Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Dünyâdaki Hayat Ölçümüz

Dünyâdaki Hayat Ölçümüz

Bugün de bir önceki yazımızın devâmı niteliğinde olan âyetlerin yorumlarına bakalım istiyoruz. Konu yine dünya hayâtı ve içindekilerle alâkalı. Bu arada bizler de kendi hayat imtihânımızda nerede duruyoruz? Ve nasıl bir duruş sergiliyoruz? Şöyle bir tefekkür edelim arzu ediyoruz efendim.
Kehf Sûresi âyet 7’de: “İnsanların hangisinin daha iyi iş işleyeceğini denemek için yeryüzünde olan şeyleri oranın süsü yaptık” imtihan gerçeğinin değişik bir bölümü karşımıza çıkıyor. Kâinatta en güzel biçimde yaratılmış sonra da insanın emrine verilen süs mesâbesinde olan dünyevî donatıların kullanımında insanlar imtihan edilmekteler. Böylece dünyânın geçici güzelliklerine aldanıp kulluk görevlerinde hatalar yapanlar ile geçici olmayan ebedi güzelliklere gönül koymuş olan kişiler arasındaki fark daha iyi anlaşılacaktır. Bu âyette aslında yine imtihan bilinci işleniyor ancak bu sefer dünya sevgisine dikkat çekiliyor. Dünya, tüm haşmetiyle müthiş imtihan bir sebebidir. Hz Peygamber aleyhissalâtu vesselam’ın bu hususta pek çok uyarı hadisleri vardır. Onların bâzılarına bakalım istiyoruz; ‘Şüphesiz ki, dünya yeşildir, tatlıdır. Allah Teâlâ’da sizi orada halifeler yapmıştır, sizin nasıl amelde bulunacağınıza bakmaktadır.’(Müslim, Zikr 99) buyuruyor. Mümin denge insanıdır. Dünyânın câzibesine aldanmadan, ibâdetlerde kusur etmeden, ebedi olan ahiret saadetini asıl hedef bilerek sağlık, huzur ve mutluluk içinde helal bir çerçevede yaşamak ve dünyâdan bu tarzda faydalanmak ilâhi dengeye uygun bir hayat şeklidir. Mümin dünyâ ve içindeki nimetlerden helal dâiresinde istifâde eder. Onun dünyâya ilgisi ve onunla münâsebeti bu minval ölçüsündedir. Peygamberlerin de dünyâya bakışları aynenböyleydi. İşte tam bu şekilde din ve dünya işlerini yürütmek hadiste belirtildiği üzere ‘yeryüzünün halifesi’ olmaktır. Yeter ki insan doğru bir idrakle dünyâya mahkûm olmak yerine dünyâya hâkim olsun. Burada yerilen şey; insanların dünyâyı ahiretten üstün tutması ve dünyâya sevdâ derecesinde bağlanmalarıdır. Dünyânın süsüne, allanıp pullanmasına olan aldanıştır. Bu sebeple kulun gaflete düşüp asıl yapması gereken Rabb’ine karşı olan kulluk görevlerinde ihmal ve kusur etmesidir. ‘Hayat sâdece dünyâ hayâtından ibâret değildir’ gerçeği zihinlerden hiç çıkmamalı.
“Bilin ki dünya hayâtı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sâhibi olma isteğinden ibârettir.” ( Hadid, 20) Cenâbı Hak işte dünyâyı böyle tanımlıyor. Dünya hayâtının içindekiler süs olduğu gibi bizzat dünya hayâtının kendisi de süstür. Süsün anlamı çekici olmaktır. Her çekici şey aldatıcıdır. İnsan dünyâda dünyâyla imtihan edilmektedir. Dünya ve dünya içindeki her şey ‘daha güzel amel’ işleyeni belirlemek içindir.
