeye devam ederiz inşallah.
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.