Dönülebilen Akşamın Ufkundayız
“Zülfü yâre dokunmak” diye bir deyimimiz var malumunuz.
Yaşar Toy ağabeyim çokça kullanır, sağolsun.
Onun da vesilesi ile etimolojisine bakmıştım zamanında. Zira bu öbeğin ağırlığı bambaşka seviyede kanaatindeydim. Ve akabinde de ziyadesiyle kullanmaya başladım.
Aslında söylenmeye cesaret edilemeyen ama söylenilmesi elzem olan fikirler ile ilgili denebilir. Bugün de biraz öyle yapacağız. Zira ülkemizin en iyi olduğu ortamlardan birisi malumunuz üzere yerin dibine sokmak, argo tabiri ile gömmek!
Her şeyden önce üzerimizde çok ciddi bir vebal var.
Sahip olduklarımız, içerisinde bulunduğumuz nimetler, tarihimiz ve kültürümüz, bize miras kalanlar. Hepsini alt alta üst üste topladığımız zaman aslında bizlere yüklenen bir görev var.
Bu görevi ne kadar gerçekleştirebiliyoruz sorusu bence yanlış bir soru burada. Zira asıl sorulması gereken bu görevin ne kadar farkındayız olması gerek.
Bu görevlerin farkında olan insanlarla karşılaşırsanız eğer sakın bırakmayın onları. Zira bulunmaz Hint kumaşıdır onlar. Değerini kıymetini bilin, sahip çıkın, destek olun.
İngilizce bir eser verdik malumunuz. Osmanlı Padişahlarının hikâye olarak İngilizce anlatılması ile ilgili.
Eseri İngiltere’ye gönderdik akabinde.
Geri dönüşlere baktıkça aslında o kadar boş işler ile uğraşıyoruz ki.
İlk defa okuyan onlarca kişi devamı ile ilgili destek sözü verdi. Ellerinden geleni yapacaklarını beyan ettiler. Samimi idi hepsi.
Sonra düşündüm, ulaşılması gereken o kadar nokta, dokunulması gereken o kadar yürek var ki. Uğraştıklarımıza bakıldığı zaman utanmamız gerek aslında. Ama aslolan görevlerimizi anlayamadığımız gibi bu utanmanın gereğini de bilmeyen bir güruhuz artık.
Şimdi oturun, düşünün.
Iskaladığımız, ertelediğimiz, yapmamız gereken ama yapamadığımız işlerimizi, gidemediğimiz dostlarımızı, aksattığımız ilişkilerimizi bir tartın.
Bir kâğıda yazın.
Ne kadar dolu olduğuna bir bakın.
Sonra düşünün.
Aslında her biri istendiği takdirde yapılabilecek, tamamının kendi seçimlerimizden, tercihlerimizden ötürü yapamadıklarımız olduğunu göreceksiniz.
Ömür kısa.
Zaman da su gibi akıp geçiyor.
Ödevlerinizi, sorumluluklarınızı iyice tartın, düşünün.
Zaten yeterince gecikmişiz hayata, yaşamaya, sevgiye, insanlığa.
Zararın neresinden dönülse kardır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.