 Hz. Peygamber aleyhisselâm'ın şu buyruğu da dikkate değer: ‘Kim dünyâya çok önem verirse, Allah onun işini dağıtır (zorlaştırır). İki gözünün arasına fakirliği (aç gözlülüğü) koyar. (Halbuki) dünyadan ona ulaşacak olan kendisi için yazılandan başkası olamaz. Kimin de niyeti âhiret(i kazanma) ise Allah onun işini toparlar (kolaylaştırır). Onun kalbine zenginliği koyar. Ona dünyâdan da ihtiyaç duyduğu şey ulaşır.’ (Tirmizî, Kıyâmet 31, hadis no: 2467) Yine Peygamber aleyhissalâtu vesselam; "Sizin için en çok korktuğum şey, Allâh'ın size karşı çıkartacağı dünya hayâtının süsüdür." (Bir adam); Dünya hayâtının süsü nedir? Diye sordu, O: ‘Yeryüzünün bereketleridir.’ diye buyurdular.(Müslim, Zekât 123) Başka bir hadisi şeriflerinde de; ‘Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışın başıdır. Bir şeye karşı olan sevgin, seni kör ve sağır yapar.’ (Ebû Dâvud, Edeb 125) gerçeğini önümüze koyar.
 Bunlar bize hangi mesajları fısıldıyor. Bizim asıl buraya bakmamız lâzım. Âyette geçtiği üzere Allâhü Teâlâ yeryüzünde bulunan her şeyi oraya süs yaptı. Hadislerde belirtildiği üzere onlar pek güzeldir, lezzetlidir, câzibeleriyle insanı aldatabilir, kandırabilir. İşte tam burada dünyâya aldananlarla, aldanmayanlar ortaya çıksın diye bir imtihan söz konusudur. Kim en güzel amel getirecek maksadıyla insanlar sınanırlar. ‘Kim daha çok dünyâya meyledecek? Kim de daha çok dünyâyı terk edecek?’ Bu gerçek meydana çıkarılacak. Hem yüce Yaratıcı hem de Peygamber tarafından kullara dünya hakkında müthiş uyarılar vardır. Güzide sahabelerden Hz Ömer (r.a) dünya güzelliklerini hak yola harcaması için Rabbine dualar ettiğini anlıyoruz şu sözünden: ‘Allâh'ım! Bizler, Senin bize süslü ve güzel gösterdiğin şeylerle sevinmekten başkasını yapamayız. Allah'ım! Ben Senden, bunu hak ettiği şekilde infak etme imkânını bahşetmeni diliyorum.’ (Buharı, Rikak 11 )
Dünyâya dalan insan kendini ondan alamaz, daldıkça dalar. Mal edinme peşinde olanda aynı şekilde ‘ardı arkası kesilmeyen isteklerle daha çok mal edinme’ tutkusu artık kişinin sevdâsı hâline gelir. Dünyevi işler öylesine yoğun bir şekilde kişiyi meşgul eder ki insanın neredeyse ibâdete ve kulluk görevlerine ayıracak zamânı kalmaz. Dünya hayâtının tamâmını dünyevî uğraşlar kaplar. Bugün ne yazık ki birçok insan bu haldedir. Bu insan için çok tehlikeli bir haldir. Zirâ insan dünyâlık ile berâber fitneye düşer. Cenâbı Hakk’a karşı görevlerinde kusur eder. Sahabe’den Salebe’nin örneği daha önce anlatılmıştı. Bu sebeple fitneden yâni dünyâlıktan uzak kalarak ancak kendisine verilenle yetinen insanlar kurtulur. Bu konuda Rasulullah aleyhissalâtu vesselam buyuruyorlar ki; ‘Allah, bir kulu sevdiği zaman onu dünyâdan korur. Tıpkı sizden birinizin hastasını sudan korumaya devam etmesi gibi.’ (Tirmizî, Tıbb 1) Bir başka hadislerinde de bizlere dünyâdan sakınma ölçülerini gösteriyor; ‘İki haslet vardır, bunlar kimde bulunursa Allah onu şükredenler ve sabredenler arasına yazar: Din hususunda kendinden üstün olana bakıp ona uymak; Dünyalıkta kendinden aşağı olana bakıp Allah’ın kendine vermiş olduğu üstünlüğe hamdetmek. İşte böyle olan kimseyi Allah şükredici ve sabredici olarak yazar. Kim de din konusunda kendinden aşağı olana bakar, dünyalıkta da kendinden üstün olana bakar ve elde edemeyeceğine üzülürse Allah onu şükreden ve sabreden olarak yazmaz.’ (Tirmizî, Kıyâmet 59, hadis no: 2514)
Yine Peygamberimiz aleyhisselam; ‘Şükrünü yapabildiğin az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır.’ buyuruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi